Hedeftekiler; Erdoğan, Barzani, Öcalan
- GİRİŞ12.06.2014 16:08
- GÜNCELLEME12.06.2014 16:34
Ortadoğu’yu lime lime eden 9 Mayıs 1916 Sykes-Picot anlaşması bölgeyi ve bölge halklarını diktatörlere öylesine kanıksattı ki, 10 bin militanlı kanlı bir örgüt kısa sürede neredeyse Ortadoğu’yu teslim aldı.
Uluslararası derin stratejilerin taşeronu olan IŞİT adlı bir kanlı örgütün hedefini, Sykes-Picot anlaşmasının sınırlarını çiğnemeye yeltenen Türkiye’ye karşı konumlandırdılar.
Büyük bir plan var.
Kanlı bir satranç oynanıyor.
Derin ve uluslararası denklem kuruluyor.
Ve hedefte;
1 – Başbakan Tayyip Erdoğan ve AK-PARTİ var.
2 – Kuzey Iraktaki Kürt Yönetimi ve Barzani var.
3 – PKK lideri Abdullah Öcalan var.
Bu üç ana hedef; kurulu küresel emperyalist ekonomik işleyişin çarkına çomak soktu.
İstedikleri enerji akışını yönlendirip yönetmelerini engelledi.
Ve bu üç hedef;
Sykes-Picot denen, Fransa’nın o zaman ki Beyrut Konsolosu George Picot ile İngiltereli bir diplomat olan Hugh Sykes arasında 9 Mayıs 1916 yılında yapılan anlaşmayı ayaklarının altına aldılar.
O yüzden, hem bu üç aktörü emperyalist bölüşümü çiğnedikleri için ayrı ayrı cezalandırmak hem de birbirleri ile bağlantı ve korelasyonunu koparmak istiyorlar.
İyice tahlil edildiğinde;
Lice olaylarının da,
Bayrak indirme küstahlığının da Musul’da ve o bölgedeki Türkiye düşmanlığının da hedefinde, yukarıda söz ettiğim hedeflerin devre dışı bırakılması olduğunu görürüz.
Daha önce de söylemiştim, birinci aktör yani Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başı dik bir liderdir.
Kan emici küresel çarkın dönüşüne boyun eğmiyor; Dünya beş ’ten büyüktür diyor.
Afrika’ya, Ortadoğu’ya, Balkanlara el uzatıyor.
Yeni bir Osmanlı oluşumunun temellerini örgütlüyor.
Ülkesinin silahlarını millileştiriyor, küresel projelerle mevcut ekonomik akışı engelliyor ve en önemlisi de bölge enerjisinin üzerine çullanmış zulmün demir pençesini parçalayıp bölgedeki yoksul halkların kendi öz malı olan enerjiyi kendisine vermeye kalkışıyor.
Bundan daha büyük suç olabilir mi?
Barzani ise; aile olarak “feleğin çarkından geçmiş” bir adam.
Rusya’nın (SSCB), ABD’nin, İngiltere’nin, İran’ın, Irak’ın çelmesini, darbesini yemiş bir ailenin içinde büyümüş.
Yukarıdaki ülkeler, babası Molla Mustafa Barzani’yi çıkarları için yıllarca nasıl kullandılarsa, bunların hepsine tanıklık etmiş bir birikim ve tecrübe.
Bu sebeple de Osmanlıdaki anasır’ın yani Türk, Kürt, Arap üç ana unsurun yeniden birlikte tarih sahnesine çıkması için Tayyip Erdoğan’a destek veriyor.
Öcalan da öyle; Barzani için söylediklerimin aynısını Öcalan için de söyleyebilirim, o’da; Fransa’dan, Yunanistan’a, Rusya’dan, ABD’ye kadar bütün bir emperyalist çarkın dişlileri arasında yıllarca dolaştı.
İhanetleri gördü.
Kendisini, örgütünü ve Kürt kavmini nerelerde, nasıl ve hangi hedefler için kullandıklarına yaşayarak şahit oldu.
Çanakkale savaşında omuz omuza verip kanlarını birlikte akıttığı Türklere karşı verilen 30 yıllık bu kirli savaşın yine zalim emperyalizmin işine yaradığını anladı.
Kan dökülen Çanakkale’de değil de Hakkâri’nin dağlarında kurulacak bir Kürdistanın Kürtlere hiçbir faydasının olmayacağını anladı.
Bunun için, geç de olsa Öcalan Kürtlerin de, Osmanlı anasır’ının bir parçası olduğunu fark edip hem devlet kurma saçmalığına, hem de 30 yıllık kardeş savaşının sona ermesine destek verdi.
Fakat işin kötü tarafı şu ki; Kürt tarafında Öcalan’ın bu desteğinin ne anlama geldiğini anlayabilecek kalibrede bir tek insan yok.
Şu HDP’ye bir bakın Allah aşkına.
Türkiye’de parti kapatmaların engellenmesindeki meclis çalışmalarından tutun da, çocukları dağa kaçırılan annelere karşı tavırlarını hatırlayın.
Bazen küstahça, bazen “yavşak yavşak” , bazen akıldan, iz ’andan ve gerçeklerden yoksun konuşmalara bakınca kendi kendime Öcalan gibi, binlerce katliama imza atmış bir katilin, uzun yaşaması için dua ediyorum.
Çünkü ne Kandil’de, ne Avrupa’da ve ne de Türkiye’deki HDP’nin içinde doğru dürüst adam yok.
Maazallah Öcalan’a bir şey olursa Türkiye’yi Suriye’den daha beter yaparlar.
Kimse bizim yani İslam Dünyasının gözyaşına bakmadı, bakmıyor ve bakmaz.
Kürtlerin ve Türklerin bölgedeki elini kolunu budamak için yeni bir Saddam ortaya çıkarıyorlar.
Bu Saddam’ın eski diktatör Saddam’dan önemli bir farkı olacak; Türklere ve Kürtlere düşman Farslara yani İran’a dost.
Bütün bu olaylar şunu gösteriyor; Kürt siyasetine yön verenler derhal toparlanmalı, Öcalan’ı ve Barzani’yi anlamaya çalışmalı ve risk almalıdırlar.
Aksi takdirde hala 80-90 yıl öncesinin red ve inkâr marşları ile “TC’yi” düşman görürler ve çocukların eline verdikleri patlayıcıları seyrederlerse, o Molotoflar daha yüzyıllarca kendi torunlarını da yakacak ve Kürt milletinin laneti asırlarca üzerinizde olacak.
Kürtler, Türkler ve Araplar hem dillerine, hem dinlerine, hem şahsiyet ve onurlarına hem de kaynaklarına sahip çıkmak istiyorlarsa elele tutmaya mecbur değil, mahkûmdurlar.
Gerisi herkesin biraz daha kendisini oyalaması, biraz daha Batılı Vampirlerin kanımızı emmesi, biraz daha kan ve gözyaşımızın akmasından ibarettir, vesselam.
Ferman Karaçam
fermankaracam@gmail.com
fermankaracam@twitter.com
https://twitter.com/fermankaracam
facebook.com/ferman.karacam
Yorumlar1