Ekonomi ve psikoloji, esasen birbiriyle iç içe geçmiş iki önemli disiplindir…

Bu iki kavram; bireylerin ve toplumların genel refahını belirleyen temel unsurlar arasında yer alır.

Ekonominin düzelmesi, yalnızca maddi yaşam koşullarımızı iyileştirmekle kalmaz, aynı zamanda psikolojik sağlığımızı da olumlu yönde etkiler.

Bu bilimsel bir gerçek…

Ekonomik istikrar, bireylerin güven ve huzur içinde yaşamalarını sağlayan temel bir faktördür.

Gelir seviyesinin yükselmesi, işsizlik oranlarının düşmesi ve enflasyonun kontrol altına alınması gibi ekonomik göstergeler, bireylerin finansal kaygılarının azalmasına ve geleceğe daha umutla bakmalarına olanak tanır.

Ekonomik belirsizlikler ise tam tersine, stres ve kaygı seviyelerini artırarak ruh sağlığını olumsuz yönde etkiler.

Gelir seviyesinin yükselmesi, bireylerin yaşam standartlarını iyileştirir ve maddi sıkıntıları azaltır.

Ekonomik iyileşme, yalnızca bireylerin değil aynı zamanda toplumun genel refahını da artırır.

Zaten AK Parti’nin alametifarikasının başında özgürlüklerle birlikte bu faktör yer alıyor.

Yerel seçimlerden alınan başlıca mesajın bu olduğu kanaatindeyim…

‘Yankı odası’ diye bir gerçeğimiz var.

Konudan çok etkilenenler, az etkilenenleri tesiri altına alıyor.

Tıpkı çoğunlukla gerçek olmayan algıların bile gerçek gibi algılanmasına zemin hazırlandığı birçok hususta da olduğu gibi…

Emeklilerin yaşadığı sıkıntıların, sıkıntı yaşamayan yakınlarına ve çevrelerine etkisi, hayat pahalılığından ekonomik durumu iyi olanların dahi etkilenme hissiyatına kapılması yerel seçimlerde 37 yıl aradan sonra Cumhuriyet Halk Partisi’ni birinci parti yaptı…

CHP, bunu kendi başarısı sanıyor, ayrı mesele…

Türkiye’de pandemi, Rusya – Ukrayna savaşı ve asrın felaketi denilen depremi yaşadığımız dönemler öncesindeki ekonomik tablo karşımızda olsaydı; CHP’nin bu kadar pespayeliğe rağmen bu kadar etki oluşturma durumu söz konusu olamazdı.

Bu kadar başarısızlığı da birileri tarafından başarı diye sunulamazdı.

Sunulsa bile itibarı olmazdı.

Bence biraz buna odaklanılmalı…

Dış politikadaki, millî savunma sanayiindeki, millî enerji politikalarındaki Türkiye’nin geleceğine çok olumlu etkiler yapan muazzam başarıların halktaki takdir yüzdesi çok daha yüksek olurdu.

Yıllarca kutuplaştırma stratejisi ile oluşturulan Cumhurbaşkanı Erdoğan nefretine rağmen bu kadar ucuz muhalefeti, içi boş ve verimsiz tartışmaları ve kalitesi paçalarından dökülen muhalif siyasetçilerin gündemi bu denli meşgul etmesini görmezdik diye düşünüyorum.

CHP yıllarca makarnacı, kömürcü diye itibarsızlaştırmaya çalıştığı sosyal yardımların, bugün onda birini dahi yapmayarak açılan üç beş lokanta ile başarılı olduklarını düşünüyor…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Türk siyasetinin en tecrübeli ismi…

Bir yandan Türkiye’nin etrafındaki terör bataklığını kuruturken, bir yandan depremde yerle bir olan şehirleri ayağa kaldırırken, öte yandan ihtiyaçlar dahilinde yeni eserlere imza atarken muhakkak bahsettiğim bu noktalardaki stratejisini de sabırla işliyor…

Ama bu ağır sorumluluğu sadece O’nun omuzlarına yüklememek gerek…

Omuzlarından bazı yükleri almak gerek…

Muhtemelen bu gereklilikten dolayı parti kadroları yenilendi.

Sanırım kabine de yenilenecek…

2026 ve 2027 yılında içinde bulunduğumuz ekonomik tabloların vatandaş lehinde olumlu yansımaları karşımıza çıkacaktır.

Psikoloji bugünkünden çok daha iyi olacaktır.  

CHP ve bazı muhalefet partilerinin pespayelikleri de daha görünür hale gelecektir.

JAPONYA’DA BİR TANE SOKAK KÖPEĞİ GÖRMEDİM

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş’un Japonya’daki programına iştirak etmek için altı gün boyunca Japonya’da dört farklı şehre gittim.

Tokyo, Nagoya, Kyoto ve Osaka’da bir tane bile sokak köpeği görmedim.

Japonya, 125 milyonun üzerinde nüfusu olan bir ülke…

Ancak başıboş sokak köpeği yok.

Hemen söyleyelim; Japon mutfak kültüründe köpek yemek filan da yok…

Anladığım kadarıyla sadece kuralları doğru uyguluyorlar…

Zaten Japonya’nın en öne çıkan özelliklerinden birisi hangi konuda olursa olsun ‘kurallara uyulması ve kanunların uygulanması…’

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, yasa çıkmadan yaklaşık beş yıl önce bu sorunu çözmeye dair önemli bir projeye imza atmış…

İnsan için güvenliği, köpekler için yaşatmayı merkeze alarak sokaktan aldıkları köpekleri de etrafı çevrili 100 dönümlük Doğal Yaşam Merkezi’ne bırakmışlar…

Lokantalarda artan yemekleri toplayıp mamaya dönüştüren bir fabrika kurarak mama maliyetini sıfırlamışlar…

Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, “Sonuçta sokaklar insanlar için güvenli kalırken, köpekler de ortalama 2-3 yıl yaşam ömürleri olan sokaklarda, ajite bir şekilde yaşamaktan kurtuluyor. Sorumluluk sahibi bir yönetici ama ötesinde bir anne olarak herkese tekrar seslenmek istiyorum; bu konuyu ideolojik bir kavga unsuru ya da sömürülmeye açık bir siyasi koz olmaktan çıkartmak zorundayız” ifadeleriyle de konuyu güzel bir biçimde özetliyor…

Tebrikler Fatma Başkan’a…

Sorumluluk sahibi olma konusu çok önemli…

Zaten bugün sorun olarak karşımıza çıkan birçok konu ‘sorumluluk sahibi’ olmayanlar nedeniyle değil mi?

Siyasetçisinden bürokratına, gazetecisinden vatandaşına ‘sorumluluk sahibi olmayı’ bir başarabilsek…