Sorulacak; Altan Tan'ı Nasıl Bilirdiniz?
- GİRİŞ20.04.2016 07:45
- GÜNCELLEME21.04.2016 09:41
Alırsınız kalemi, beyaz kâğıda boydan boya dümdüz bir çizgi çekersiniz, sonra altına paralel bir çizgi daha, bir tane daha...
Ve oturur o çizgiler boyunca yazarsınız.
Peki çizgiler hiç aşağı yukarı grafikler çizmez mi ?
Elbette çizer ama gene de çizgiler birbirine paraleldir.
Yani işiniz fazla zor sayılmaz.
Fakat bazı kişileri yazmak bir hayli zordur.
Alıp kalemi elinize, beyaz kâğıda boydan boya bir çizgi çekemezsiniz, kâğıdın yarısında zikzaklar başlar, bunca eğri büğrü çizgiler üzerinde kalem yürütmek de zorlaşır.
Peki insan oğlu da zaten biraz böyle değil mi? diyeceksiniz.
Öyledir.
Öyle ama gene de çizgilerin yönü ve akışı birbirine zıt olunca yani bir anda yön değişince yazmak da aynı oranda sabır istiyor.
Biz de biraz sabırla yürüyelim.
Çünkü; Altan Tan ikinci gruptan bir kişilik.
O'nu kitaplarından, makalelerinden, Medyadaki konuşmalarından tanımıştım.
Konuşmalarını dışarıda tutarsak, yazdıklarından dolayı kendisini oldukça takdir etmişimdir.
Sorulduğunda; kendisi için, çok rahat ve hiç düşünmeden iyi bilirdik diyebilecek kadar olumlu düşünce ve fikirlere sahip olduğu konusunda tereddüdüm olmamıştır.
Hatta O'nun, hemşerisi, büyük düşünür Sezai Karakoç'tan etkilendiğini fark ettikçe kendime yakın bulur, sevinirdim.
İnsan bekliyor işte.
Altan Bey'den de beklemiştim; düşüncelerinden etkilendiği büyük sanat ve edebiyat adamı Sezai Karakoç'un fikirleri gibi, sanat tarafından da etkilenmiş olabileceğini umut ederek, beklemiştim.
Derin akar, derinlerden akar ve ırmağın yatağını belirler, diye düşünmüştüm.
Çünkü nehir yatakları, suyun derin akışlarıyla, derinlerde sabırla akan suyun toprağı eşip, sürüklemesiyle oluşur.
Su' yun üstündeki çer çöpü sürüklemek de, acele eden, sabırsız olan suyun üst kısmına kalır.
Altan Tan derin akışlardan hissesi olduğu halde, bilgisi olduğu halde ve hatta yetenek ve birikimi olduğu halde bunu yapmadı.
Bir büyük ırmağın yatağını oluşturacak evsafta biri olduğu halde, bunu harcadı. Acele etti ve ne yazık ki cılız ve kurumaya mahkûm bir dere suyunun çer çöpünü sürüklemeye talip oldu.
Hâlbuki O, cefakâr bir coğrafyanın, çilekeş bir babanın ender yetişen, ender büyütülen evlatlarından biriydi.
O'nun babası bir büyük geleneğin, bir büyük mücadelenin kahramanıydı.
Belki de, Diyarbakır Askeri Cezaevi'nin içinde oruç tutma mücadelesini ilk başlatanlardan ve cefasına da ilk katlananlardan biriydi.
O kibirli ve müstekbir Cezaevi cellatlarına karşı, bir inanç sütunu ve abide gibi direndi Bedii Bey, katlettiler, mekânı Cennet olsun.
Kanaatim odur ki Sayın Altan Tan siz, babanızın bayrağını taşıyamadınız.
Çok zikzaklar yaptınız.
Başı belli, sonu belirsiz çetrefil yollara düştünüz.
Savruldunuz.
Kan uyuşmazlığınız aşikâr olan bir kesimle, yolculuğa çıktınız.
Öfkenize yenildiniz.
Sabrın çeliğini kuşanmak yerine, acelenin tuzağına düştünüz.
Arı duru kimliğinizi korumak, o kimliğin vebali az çizgisi üzerinde yürümek yerine, vebali boyunuzu aşan işlere girdiniz.
Söyleyin bana, sırf siz oradasınız diye kaç genç insan sizin peşinize, o sarp ve belalı yollara düştü?
Kaç mütedeyyin Anadolu delikanlısı pırıl pırıl insan sizin yüzünüzden zehirlendi?
O gençleri yeniden geri döndürebilir, hendeklerden çıkarabilir, İslam’ın Dirilişi, Kıyamet Aşısı, Yitik Cennet, Ruhun Dirilişi.... Kitapları ile tanıştırabilir, buluşturabilir misiniz ?
Biliyorum, siz orada huzursuzsunuz, mutlu değilsiniz.
Zaman zaman yaptığınız çıkışlardan bunu anlıyorum.
Oradaki akıbetiniz ne olur, partiniz bu eleştirilerinize daha ne kadar dayanır, bundan sonraki siyasi geleceğiniz bunlardan nasıl etkilenir, bunları bilemem ama zaten ne olursa olsun bunları merak da etmiyorum.
Ben işin başka bir tarafındayım.
Son iki aydan beridir çevremden her hafta bir, ya da iki dostum, akrabam, komşum veya arkadaşım gidiyor. Evvela çok yakın komşum ve dostum Hasan Koruyucu, ardından gelinlerimden birinin babası Asım Amcamız, sonra biricik dostum ve arkadaşım Fıkıh Profesörü Ahmet Özel Kardeşimin eşi, aynı Üniversiteden mezun olduğumuz ve rahmetli Rektör Kemal Bıyıkoğlu Hoca'nın medarı iftiharı, Üniversitenin ilk başı örtülü kızlarından olan Ayşe Özel Hanımefendi, arada bir kaç kişi daha ve bugün de ( dün, salı günü), çocukluk ve gençlik arkadaşım Meydan Çimen'i Musalla taşına koydular ve sordular: Nasıl Bilirdiniz ?
Hiç zerre kadar tereddüt etmeden dedim ki :İyi bilirim. Hepsinin de mekânı Cennet olsun, Rabbimiz rahmet ve mağfireti ile muamele etsin.
Peki, seni Musalla Taşına koyan cemaat nasıl bir cemaattir, acaba bomba yapma konusunda usta oldukları, insan öldürme konusunda yetenekli oldukları kadar cenaze namazını kılma konusunda da bilgileri var mıdır ve senin için ne diyecekler ve ben ne diyeyim Sayın Tan ?
Ferman Karaçam - Haber 7
fermankaracam@gmail.com
fermankaracam@twitter.com
twitter.com/fermankaracam
facebook.com/fermankaracam
instagram.com/fermankaracam
Yorumlar10