Bu Devlet Sizin Babanızın Malı mı?
- GİRİŞ22.06.2016 07:16
- GÜNCELLEME23.06.2016 08:04
İlginç olma durumu sadece etrafımızın ateş çemberi ile kuşatılmış olmasında değil, başka sebepler de var.
Sebeplerin başında, bu ülke insanlarının birbiri ile ortak yanlarının giderek azalıyor olması.
Bu durum ülkemizin geleceği bakımından oldukça tehlikeli görünüyor.
Aynı vatan toprakları üzerinde birlikte yaşadığımız insanlarla, bir takım ortak yanlarımızın olması gerekmez mi?
Ne bileyim işte, hepimizin bildiği, okullarda öğretilen ortak değerler; dil, din, vatan, kültür, tarih, amaç...vb.
Elbette olması gerekir.
Diğerlerini bir tarafa bırakalım ama vatan konusu herkesin "derdi" olması lazım gelir.
Çünkü, vatan elden çıkınca, o vatanın vatandaşları da dağılır, vatansız kalırlar.
Bunun bilincinde olan herkes vatanını maddi ve manevi her türlü koruması, savunması gerekir.
Dünya görüşü, dili, dini, kültürü, ırkı... Farklı da olsa vatan, ortak bir zemin ve ortak bir platform olmalıdır, vatandaşlık bağı herkesi birbirine kenetlemelidir.
Peki bugün öyle mi?
Öyle olmadığını hepimiz hayretle görüyoruz.
Hatta öyle ki, milletin meclisinde olan vekil dahi savaşta bu ülkeyi ve vatanı değil, düşman ülkeyi destekleyeceğini açıkça söylüyor.
Bu denli birbirimizden kopmamızın sebepleri ne olabilir?
Diye bir soru ortaya attığımız zaman hepimiz kendimize göre sebepler bulabiliriz yalnız bu sebepler her şahıs için yüzde yüz geçerli olamaz.
Mesela dili, dini, ırkı farklı olmasına rağmen 1915'lerdeki olaylar sırasında bütün Ermenileri aynı kefeye koyamayız. O dönemde bazı Ermeniler Fransa, İngiltere ve Rusya'nın dolduruşuna gelmiş ama bazı Ermeniler de hala Millet-i Sadıka özelliğini sürdürmüş, Ermeni çetelerine katılmamışlar, vatanın bölünüp parçalanmasını istememişlerdir.
Öyleyse başka faktörler de aramamız lazım.
Mesela nefret, mesela kin, mesela kendisini üstün görme ve bu sebeple iyi şeylere sadece kendisini layık görme hali, göz karartacak kadar kıskanma hali...gibi faktörler de vatandaşlık bağını çözen faktörler arasına alınmalı diye düşünüyorum.
İyi de diyeceksiniz ki, bu saydıklarınız diğer din, dil, ırk, amaç, tarih ve kültür gibi somut ve pozitif faktörler arasına sokulamaz çünkü bunlar birer hastalık halidir.
Ben de tam bunu söylemek istiyorum; bizim ülkemizin muhalefeti özellikle sol muhalefeti çok ciddi bir hastalık geçiriyor.
Gözlerini kin ve nefret karanlığına hapsetmişler, sağlıklı bakamıyor, sağlıklı düşünemiyorlar.
Devleti başkalarının yönetmesini hazmedemiyorlar, kendilerini bu konuda yegâne ehil sanıyorlar.
Üstün görme hastalığına yakalanmışlar ve vatanı da, vatandaşlığı da, milletin geleceğini de zerre kadar umursamıyorlar.
Adeta bir krize tutulmuşlar salya sümük saldırıyorlar, düşünmeden, utanmadan ve yüzleri kızarmadan.
Peki neden?
Çünkü;
Cumhuriyetin kuruluşundan 1950'ye kadar ve 1960 ihtilalinden sonra tâ 2000'li yılların başlarına kadar yöneten-yönetilen kesimler açısından Türkiye'de ciddi bir değişim yaşanmadı.
Yani Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren 1950'ye kadar 30 yıl, 1960'dan sonra da 2002 yılına kadar 42 yıl olmak üzere toplam 72 yıl Türkiye'yi sürekli aynı kesimler yönetti. (Refah-Yolu da çıkınca ortalama 70 yıl)
1950-60 arasında ise farklı bir kesimin iktidara gelmesini hazmedemeyip darbe yaptılar ve yeniden yönetimini ele aldılar.
70 yıl iktidarda kalan memleketin bu kaymak tabakası, çoğunluk olan diğer mütedeyyin kesim üzerinde baskı uygulayıp sindirdiler.
Buna rağmen mütedeyyin kesim, bu ülkenin ortak değerlerine uyumlu hareket ederek 70 yıl boyunca hiçbir sorun çıkarmamış, milli değerler konusundaki hassasiyetlerini sürdürmüş; askerliğini severek yapmış, dil, din, amaç, vatan, kültür birliği gibi konularda problemler çıkararak ülkeyi tehlikeye atmamıştır.
Yani, bu memleketin mütedeyyinleri, Cumhuriyetin kuruluşundan 2002 yılına kadar, doğru dürüst bir iktidar yüzü görmedikleri halde, Allah'tan başka hiçbir güçten yardım dilemediler.
Ne bileyim mesela bir gezi olayı benzeri kalkışmaya girişmediler.
Hazımsızlık, kıskançlık hatta gözü dönmüşlük sonucu sokaklara dökülüp Cumhuriyet Mitingleri benzeri yürüyüşlerle, askeri göreve çağırmadılar.
"Farkında mısınız?" Benzeri manşetler atarak Cumhurbaşkanlığı seçimlerini manipüle etmeye kalkmadılar.
Devlet aygıtını babalarının malıymış gibi görerek başka bir kesim iktidar oldu diye cinnet krizine girmediler.
Devleti yeniden sahiplenmek için her çeşit devlet ve millet düşmanları ile iş birliğine gitmediler.
Kendi ülkesinin şeflerini, zorbalarını, diktatörlerini, hainlerini yabancı ülkelere şikâyet etmediler.
Yapmayın, iktidar olamıyorsunuz diye anne karnında Bebek öldüren kiralık katilleri özendirmeyin.
Anlıyorum yetmiş yıl az değil, alışmışsınız yönetmeye ama bu devlet sizin babanızın malı değil, kendinize gelin.
Ferman Karaçam - Haber 7
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol