Hain ve ukala elele verince

  • GİRİŞ30.03.2016 08:16
  • GÜNCELLEME31.03.2016 08:31

Çıkan yorumlar ve haberlerin hemen hemen hepsi Türkiye'ye üstten bakan, Başbakan'ımızı, Cumhurbaşkanı’ mızı, en olmadı bir bakanımızı hedef alacak şekilde ukalaca oluyor. 

Yıllardır Medya Sektörünün içinde bulunmuş biri olarak şunu iddia edebilirim: Türkiye medyasından; Müslüman’ ı, sağcısı, solcusu, liberali ile hiç bir kesimden, Batılı ya da ABD'li bir lideri sürekli hedef alan, sürekli karalayan, sürekli iktidardan gitmesini isteyen yazı ya da yorumlara rastlamadım. Hiç olmadı/olmuyor demiyorum. 

Onların yaptığı gibi, sürekli olmuyor demek istiyorum. 

Batı medyasının bazı mecraları, son yıllarda, bu karalamaları bir alışkanlık haline getirdiler. Önlerine bir hedef tahtası koymuşlar, o tahtaya bizim yöneticilerimizi  - özellikle Cumhurbaşkanımızı - yerleştirmişler, mütemadiyen karalıyor ve bir an önce gitmesini istiyorlar. 

Bunun bir had bilmezlik, bir ukalalık, bir üstten bakış olduğunu bilmiyor değilim fakat adamlar bu işi öylesine " tabii haklarıymış gibi " yapıyorlar ki şaşıp kalıyorsunuz. 

Bu ukalalar sanki benim yan komşum, sizin karşı komşunuz Ahmet Bey, Mehmet Bey gibi bir eda ve tavırla yazıp konuşuyorlar.

İşte o zaman da tövbe tövbe deyip, la havle çekip başınızı sallıyor, tespihe asılıyorsunuz.

Asılıyorsunuz da arkasından başka bir hamle daha, bir hamle daha gelince dönüp tarihe ve medeniyete bakma gereği duyuyorsunuz.

O zaman söyleyecek sözlerinizin geriye kalanını kendi içinize yöneltmek zorunda kalıyorsunuz. Çünkü, bu adamları böylesine şımartan, pervasızlaştıran, ukala ve hatta terbiyesizleştirenlerin kendi içimizden çıktığını görüyorsunuz.

İçimizdeki şahsiyetsizler, Batı'yı gözlerinde o kadar büyütmüşler, Batı'yı öylesine yüceltmişler ki, bu yüceltme ve büyütme sonucunda kayıtsız şartsız kendilerini teslim etmişler Batı'ya. 

Kendilerine ait hiç bir özellik kalmamış, içlerini tamamen boşaltmış, boş bir kovan haline dönüşmüş ve içlerine Batılı değerleri yerleştirmişler.

Böyle olunca Batılılar da, Türkiye'ye bakınca onları görüyor.

Türkiye, adeta onlardan ibaretmiş gibi davranıyorlar.

Onların verdiği bilgi, belge ve haberlerden hareketle, bizi yönetenleri karalıyor ve hatta bizi, içimizden biriymiş gibi eleştirip, o yöneticiyi değil de, bu yöneticiyi Türkiye için daha uygun buluyorlar. 

Adamlar, mevcut Cumhurbaşkanımızı Türkiye için uygun bulmuyorlar.

Kendileri için, bunu bir hak olarak görüyor ve sanki Obama'ya, Cameron' a, Merkel'e, Holland' a yönelttiği gibi eleştiriler yöneltiyorlar. 

Eleştiri de değil; üstten bakma, karalama ve hatta bir an önce Türkiye'nin bu liderden kurtulması gerektiğine dair ukalaca öneriler serdediyorlar. 

Bu Cumhurbaşkanı onların ve içimizde onlar gibi olanların kalıplarına, anlayışlarına, dünya görüşlerine, hedeflerine, medeniyet tasavvurlarına uymuyor.

