Ankara neden hedefte?

  • GİRİŞ14.03.2016 06:25
  • GÜNCELLEME14.03.2016 08:05

Onlarca masum insanın kanını döktüler; onlarca yetim, öksüz, eşsiz, evlatsız acılı sivil bıraktılar.
Son bilgilere göre 34 ölü, 19'u ağır olmak üzere 125 yaralı  var Ankara'ya yapılan son saldırıda.
Ölenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifa ve acılı yakınlara sabır, metanet diliyorum.
Türkiye'yi dört koldan kuşatan bu Haçlı ve Siyon ittifakının adı konmamış kahpe savaşı karşısında daha dik, daha metanetli ve daha cesur durmalıyız. Metin, basiretli ve ferasetli olmalıyız.
Bu kalleş ittifak karşısında metanetimizi kaybetmek maazallah savaşı kaybetmek anlamına gelir.
Tokatı yedikçe şoktan uyanan ve uyandıkça toparlanıp kendine gelen birinin yerinde olduğumuzu var sayalım ve birbirimize sımsıkı sarılalım.
Aksi taktirde bu kalleş vampirler emellerine ulaşırlar ve biz kaybederiz.
Şunu artık fert fert kabul edelim, eşikten beşiğe hepimiz anlayalım; bu bir savaş.
Bu, Kurtuluş Savaşımızın devamı olan bir savaş.
Söz konusu olan devletimiz ve vatanımızın bütünlüğü.
Önce şunun altını kalın çizgilerle çizelim: PKK, 30 yıl önce Kürt Halkı'nın, katı Kemalist laik rejim tarafından yok sayılan, gasp edilen haklarını elde etmek için  kurulan ve mücadele eden bir PKK değildir. PKK önceleri belki Kürtlerin bir takım haklarını dile getirmiş, sözcülüğünü, silahlı yöntemle savunmuş olabilir ama artık o PKK yoktur.
Barış süreci ile birlikte tamamen değiştirilmiş,  Abdullah Öcalan'ın elinden alınmış, Türkiye'ye karşı eğitilip silahlandırılmış ve Haçlı/Siyon ittifakın öncü militer gücü olarak karşımıza çıkarılmıştır.
Evet, tamamen Kurtuluş Savaşında olduğu gibi hepsi birden üstümüze çullanmışlardır.
Şu farkla ki, o zaman daha mertçe karşımıza çıkmışlardı, daha dürüstçe savaşmışlardı bizimle.
Fakat şimdi inanılması güç, hayal edilmesi imkansız bir şekilde kalleşçe vuruyorlar.
Dahası, bin yıllık akrabalarımızı, kardeşlerimizi  yani Kürtleri bu kalleş savaşta piyon olarak kullanıyor, kendileri elini sürmüyor, kanlarını dökmüyorlar.
Kürtler ise, mal bulmuş mağribi misali, bu kalleş senaryonun ucuz piyonları olarak, Devlet kurma hayaliyle ve canla başla, daha dün dedelerinin kanlarıyla sulanmış bu topraklara ve o toprakları dedeleri ile sırt sırta vererek savunmuş olanların torunlarına karşı ölümüne savaşıyorlar.
Ölümüne diyorum çünkü; işte şehir savaşını kaybettiler, bir kaç ay içinde 1500'e yakın genç insanı kaybettiler. Sadece bu da olsa iyi, artık halkı da tamamen kaybettiler.
Aklı başında Kürtler, bu savaşın kendi savaşı olmadığını gördüler ve desteklerini çektiler. Yüzde 80, yüzde 90 HDP'ye oy vermiş mahallelerden Demirtaş'ın çağrılarına karşı yüzde 10 bile karşılık verilmedi.
İşte, Ankara saldırıları bunun için devam ediyor.
Kaybetmediklerini, bu savaşı sürdüreceklerini, kalleşliğin, puştluğun ve insanlık dışı en adi yöntemin eliyle; şehirlerde masum insanları katlederek bu savaşı sürdüreceklerini söylüyorlar.
Ankara'yı ise bu adi savaşta sembol olarak kullanıyorlar.
Aslında Ankara'dan daha kolay, daha risksiz olarak vuracakları başka şehirler varken, Recep Tayyip Erdoğan'ı ve devletin bizatihi kendisini hedef aldıklarını  açıkça anlatmak için Ankara'yı hedef alıyorlar.
Söz konusu olan, Devlet'tir.
Söz konusu olan, Devlet'in başıdır ve Misak-ı Milli'mizdir.
Söz konusu olan, topraklarımızdır.
Topraklarımızın parçalanmasını çok açık bir şekilde ifade etmektedirler. Yani ya kırk katır, ya kırk satır diyorlar.
Ya, PYD kontrolünde Marksist Leninist bir Kürt oluşumuna, ardından da içerden bir miktar toprak verırsınız ya da sivil, masum insanlarınızın kanını akıtırız diyorlar.
Saldırıların ardından o sinsi ve kalleş düşman bize her seferinde başsağlığı mesajları yayınlıyor.
Kim, nasıl bir iki yüzlülük yaparsa yapsın, hangi kalleş yöntemi kullanırsa kullansın biz artık biliyoruz, biz artık sizi tanıyoruz;
Cumhurbaşkanı'mız yeni ve daha güçlü ittifaklar yapmak için yurt dışına gidecekken vuruyorsunuz. Başbakan'ımız yeni bağlantılar kurmak üzere gidecekken  vuruyorsunuz, şehirlerde hem Kürt Halkından, hem de güvenlik güçlerinden copu yiyince, masum insanlara kalleşçe vuruyorsunuz.
Ve biz sizi tanıyoruz;
İster Moskova'da, ister New York'ta el sıkışın, ister Küba'da bin yıl sonra yeniden kucaklaşın, ister Tel-Aviv'de sarmaş dolaş olun, insan kanı ile beslenmek, genlerinizde vardır sizin.
Çoluk çocuk katletmek, yaşlı kadın, hasta, düşkün öldürmek sizin genlerinizde vardır.
" Siz, insan öldürmeyi iyi bilirsiniz" .

Ferman Karaçam - Haber7

fermankaracam@gmail.com
fermankaracam@twitter.com
twitter.com/fermankaracam
facebook.com/ferman.karacam
instagram.com/fermankaracam

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat