Çatı Adayına Bir Albay Telefonu Yeter
- GİRİŞ18.06.2014 14:17
- GÜNCELLEME18.06.2014 14:17
Tâ ki muhalefet’in büyük bir âlâyı vâlâ ile ortak çatı adaylarını açıklayıncaya kadar.
Açıklanınca gördük ki Türkiye’de bazı kesimler kafalarını; özgür ve bağımsız düşünebilen, siyasi görüşlerini dile getiren, yapacağı işleri açıkça konuşan, iradesi ile hareket eden atak, dinamik ve Türkiye’nin önünü açacak Cumhurbaşkanlarına ayarlayamamışlar.
O kafalar hala, bir yanıyla vesayeti hatırlatan, yaşlı, sümsük, ne kokan ne bulaşan, resmi törenlerde dimdik duran, halkın karşısında dudağının kenarına minik bir yapmacık küçümseme gülücüğü yerleştiren, resmi konuşmalarda renksiz ve zevksiz bir biblo gibi duran cumhurbaşkanları istiyorlar.
Halk ile yöneticileri arasına kederli bir heykel fotoğrafı yerleştirmek, gerek CHP’nin gerekse MHP’nin geçmişine, doğrusu çok da yakışıyor. Ama günümüze, çağımıza ve hele genç Türkiye Cumhuriyeti’nin, çoğunluğu genç olan nüfusuna hiç yakışmıyor.
Böylesine dinamik bir ülkeye yetmiş yaşını aşmış, kendi halinde, mahzun, sessiz, sedasız, ağızsız dilsiz, projesiz ve iddiasız bir adam ne verecek?
Vesayete öylesine alışmış ki bizim muhalefetimiz yeni bir papyonsever Fahri Korutürk ortaya çıkarırken asırlık görüşlerini, tabanlarını, düşünce ve dünya görüşlerini hiçe saydılar. Omurgaları yerlerde sürünüyor, ilke ve kimlik diye bir şey bırakmadılar.
İhsanoğlu’nun muhtemelen Pensilvanya’dan icazetli olduğunu da adayın açıklandığı aynı akşam “tweetirların ikiye katlanmasından” anlayabiliriz.
Ayrıca İhsanoğlu’nun adaylığını Türkiye’nin nereden nereye geldiğine örnek gösterip CHP’nin bile artık El- Ezher Üniversitesi’nde akademisyenlik yapmış bir adaya mecbur kaldığını söyleyenlere hiç katılmıyorum ve çok açık söylüyorum bu gibi şahıslar; laikliğini, din’e olan uzaklığını çekinmeden ifade edenlerden daha çok din’e zarar verirler. Çünkü İhsanoğlu veya benzeri kişiler yaptıkları ve yapacakları işleri kendi iradeleri ile yapamazlar.
İhsanoğlu ise tam da böyle bir kişiliktir. Yaklaşık on yıl boyunca İKT’nin genel sekreterliğini yaptı. O sıralar İslam Dünyasında kan gövdeyi götürdü, siz bu şahıstan, içimize su serpecek bir tek cümle duydunuz mu? Duymadınız. Çünkü bu şahıs Riyad’ın gölgesinden, vesayetinden çıkacak bir iradeye sahip değildir. Sisi yönetimine karşı olan sempatik yaklaşımları da zaten bunun kanıtı değil midir? Daha önce okuyanlardan helallik isteyerek bundan beş yıl önce İsrail’in Gazze Katliamıyla ilgili yazdığım yazının bir kısmını paylaşmak istiyorum.
Bakın Gazze enkazında kimler var;
Gazze Enkazından Çatı Adaylığı’na mı?
“ … İsrail tam 22 gün savunmasız insanlara bomba yağdırdı ve bunun sonucu olarak:
50 binden fazla insan evsiz kaldı, yarım milyondan fazla insan şu anda aç ve susuz. 30 bin kadar ev oturulamaz halde, mabetler yerle bir edildi. 1500'e yakın Gazze'li öldürüldü, bunun yaklaşık üçte biri çocuk. 6000'e yakın insan yaralı ki bence en can alıcısı bu ve bununda yine üçte bire yakını çocuk.
Bu yıkım ve bu soykırım karşısında insanlık ayağa kalkmalıydı. Haydi, insanlık bunu başaramadı.
O zaman Müslüman aydınlar ayağa kalkmalı idi. O da olmadı. Peki, kim ayağa kalktı?
Halk, halklar ayağa kalktı, işte ilginç olanı da bu. Halkı Müslüman olan bütün ülkelerin halkları ayağa kalkıyor. Bu zulmü, bu yıkımı, bu vahşeti durdurun diyor. Fakat halkı Müslüman olan bu ülkelerin gazetecileri, siyasetçileri, yazarları, akademisyenleri, aydınları, sanatçıları aldırmazlık, umursamazlık, insafsızlık ve vicdansızlıklarından dolayı hem kendi halklarının tutumlarının tersine bir tarafa düşmüş, hem de katliama sessiz kalmışlardır.
Böylece halkımız açısından bakılınca maşeri vicdan, toplumsal hafıza ile el ele tutuşup, ortak tarihi geçmişe ve ortak uygarlık mensubiyetine parmak basarken, öte yandan kendi uygarlığını ve içinden çıkıp yetiştiği toplumu ile hiçbir ortak bağı kalmayan entelektüel camia yani Müslüman ülkelerin entelektüeli Gazze’de enkazın altında kalmıştır, ne yazık ki.
Yukarıda bir bölümünü saymaya çalıştığım tahribatın ve yıkımın yanında enkaz altından yıkıma dâhil edilecek onlarca yeni haber gelmektedir.
Fakat bana kalırsa bu enkaz ve enkazın altından çıkacak olanların hepsinin yerini yenileri alacak, yaralar sarılacak ve eşya, mal, mülk, para ne varsa enkazın altında kalmayacaktır.
Ama daha acı olanı şudur ki aşağıda numaralandırdıklarım asla bu enkazın altından çıkamayacaktır. Çünkü asıl Gazze enkazının altında bunlar kalmıştır;
1) Yaser Arafat'ın koltuğunda oturduğu halde, o koltuğun hakkını veremeyen Mahmut Abbas,
2) Halkı Müslüman olan bütün ülkelerde kendi halklarından kopuk olarak yaşayan ve yazan, çizen, siyasetçi, gazeteci, akademisyen, sanatçı ve tüm aydınları,
3) İsrail'in 60 yıldan fazla bir zamandan beri sadece zulmeden, yakan, yıkan, işgal eden, bir zorba olduğunu unutarak, gerçeği ve hakkı, hakikati gizleyen herkes,
4) Öldürülen yaklaşık 1500 kişiden, yaralı yaklaşık 6000 kişiden üçte biri çocuk. Yani yaklaşık 500 ölü çocuğu, 2000 yaralı çocuğu seyreden insanlık,
5) Yardımlaşma kuruluşlarına olan güveni azaltmak için pervasızca yayın yapanlar da enkazın altında kaldı.
6) Hiçbir toplantı yapmayan, hiçbir ses çıkarmayan, yıkımı sadece seyreden İKT (İslam Konferansı Teşkilatı) ve bununla birlikte hareket etmesi gereken ülkeler.
Enkaz kalkacak ve yaralar sarılacak, acılar zamanla unutulacak.
Fakat yukarıda saydıklarım enkazın altında kalacak ve asla unutulmayacaklar.”
Evet, ben asla unutmadım ve unutmayacağım. İsrail’in o tarihi Gazze yıkımı için tek kelime konuşamamış ve Gazze enkazının altında kalmış bir adamdan Cumhurbaşkanı adayı falan olmaz. Olsa olsa eski Türkiye’ye yeni papyonlu ve değil bir General, Kurmay Albay birinin tek telefonu ile Anayasa Mahkemesi’ne CHP’li militanları yeniden dolduracak bir Cumhurbaşkanı olur.
Ferman Karaçam - Haber 7
fermankaracam@gmail.com
fermankaracam@twitter.com
https://twitter.com/fermankaracam
facebook.com/ferman.karacam
Yorumlar2