Geçtiğimiz hafta etkin pişmanlıktan faydalanmaya yarar nitelikte ifade veren Kültür A.Ş. Genel Müdürü Murat Abbas’ın, 1’inci Sulh Ceza Hakimliği tarafından yurtdışına çıkış yasağı ve ev hapsi tedbirleri uygulayarak tahliyesine karar verildi.

Sonrasında da basına Murat Abbas’ın itiraflarının küçük bir kısmı yansıdı…

Muhalif medya, Abbas’ın liyakatsizliğini gündeme getirerek kendisinin çok önemli biri olmadığını gündeme getirse de basına sızan kısımlarda ilginç bilgiler vardı.

Murat Abbas, “etkin pişmanlık” hükümlerinden yararlanmak istediğini belirterek dört sayfa ifade verdi.

Size şu kadarını söyleyeyim; basına yansıyanlar sadece “buz dağının görünen kısmı” ya da “devede kulak” bile diyemeyeceğimiz konular.

Ayrıca şunu belirtmeliyim.

İfade doğrultusunda doğruluğunu ortaya konan tespitler de yapılmış durumda…

Abbas’ın basına yansıyan ifadesindeki kısımlara göre; Ekrem İmamoğlu ve şu anda tutuklu olan isimler operasyon bilgisini 10 gün önceden haber almış.

9 Mart 2025’te Kültür A.Ş.’de hazırlık toplantısı yapıldığını söyleyen Abbas, bir avukatın yönettiği toplantıda, İBB’ye olası operasyon ihtimalinin masaya yatırıldığını ifade etmiş.

Toplamda 225’in üzerinde avukat organize bir biçimde hareket ediyor.

Abbas, “Bu toplantıda Murat Ongun, Fatih Keleş ve Ertan Yıldız hakkında sınırlı bilgi verilmesi, tüm çalışanların ağız birliği yapması kararlaştırıldı. Olası operasyonda Kültür A.Ş. özelinde hangi avukatların kimi müdafaa edeceği önceden belirlendi. Toplantıda belirlenen avukata vekâlet verdim. Bu avukat hem emniyet hem de adliye sürecinde yanımda oldu” diye konuştu.

Hatırlanacağı gibi operasyonun önceden bilindiği iddiası Murat Ongun’un gözaltına alınması esnasındaki görüntülerde de gündeme gelmişti. Şafak vakti gözaltına alınan Ongun’un o saatte yanında avukatı vardı.

Şimdi burada anladığımız durum şu; önceden hukuki sürecin nasıl işletileceği en ince detayına kadar belirlenmiş.

Şüphelilerin kendi avukatları yerine tek bir merkezden komuta edilen avukatlar tarafından hukuki süreçleri yönetmesi arzu edilmiş.

Neden arzu edilmiş olabilir?

İtirafçı olarak kimsenin konuşmaması, sadece avukatların İmamoğlu lehine verdiği bilgilerin dile getirilmesi, ağız birliği yapılması, Ekrem İmamoğlu’nun kurtarılabilmesi ya da en az cezayı alabilmesi adına gerekirse örgüt üyelerinin kendilerini yakması amacıyla bu planlama yapılmış olabilir diye düşünüyorum.

Ayrıca geçtiğimiz haftalarda yazmıştık; avukatlar aracılığı ile tutukluların cezaevinde birbirlerine pusula göndermesi de bu stratejinin elde etmek istediği amaçlardan biri…

Ancak bu durumu 7 Nisan 2025’te sabah saatlerinde Halk TV’ye katılan CHP Ankara Milletvekili Avukat Umut Akdoğan ortaya koyduğunu ve sonrasında tutukluların bazılarının farklı cezaevlerine nakledildiğini geçen hafta da yazmıştım.

Bu itirafın başta Ekrem İmamoğlu olmak üzere tutukluların morallerini bozduğunu rahatlıkla ifade edebilirim.

Önceden yapılan planlamadaki durumda beklenen bir gelişme değildi.

Ancak alternatifli bir plan yaptıklarını tahmin etmek de güç değil.

YİNE FETÖ'NÜN YALANLARINA SARILDILAR

Hukuki süreci bu denli organize bir biçimde planlayanların, iletişim ve siyasi stratejilerini planlamadığını düşünmek de çok safiyane bir değerlendirme olur.

Operasyon öncesinde Murat Ongun’un Medya A.Ş. ve Kültür A.Ş.’deki ihale ve para dağıtımı süreçlerini yürüttüğü iddia edilen Emrah Bağdatlı’nın 5 Mart’ta yurtdışına kaçması, kaçmadan önce sabah saatlerinde Ongun’la buluşması, fonlamaya devam ettikleri sosyal medya hesapları ve gazetecilerin 19 Mart’tan bu yana kendilerine verilen bilgiler doğrultusunda ağız birliği yaparak yeni yalanları piyasaya sürmesi de bu planı net bir biçimde ortaya koyuyor.

Soğuk cüzdanlar aracılığıyla yurtdışında irtibat kurmaya devam ettiği güçlü bir ihtimal…

Ayrıca Bağdatlı’nın yurtdışından FaceTime görüntülü arama ile konuşma ihtimali bulunan tutuksuz yargılanan isimlerle de irtibata geçtiği bilgisi savcılık iddialarında yer alıyor.

Siyasi stratejik planlamayı da zaten CHP, ilk günlerde uygulamaya koydu.

Özgür Özel, üç gün belediyede kaldı.

İnsanın aklına soruşturma potansiyeli bulunan diğer konulara dair delil karartıp karartmadığı sorusu gelse de; sokağa çağrı ve boykot gibi uygulamalarla soruşturmanın içeriğinin kamuoyunca duyulmaması ve davanın siyasi olduğu algısının oluşturulması amaçlandı.

Hukuki, iletişim ve siyasi süreçlerinin önceden planlanmış olması da geçmişte FETÖ’nün Türkiye’ye ve iktidara çekmeye çalıştığı operasyonları akla getiriyor.

DOSYADAKİ İDDİALAR PANİKLETTİ, İFTİRALARA SARILDILAR

Dosyanın içi boş ve dava siyasi söylemlerinin çökeceğini gören oyun kurucular, şimdi de firari FETÖ üyesi Cevheri Güven’in 2023’te ortaya attığı “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Halil Falyalı’nın önceki dönem İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya ve önceki dönem Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a rüşvet verdiği” iftiralarına sarılmaya başladılar.

Bazı gazeteciler, soruşturma başlamadan günler öncesinde yurtdışına yerleştiğini açıkladı ve bu dosyayı gündeme getirme gayreti içerisinde…

Bunların görülmediğini düşünüyor olabilirler…

Aynı gaflete 17-25’te ve 15 Temmuz’da da düşenlerin akıbetleri ortada…

Devlet bazen yarına bırakır, lakin kimsenin yanına da bırakmaz.

Geçmişteki uygulamalar ortada…

Ferhat Murat - Haber7