Uymayınca da çıldırıyorlar, çirkefleşiyorlar. 

Gemi azıya aldılar.

Pervasızca mahkemelerimize giriyor, verilen yargı kararları ile ilgili konuşuyor, Güneydoğu'ya gidip, oraları dolaşıyor görüş serdediyorlar. Uluslararası normları ve kuralları çiğniyorlar. İçimizdeki casus ve gizli-açık ihanet odaklarıyla kol kola girip, medya üzerinden Türkiye'ye parmak sallıyorlar. 

Aslında, onlara söyleyecek çok sözüm var da  öncelik yani söyleyeceklerimizdeki öncelik, içimizde yaşayıp kimliğini, kişiliğini kaybetmiş, bu coğrafyaya ve bu medeniyete olan aidiyetini kaybetmiş, bitirmiş olanlara olmalı. 

Evet bu cenah, ruhunu Batı'ya satmış.

Bu cenah, utanma ve arlanma duygularını kaybetmiş.

Bu cenah fikir, düşünce ve duygu olarak da Batı'nın Hıristiyan Uygarlığı' na teslim olmuş. 

Bu cenah, düştüğü yabancılaşma çukurunda debelenirken, ellerini tutuyor sandıkları Batılı ajanlar, Türkiye'yi Suriyelileştirmek için el ovuşturuyorlar. 

Türkiye'ye ait, Türkiye'ye dair hiçbir şeyleri kalmadı bunların. Türkiye'ye birkaç yıl önce gelen Suriyeli muhacir bile bunlardan daha fazla Türkiyeli hissediyor kendini.

Bu cenahın ilk ortaya çıktığı somut tarihi süreç olan Tanzimat sürecinde bile içeridekiler de, dışarıdakiler de, bu kadar kendilerini kaybetmiş değillerdi. 

Tanzimat yanlısı önemli Paşalar arasında dahi, birbirlerine karşı çok ciddi eleştiriler yöneltiliyor, Batı Uygarlığı' na kayıtsız teslimiyet yerden yere vuruluyordu. 

Tanzimat'ın uygulamaları Batı basınında, özellikle Fransız basınında manşetlere çekilip, övülmeye başladığında, Osmanlı'nın Muasır Medeniyetin yoluna girdiğine dair övücü yazı ve haberler yer alınca, Tanzimat'ı da savunmuş Paşalardan biri olan Ziya Paşa, Ali Paşa'yı yerden yere vurmuş ve şöyle demişti:

 Hıristiyanlardan paşalar, ulalar, balalar, yaptın. Bunlardan Şura-yı Devlet, Divan-ı Ahkâm Adliye yaptın. Bunlara Hıristiyanlardan nice azalar koydun.

Bir de şimdikilere bakın, bu topraklara mahsus hiçbir aidiyet, hiçbir duyguları kalmamış, tamamen yabancılaşmışlar ve yabancılarla birlikte hareket ediyor, onlara hizmet ediyorlar. 

İster Kürt olsun, ister Türk olsun, ister Acem ne olursa olsun fark etmiyor. 

Demek ki Tanzimat'la birlikte ortaya çıkan bu ihanet ve yabancılaşma çok ciddi bir mesafe aldı ve yabancı dediğimiz kimselerden daha fazla yabancılaştı, onlardan daha fazla bu ülkeye zarar verir oldular. 

Meclis'te olmuş, Üniversitede olmuş, medyada olmuş, şurda olmuş, burda olmuş, nerede olursa olsunlar bunları iyi tanımak lazım. 

Çünkü, bu Ülke için yapılacak önemli projeksiyon ve hedefler ortaya konulurken, iyi bilelim ki, bu cenah, yabancılarla el ele tutuşup bizi arkadan vurmak için fırsat kolluyor olacaktır. 

Ferman Karaçam - Haber7

fermankaracam@gmail.com
fermankaracam@twitter.com
twitter.com/fermankaracam
facebook.com/ferman.karacam
instagram.com/fermankaracam

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat