Muhalefet her dönem olduğu gibi erken seçimi yine erkenden ağzına almaya başladı.

Yerel seçimlerde vatandaşın iktidara ikazını, muhalefete de “önce yerelde hizmet et, yaşam konforumu ileriye taşı sonrasında sana iktidar olma imkanı tanıyayım” mesajını da almadı ya da alamadı...

Suni tartışmalarla gündem oluşturmaktan başka bir gayelerinin olmadığı; sükutu hayale dönüşen ışık açma kapama ve kırmızı kart hamleleriyle beraber adliye ve belediye binaları önündeki eylemlerinden rahatlıkla anlaşılabiliyor.

‘Bizdeki muhalefete göre Türkiye nasıl olmalı?’ diye kabaca düşündüğümüzde söylemlerinden ortaya çıkanlar gerçekten şaşırtıcı…

Gazeteciler suç işleme özgürlüğüne sahip olacak, suç işlerse gazeteci denilerek gereği yapılmayacak.

Devletin cumhuriyet başsavcısı; bir belediye başkanı tarafından alenen çocukları ile tehdit edebilecek ama herhangi bir hukuki işlem yapılmayacak.

15 Temmuz ve öncesinde devletin içine sızmış Zekeriya Öz gibi savcılarla cansiperane mücadele eden Akın Gürlek gibi kahraman savcılara geçmişte “Zekeriya Öz devletin saygın bir savcısıdır” diyen muhalefet partisi bugün ‘Zekeriya Öz’ benzetmesi yapacak, bu tutarsızlığa da kimse ses çıkarmayacak.

Bolu Kartalkaya yangın skandalı ile ilgili kendi partisinin belediye başkanını kurtarmak için ‘sahte bilirkişi raporları’ basına servis edilecek, İTÜ öğretim görevlilerinden oluşan genişletilmiş bilirkişi heyetine itiraz edilerek adeta bilime karşı durulacak ama kimse bunu eleştirmeyecek.

Belediyelerindeki yeni yolsuzluk, hukuksuzluk ve usulsüzlüklerinin çıkma ihtimaline karşın ‘ön alma stratejisi’ uygulanacak, adliye önüne belediye çalışanları doldurularak miting düzenlenip potansiyel cumhurbaşkanı adayları kendisini mağdur göstermeye çalışacak ama bunu fark eden ve dile getirenlerin konuşmaya hakkı olmayacak…

Böyle bir siyaset anlayışı, böyle bir medya anlayışı olabilir mi?

Ya da böyle bir ülke, böyle bir devlet olabilir mi?

Olmaz, dünyanın hiçbir yerinde olmaz.

Biri Mustafa Kemal’in askeri, diğeri belediye başkanı, bir diğeri ırkçı genel başkanı, diğeri gazetecisi, diğeri sosyal medya trolü.

Usulsüzlük, yolsuzluk, hukuksuzluk ve disiplinsizlik yaptığında bunlara dokunulmayacak mı?

Göz mü yumulacak?

Bu ülkede her türlü hukuksuzluğu yapıp “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sözünün arkasına sığınmaktan vazgeçilmesi büyük bir önem taşıyor!

YAVAŞ, İMAMOĞLU İLE YÜRÜR MÜ?

Belediye başkanlarının hizmetleri yerine uçakta nerede oturdukları, verdiği ifade sonrasındaki yaptığı şovları, hukukla ilgili yorumlarını, belediyelerindeki usulsüzlüklere karşı yapılan soruşturmalara karşı ön alma çabalarıyla gündem oluyor.

Bir de kimin CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olacağıyla…

Ekrem İmamoğlu, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olmayı çok istiyor.

Bunun için başkanı olduğu İBB imkanlarını da sonuna kadar kullanmakta bir beis görmüyor.

Özgür Özel’in genel başkan olduğu kurultayda bunu çok net biçimde herkes gördü.

2023 yılının Kasım ayında yapılan CHP Kurultayı’nda istediğini alan Ekrem İmamoğlu, bir sonraki genel seçimde CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olacağına kesin gözüyle bakmaya başlamıştı.

Ancak 2023 yılı sonundan 2024 yılının Ekim ayına kadar Özgür Özel’in, “Mansur Yavaş da Ekrem İmamoğlu da adayımız olabilir” benzeri açıklamaları Ekrem İmamoğlu’nu ciddi rahatsız etti.

Geçen yılın Kasım ayının başında Özgür Özel’e tehdit gibi bir cümle kurdu.

İmamoğlu, Özel’e ‘kendi adaylığı desteklenmezse kurultay sürecini işleteceğini’ söyledi.

Yani Özgür Özel’e ‘seni de değiştiririm’ mesajını verdi.

Özgür Özel, çaresiz olduğu için Ekrem İmamoğlu’nun güdümüne girmek zorunda kaldı.

Ancak ikili arasında güven duvarları yıkıldı.

Bu anlaşma sonrasında Ekrem İmamoğlu, 11 Kasım 2024’te; “Kurultay isteyen yol arkadaşım değildir” ifadelerini kullandı.

Ve bu yaşananlar sonrasında Mansur Yavaş’ın CHP’nin cumhurbaşkanı adaylığında pek şansı kalmadı.

Bunun farkında olan Mansur Yavaş bu rahatsızlığını sık sık vurgulamaya devam ediyor.

Özel ve İmamoğlu’nun mutabık kaldığı ‘İmamoğlu’nun CHP’nin Cumhurbaşkanı Adaylığı’nı bozmak adına büyük bir çaba sarf ediyor.

Bir yandan da eğer CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olamazsa alternatiflerini hazırda tutuyor.

Daha önce de belirtmiştik.

Mansur Yavaş da çok büyük bir ihtimalle cumhurbaşkanı adayı olacak.

Partisi de hazır.

Ayrıca CHP yönetimine Oğuz Kaan Salıcı’nın “Cumhuriyet Halk Partisi’nde Kurultay bir lütuf değildir, haktır” ifadeleriyle kurultay çağrısı yaparak ilk sarı kartı gösteren Kemal Kılıçdaroğlu cephesi ocak ayı sonunda göstermeyi planladığı kırmızı kartı mart ayına ertelemiş gibi duruyor.

Kırmızı kart da beraberinde muhtemelen parçalanmayı getirecek.

Mansur Yavaş’ı başka parti ya da partilerin adayı olmaktan vazgeçirecek tek gelişme mevcut CHP yönetimine ikinci sarı karttan kırmızı kart göstererek ayrılacak ve yeni partiye geçecek CHP’liler olabilir.

Orda da Kemal Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı adayı olmak isteyebilir.   

Anlayacağınız CHP yine bildiğimiz gibi…

Çarşı epey karışacak.

Hasılı muhalefette milletin sesine kulak vermek yerine siyasi hesaplaşmalarla beraber kendi koltuklarını ve iktidar alanlarını muhafaza etmek daha büyük önem taşıyor.