Haşim Beyin Gömleğinin Lekesi

  • GİRİŞ29.04.2014 08:02
  • GÜNCELLEME29.04.2014 08:02

Kılıç'ın 52. Yıl konuşmasında biz gelişen, büyüyen ve 2023 gibi artık kendisine uzak hedefler koyan bir Türkiye'nin Hukuk ve Adalette de ülkemize geniş ufuklar çizen bir içerik beklerdik.

        Türkiye'nin en üst Hukuk Kurumunun Başkanından hem kendisine hem de 80 milyonluk bir ülkeye yakışan bir konuşma beklemek bu ülkede yaşayan her vatandaşın hakkı olması gerekir.

        Çünkü, artık bu ülke eskisi gibi günlük yaşamıyor. Kendisine kısa, orta ve uzun hedefler koyuyor. Hem kendisine hem de idealleri büyük olan ülkelere yakışan da böyle davranmaktır.

Ben de, Başkan Kılıç'ın ideallerinin büyük olduğunu sandığım için ondan büyük idealleri, büyük hedefleri olan ve büyük ülkenin AYM Başkanına yakışan bir konuşma bekliyordum.

        Mesela; Türkiye de Adalet dağıtan fakültelerimizin hem eğitim kalitesi, hem de süreleri ve hem de öğretim kadroları içler acısı durumdadır, Sayın Kılıç bunlara neden hiç dokunmadı?

        Beklerdim ki Haşim Kılıç şunu desin; Artık bu ülkede hâkim, savcı ve avukat yetiştiren fakültelerimizin eğitim süreleri hiç değilse bir Tarla Bitkileri Mühendisi yetiştiren fakültelerimize denk veya 6 yıl olsun. En az ilk iki yıl içinde, iki doğu, iki de batı dili öğretelim bu çocuklarımıza.

Sadece bizim medeniyetimizde değil tüm dünya hukuk otoritelerinde de takdir edilen bir Hz. Ömer dönemi uygulamalarını ayrıca, Mecelle'yi çocuklarımız kaynak dillerinden okuyup öğrensinler.

Tamam, Roma Hukukunu da öğretelim ama artık çocuklarımıza hukuku papağan gibi ezberletmekten vazgeçelim.

Hâkimlerimizi ve savcılarımızı bugünkü evrensel standartların da üzerine çıkaralım.

Geçmişte dünyaya Adalet dağıtan bir medeniyetin çocukları olarak biz, bugün, bu konuda acınacak durumdayız.

Daha fazla tuz kokmadan derhal Hukuk Fakültelerimize çeki düzen vermeliyiz.

Bugünkü halimizle değil adalet dağıtmak, çok basit davalarda bile aynı konuda çok farklı kararlar alan hâkimlerimiz var.

Hukuk sistemimizde ortaya yüksek bir kalite koymadan Adaleti nasıl evrensel standartlara kavuşturabiliriz ? diye sorabilirdi.

        Diyebilirdi ki; Mahkemelerimizin fiziki alt yapısı utanç verici haldedir. Rutubet ve küf kokan salonlarımızdaki dosyaların içinde pis kokular ve pireler dolaşıyor, bunları en kısa zamanda çözüme kavuşturalım diyebilirdi.

        Diyebilirdi ki; Ben bir araştırma yaptırdım, Türkiye'deki şu kadar Hâkimden yüzde şu kadarı bir, yüzde şu kadarı da iki dil biliyor.

Şu kadar Savcıdan, Avukat 'tan da şu kadarı yüzde şu kadar bir, yüzde şu kadarı da iki dil biliyor.

Dolayısıyla bu yabancı dil oranıyla evrensel Adalet olmaz, olamaz .

        Ve diyebilirdi ki; Hukuk adamlarımızın adalet dışında hiçbir makama, mevkiye, locaya, ülkeye, sınıfa, mezhebe, ırk'a, gruba, hoca'ya, cemaat'a… karşıtlığı veya taraftarlığı söz konusu olmaz, olamaz.

Adalet karşısında herkes aynıdır, eşittir yani nötr 'dür .

        Ve daha buna benzer birçok aslî meselemizi gündeme getirmek dururken; Bizim Anayasa Mahkemesi Başkanımız olarak siz ne yaptınız Sayın Kılıç?

Dönüp bir kez olsun konuşmalarınızı okuyun ve yaptığınız bu konuşmadan dolayı utanın.

        Üstelik bu konuşmanızda muhatap olarak aldığınız şahıs Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gibi bir Devlet adamı ise, iki defa utanınız.

Çünkü, O Tayyip Erdoğan gelmeden hemen önce bu ülkenin Üst Hukuk Kurumlarının temsilcileri kendi cübbelerine ve yaşlarına başlarına bakmadan askerlerin önünde diz çöktüler.

Yani sizin temsil ettiğiniz o değerli makamların değerini yerle bir etti, postalların altına attılar. Biz Adaleti temsil ediyoruz, Adalet hiç kimsenin karşısında boyun eğmez diyemediler.

        Ve yine karakter zaafiyetiyle suçladığınız O Tayyip Erdoğan Başbakan olmadan önce, apoletinin fiyakası ve elindeki silahın gücüyle askerler bazen açık açık, bazen de telefonlarla bu ülkenin Başbakanlarına küfrediyorlardı.

Ama bu ülkede herkesin haddini bilmesi, suların durulup taşların yerine oturması, Adaletin kaim kılınması için bir asırdan beri sayısı bir elin parmakları kadar olmayan bazı Başbakanlar buna karşı çıktılar.

Karşı çıkınca da birini astılar, sizi O Makama getireni zehirlediler, birine darbe yapıp bir yıl bile görev yapmadan indirdiler.

        Beklerdik ki; Haşim Kılıç olarak siz, o ağır bedel ödeyen üç kişinin yolundan giden ve dördüncüsü olan Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yanında olasınız.

        Vefa da bunu gerektirmez mi?

Hiçbir bedel ödemeden Türkiye'nin en saygın kurumlarının başına getirilen siz ve sizin gibiler, hiç değilse Hukuk adına, bedel ödeyenlere karşı biraz daha saygılı olamaz mıydınız?

        Bu ne öfke?

        Bu ne kin?

        Bu ne hakşinassızlık?

        Bu nasıl bir düşmanca dildir, Sayın Başkan?

        Aklın, vicdanın, hakkaniyetin ve sağduyunun sınırlarını zorlayan bu kan damlayan cümlelerinizin muhatabı Başbakanı, haydi öfkenizden dolayı göremediniz.

Peki yıllardan beridir 80 milyonluk ülkenin her yetişkin ferdinden birinin reyini alan bu insana reylerini verenleri de mi yok saydınız, milyonlarca insana hiç mi saygınız yok, onları yaraladığınızı, kırıp döktüğünüzü nasıl görmezlikten gelebilirsiniz?

        Üstelik O Başbakan Milletin geleceği adına yıllardır canı avucunun içinde, yedi düvele karşı, adı konmamış bir savaş veriyor.

Yani hiçbir bedel ödemeyen siz ve sizin gibilerin o makamlarda kalması için büyük bedeller ödüyor.

        Bakın Sayın Kılıç, Tayyip Erdoğan Başbakan olmadan önce oturduğunuz bina ile şimdiki binanıza bir kez daha bakın ve o Kudretli görünümü ile Adalet saraylarına bir bakın.

        Küflü ve pis kokulu dosyalarla, rutubetli binaların içinde pire kovalayarak adalet dağıtan tüm hukuk camiası ve en başta da siz o Başbakana teşekkür edeceğinize, Hukuku ve Adaleti Adam yerine koyan bir Başbakana minnet duyacağınıza onu, hiç vicdanınız sızlamadan en ağır kelimelerle suçladınız.

        Oysa insafsızca suçladığınız Başbakan R.Tayyip Erdoğan'ın yaptırdığı yeni ve görkemli binanızın önüne diktirdiğiniz Themis heykelini aslına uygun gözleri kapalı değil de, açık yaptırdığınız da sizin adaleti her halükarda yani gözleri açık da olsa tatbik edeceğinizi düşünmüştüm.

Keşke aslına uygun, gözleri kapalı yaptırsaymışsınız, belki o zaman göremez ama, hissederdiniz.

 Bu Başbakanın bu ülkeyi ve bu ülkenin kanunlarını hiçe sayan dünya devi bir ABD şirketi olan Twitter'a karşı verdiği mücadelede üstelik bir üst hukuk kurumunun Başkanı olarak O'nun yanında olurdunuz.

        Fakat anlaşıldı ki siz, sizden beklediğimiz o hissetme yetisini de yitirmişsiniz.

        O yüzden Sayın Haşim Kılıç siz de, milyonlarca insan için artık yoksunuz.

        Rahmetli Turgut Özal'ın da kemiklerini sızlattınız, muhtemelen manen O'nun için de bir hiç siniz.

Bir de Sayın Kılıç siyasetçilerin konjonktürel konuşma ve davranışları tarihte olmuştur ve hep olacaktır.

Bu çok tabidir.

Eğer öyle olmasaydı yani Turgut Özal da gömleğini değiştirmeseydi, Türkiye'nin en Yüksek Hukuk Kurumunun tepesine bir iktisatçı olarak sizi koyamazdı.

Önemli olan yüreğini ve istikametini değiştirmemiş olması, değişmedi, değiştirmedi ve biz de O'nu TEKBİR'lerle defnettik.

Recep Tayyip Erdoğan da bugüne kadar istikametini değiştirmedi, yüreğindekiler de hiç değişmedi.

Bu millet onu da TEKBİR'lerle defnedecektir ama, ne yazık ki o meş'um konuşmanızdan ötürü sizi şu anda alkışlayanlar aynı şekilde sizi alkışlarla defnedecektir.

Ayrıca sizin gömleğinizdeki lekeyi çıkaracak bu dünyada hiçbir temizleme firması da bulunmayacak velev ki bu firma, ABD'nin Pennsylvania'sından patentli olsun.

Ferman Karaçam

fermankaracam@gmail.com

fermankaracam@twitter.com

https://twitter.com/fermankaracam

facebook.com/ferman.karacam

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat