Sayın İçişleri ve Adalet Bakanları’na..
- GİRİŞ27.04.2016 08:22
- GÜNCELLEME28.04.2016 07:03
Fakat, giderek kangren olmaya başlayan ve her iki Bakanlığı yakından ilgilendiren başka sorunlarımız var: Hırsızlık ve Maganda sorunu.
Bu sorunları; hem şu anda üzerinde çalışılan ilk sivil Anayasa'da ve hem de yeni Anayasa'nın yürürlüğe girmesini umduğumuz zamana kadar çözemezsek bunlar bir kartopu gibi büyüyüp bünyemizi kemirmeğe ve sonuçta çürümeye sebep olacaktır.
Bildiğimiz gibi Türkiye, 2000'li yılların başlarından yani AK-PARTİ iktidarlarının kuruluşundan itibaren her alanda önemli ve ciddi yenilikler başlattı.
Türkiye'de, Cumhuriyet tarihi boyunca hiç kimsenin göze alamadığı ne kadar kangren olmuş problem varsa, bunların hepsine cesaretle ama sabırla ve tek tek neşter atıldı. Ve hala da bu neşter atma süreci devam ediyor.
Evvela özgürlükler konusunda adımlar atıldı.
İlk atılan adımlardan biri Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde 19 Temmuz 1987 yılından itibaren 15 yıl boyunca uygulanan ve bölge halklarını canından bezdiren Olağanüstü Hal'in kaldırılması olmuştu.
Ardından, özgürlüklerin genişletilmesi konusunda başka adımlar atıldı.
2010 yılı referandumu ile çerçeve daha geniş tutuldu ve Anayasa Mahkemesi'ne kişisel başvuru Hakkı'nın tanınmasına kadar uzadı, genişletildi.
Ne var ki hukuk sistemimizin diğer alanlarında, aynı paralelde yeni düzenlemeler yapılamayınca tanınan özgürlükler istismar edildi.
İstismar öylesine yaygınlaştı ki; sokaktan gazetecilere (!), gazetecilerden Öğretim Üyelerine (!) kim, nerede, hangi boşluğu bulduysa oradan girip, genişletilen özgürlük alanlarında devlete, millete ve bireye karşı pervasızca kötülük yaptı, yapmaya da devam ediyor.
Bu sefer Adalet Bakanlığı, boşlukları kapatmaya kalktı ama bu da sivrisinek avına dönüştü. Bunun üzerine, devreye bir de paralelci yargıç ve savcılar girerek hukukun cılkını çıkardılar.
Bunların büyük bir bölümünü zaten biliyoruz ama ben asıl sokağa yani halkı direkt olarak ilgilendiren sokağa, dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bugün, büyük şehirlerimizin bazı semtlerinde özellikle İstanbul'da, İstanbul'un da kimi İlçelerinde eşinizle, kızınızla, gelininizle, torunlarınızla yürümeye çekiniyorsunuz. Hele, Güneş indikten sonra adım bile atamayacağınız mahalleler var.
Elbette, Dünya'nın başka büyük şehirleri ile mukayese edince bizim durumumuzun eli öpülür.
Fakat, mukayese etmeyelim.
Sokaklardan, özgürlük istismarcısı hırsızı, arsızı, magandayı, kabadayıyı, temizleyelim.
Hatırlar mısınız, bir ara kapkaççılık almış başını gidiyordu?
Ceza kanununda yapılan bir değişiklikle bu suçun cezası arttırıldı ve kapkaç derhal bitti.
Geçenlerde, Üst düzey bir Emniyet yetkilisi ile sohbet ederken O'na, hırsızlığın, alkollü araç kullanımının ve maganda terörünün yaygınlaştığını, bunlara karşı polisin yeteri kadar önlem almadığını söyledim. Amir Bey, bana şunları dedi:
"Beyefendi biz yakalıyoruz da ne oluyor, adamlar daha Hâkim karşına çıkarılmadan, Savcılık tarafından bırakılıyor. Sonra, geçip karşımıza bizimle alay ediyorlar. Kaldı ki, Hâkim karşısına çıksa da durum çok değişmiyor, hapse girip birkaç ay sonra çıkıyorlar.
Bu da onları daha çok cesaretlendiriyor.
Dolaylısıyla bizim yakalamamız hiçbir işe yaramıyor".
Toplumsal barışın sağlanması ve halk nezdinde Adalet anlayışının rencide edilmemesi bakımından her suçun mutlaka bir karşılığının olması gerekmektedir.
Suç, kime karşı işlenirse işlensin; ister devlete karşı, ister bireye karşı işlensin mutlaka cezası verilmelidir.
Verilmeyen/ verilemeyen ceza veya suçun muadili olmayan ceza, suçluyu daha da cesaretlendirip özendiriyor, azgınlaştırıyor.
Bu durumda suçluluk bir kartopu gibi büyüyor.
Kaldı ki devlet olarak siz, size güvenen bireyin hak ve hukukunun; isyankâr, asi, azgın veya sapık bir başka birey ya da topluluk tarafından gasp edilmesine göz yumamaz ya da özgürlüğünün kısıtlanmasını bağışlayamazsınız, karşılıksız bırakamazsınız.
Devlet olarak vatandaşınızın mal emniyetini, din emniyetini, akıl emniyetini, can emniyetini ve nesil emniyetini sağlamaya mecbursunuz.
Sokak ortasında eşinin ve çocuklarının gözleri önünde sekiz-on maganda tarafından öldüresiye dövülen, sakat bırakılan sonra da sokak aralarına kaçıp kurtulan suçluları bulup, onların hepsine caydırıcı ve ibretlik cezalar vermiyorsanız bu toplumda adalet duygusu diye bir şey kalmaz.
60 yıllık ömrünün yarısını devletine hizmetle geçirdikten sonra emekli olan bir memurun, ev almak üzere sakladığı parayı çalan, zavallı yaşlı karı kocayı yaralayarak kaçan hırsızı bulmak, çalınan parayı geri almak ve cezasını da vermek zorundasınız.
Aksi halde adaletten bahsedemezsiniz.
Kafayı çekip direksiyonun başına oturan ve ölümlü kaza yapan insanı birkaç yıl içerisinde cezaevinden bırakmak hangi aklın, hangi vicdanın, hangi adalet anlayışının gereğidir, söyler misiniz?
Fert olarak, benim şahsıma karşı işlenen en hafif suçu bile devlet asla affetmemeli hatta devlet buna karışmamalıdır, devlet, bana yapılan haksız fiilin failini yakalamak ve benim karşıma çıkarmakla yükümlü olmalıdır.
Yapılacak yeni Anayasa, toplumsal barışımızın temellerini en güçlü şekilde atmalıdır.
Geçen hafta sonu, Başkentin göbeğinde Amed Spor Kulübü Yöneticilerinin darp edilmesi, vicdanlarımızı sarsmıyor mu?
Trabzon 'da, Avni Aker'deki metrelerce yüksekliği aşarak, sahaya atlayan profesyonel tribün magandası yardımcı hakemi değil de, bir sebeple, o magandayı sokağa bırakan Hâkim Bey'i yumruklasaydı, acaba Hâkim Bey ne buyururlardı?
Toplumların Adalet duygusunun zedelenmemesinin üzerinde titrenmelidir.
Zira; adaletin zedelenme süresi ne kadar ise, tamir etme ve o topluma yeniden adalet duygusu aşılama süresi, zedelenme süresinin birkaç katından daha fazla zaman alır.
Sayın Bakanlarımız lütfen, bu milletin genlerine yerleşen ve en büyük övünç kaynağımız olan adalet duygusunun daha fazla zedelenmesine izin vermeyiniz ve sizlere emanet edilen can ve mal emniyetimizi sağlayın. Saygılarımla.
Ferman Karaçam - Haber 7
fermankaracam@gmail.com
fermankaracam@twitter.com
twitter.com/fermankaracam
facebook.com/fermankaracam
instagram.com/fermankaracam
Yorumlar1