CHP’nin olağanüstü kurultayı gerçekleşti.

Kayyım atamasının önüne geçilebilmesi için alelacele alınmış bu karar, mahkemelerin olağan kurultaylarını iptal ederse CHP’nin çağrı heyetine teslim edilmesinin önüne geçecek mi?

Hep birlikte izleyeceğiz.

Lakin hukukçuların ağırlıklı olarak işaret ettiği nokta; olağanüstü kurultay kararını alan Genel Başkan Özgür Özel’in genel başkan seçildiği ‘olağan kurultayın yetkileri’ ortadan kalkacağı için bu kurultayın da geçerliliğini koruyamayacağı yönünde…

Hukuki süreci devam eden CHP Olağan İstanbul İl Kurultayı iptal edilirse; burada seçilen İstanbul delegelerinin de oy kullanmış olması nedeniyle CHP’nin pazar günü başlayan ve pazartesi gününe uzanan kurultayı da iptal olma tehlikesi ile karşılaşabilir.

Bu ara fazlasıyla yoğun biçimde konuştuğumuz hukuk meselelerini kenara koyduğumuzda; Özgür Özel’in kurultayda yaptığı konuşma tarih bilmez, gerçeklikten uzak skandallarla dolu bir konuşmaydı…

Bu arada hatırlatalım CHP Olağanüstü Kurultayı’nın sloganı; “İrade milletindir” şeklindeydi…

“İrade milletindir” sloganıyla gerçekleştirilen bir kurultayda kazanamayacağı çok açık bir biçimde belli olan, kurultay salonuna belirtilen saatte girmiş olmasına rağmen divana ‘delege imza listesini beş dakika geç teslim ettiği gerekçesiyle seçime sokulması engellenen Berhan Şimşek’in benim görüşüme göre Özgür Özel’i eleştiren bir konuşma yapmasından endişe edilmesi bu sonucu doğurdu.

Berhan Şimşek en fazla kurultay delegelerinin geçersiz olarak kullandığı oyları alabilme potansiyeline sahip bir adaydı…

Lafa gelince demokratik zenginlik, çoğulculuk, çok seslilik…

Uygulamaya gelince eleştiriye tahammülsüzlük…

“Ele verir talkını kendi yutar salkımı” veciz sözünün hayat bulduğuna tanık olduk…

Özgür Özel’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için hadsizce kullandığı ‘cunta başı’ ifadesine gelirsek; büyük bir cehaletle, tahkir siyasetinin başka bir versiyonu ile karşı karşıya kaldığımızı ifade etmek zorundayım.

Ömrü darbelerle mücadele ile geçmiş, Türkiye’nin demokratik siyasi ömründe aralıksız bir biçimde en yüksek oranlarla art arda seçilmiş, Türkiye’nin doğrudan milletin oylarıyla seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olmuş, 28 Şubat postmodern darbesinde mücadelede en ön safta durmuş, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin milletiyle beraber püskürterek ‘darbelerin püskürtülmesinde’ ‘Erdoğan Doktrini’ni organik bir biçimde gerçekleştirmiş bir isme en son söylenilmesi ya da hiç söylenmemesi gereken ifade ‘cunta başı ifadesidir.

1950’den bu yana tek başına iktidar olma imkanını milletten alamamış, 1946’ya kadar tek parti olduğu için, 1946-1950 arasında da açık oy gizli tasnif ile iktidar olabilmeyi başarmış, 100 yıllık siyasi ömrünün 80 yılında cuntacılara alkış tutmuş bir partinin genel başkanlık koltuğunda oturan bir ismin hiç söylememesi gereken bir ifadedir.

Cunta ile bir partiyi yan yana koyacaksak; şevksiz şüphesiz o partinin adı Cumhuriyet Halk Partisi’dir.

Özgür Özel’in cunta yani darbe olarak gördüğü konu ne?

Partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere diğer belediye başkanlarının ve CHP’li belediyelerin personellerinin içinde olduğu; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 30’a yakın açık tanık, müştekiler, gizli tanıklar, tevdi raporları, MASAK raporları, teknik takip bulguları, HTS kayıtları, ses ve görüntü kayıtları, tapeler, daraltılmış baz kayıtları ve birçok delili tespit ettikten sonra gözaltına alınmaları ve 51 kişinin tutuklanmış olması…

Kolluğun ve hukukun görevini yapmasına darbe demek rasyonaliteden uzak bir yaklaşımı karşımıza çıkarırken, kendi partililerinin aklanacağına olan inancı dile getirememesi, iddialarda belirtilen suçları işlemediklerine dair inancın vurgulanamaması söylenenleri bir hezeyan olarak karşımıza çıkarıyor.

Cumhur İttifakı seçmenleri tahkir ediliyor, basın kuruluşlarına parmak sallanıyor, Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek ve cumhuriyetin savcıları hedef gösteriliyor, radikal örgütlere sokaklar karıştırılsın talimatı veriliyor, manipülasyonlar ortaya konuyor…

Bunlar CHP’den görmeye aşina olduğumuz hareketler…

Yakın geçmişte de gördük.

Uzak dönemde de…

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını asıp, sonrasında yasını tutanlar birbirlerinden farklı kişiler miydi?

Halkın oylarıyla seçilmiş Adnan Menderes’i idam edenler başka birileri miydi?

Aynı zihniyet değil miydi?

CHP Genel Başkanı Özgür Özel eğer Türkiye’nin partisi olduğunu iddia ediyorsa; yapması gereken şey çok basitti…

Soruşturmalar nedeniyle tutuklu veya tutuksuz olarak yargılaması devam eden partililerinin aklanması için hesap vermesini tesis etmek, onları savunmak için de inandırıcı somut doneler ortaya koymaya teşvik etmek ve yargı sürecini etkilemeye çalışmamaktı.

Tabi bunu tercih etmedi.

Yargıyı etkilemeyi tercih etti…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gibi her girdiği seçimi aralıksız kazanmış, demokratik ülkelerde dünyada benzeri başarıya imza atılamamış bir ismin siyasi rakibinin de ağırlığı olan biri olması gerektiğini düşünüyorum.

Özgür Özel’in 31 Mart 2024 ile 12 Haziran 2024 arasındaki dönem hariç bugüne kadar ortaya koyduğu görüntü de bu ağırlığın sağlanması noktasında ümit vermediği gibi, daha da hafif ve kontrolsüz bir noktaya doğru ilerlediğini bize gösteriyor.

Türkiye daha iyi bir ana muhalefet (eski tabirle) genel başkanını hak ediyor.

Kendileri için “Biz Jön Türkleriz” diyen birini değil…

Jön Türklerin ne olduğunu dahi bilme kifayetinden uzak birini hiç değil…

İngilizlere sadakatini göstermek için at arabalarını at olmadığı için kendileri çeken, Abdülhamit Han’ı devirmek için İngilizlerle iş tutarak vatana ihanet edenleri rol model alan birinden, İngilizlerin sessizliğini BBC’ye şikâyet ederek “Terk edilmişlik hissediyoruz” diyen birini bu ülke hak etmiyor.

Rahmetli Deniz Baykal’ın CHP’sini arar hale geldik…

CHP, cuntacı arıyorsa aynaya bakmalı…