Liderlik ve Erdoğan--1

  • GİRİŞ03.08.2016 07:11
  • GÜNCELLEME04.08.2016 08:31

Erdoğan’ın elektromanyetik alanı, Osmanlı Coğrafyasının en ücra köşelerine kadar uzandı, bir manevi çekim alanı oluştu O'nun etrafında.

İslam Ümmeti O'nu, şimdiye kadar görülmemiş, duyulmamış, bir dua zırhı ile kuşattı.

Mazlumlara tebessümü, mazlumları sevindirirken, asırlardır mazlumların kanını emen zalimleri de öfkelendirdi.

Ve mazlumların Fatihaları, salaları, ezanları, gözyaşları, umutları, duaları Erdoğan'ı, haince tuzaklardan korurken, zalimler daha bir kudurdular. Çileden çıktılar.

Hatta; ince ince matematik hesaplamalarla ve geometrik ustalıklarla yaptıkları suikast planları, mazlum dualarının zırhında parçalandıkça öylesine kudurdular ki, kuduz hayvan belirtileri ile Erdoğan’ı sevenlere saldırıp, onları katlettiler.

Dakika farkları ile mazlum gözyaşının, kılı kırk yararak yaptıkları hesaplarını nasıl alt ettiğini anlayamadılar.

Anlamamakta çok haklılar, zira Erdoğan'ın, kendisini ve kutlu izlerini takip ettiği Efendimizi de o günkü zalimler anlayamamıştı.

Hayret ettiler.

Şok yaşadılar.

‘‘Evinin her tarafını kuşattığımız halde Muhammed (as) buradan nasıl çıktı’’ diyerek kahroldular.

Anlayamadılar, anlayamazlar ve hiçbir zaman da anlayamayacaklar.

Çünkü, onlar da mazlum kanı ve emeği üzerine bina etmişlerdi saraylarını. Bugün onların peşinden giden zalimler de mazlum kanı ve emeği üzerinde yükselttiler gök delenlerini.

Anlayamadılar.

Recep Tayyip Erdoğan'ın, tıpkı izinden gittiği Efendimiz gibi, iki rekât namaz kılıp, yüzlerine bir avuç toprak serperek dakikalar önce çıkıp gittiğini göremediler.

Somalili, Gazzeli, Filistinli yetimlerin dualarının zalimin kanlı gözlerine nasıl perde olduğunu hala anlamıyorlar.

Yaptıkları beddualar kendilerini vuruyor, evlerine ateş düşüyor.

Perişan oldular.

 

Elli yıllık sinsi, işbirlikçi, hain ve kanlı planları yerle bir oldu.

Çünkü, ihanet ağır geliyor bu coğrafyaya ve milyonlarca Şehidin kanı ile sulanmış bu topraklar ihanete geçit vermiyor.

2000'li yılların ortalarından itibaren Erdoğan'ı koymuşlardı hedefe. Erdoğan'ı bir şekilde ortadan kaldıracak ve her zamanki gibi Türkiye'yi sömürecek, tüm küresel projeleri ve milli savunma hamlelerini durduracaklardı.

Yargı darbeleriyle, seçimlerle ve zaman zaman da sinsice suikastlarla bunu denediler.

Ancak bu olmadı

Ve tersine Erdoğan giderek halkla bütünleşti.

Uzun zamandan beri Liderini arayan halkla, halkını arayan lider buluşmuş, hasret sona ermiş,

Vuslat gerçekleşmişti.

Bunu anladıklarında en büyük ve en sinsi planlarını devreye soktular;

hem Erdoğan'ı ve hem de zaten sürekli büyük av olarak üzerinde çalıştıkları Türkiye'yi birlikte yok etmeye giriştiler.

Fakat, mazlumlarla arasındaki perdeleri kaldıran en büyük plancı buna izin vermedi.

Başaramadılar.

15 Temmuz gecesi, Ablamlardaydık.

Yeğenim Zühal'in kına gecesiydi o gece.

Televizyonlardan, olayın ne olduğunu anlamaya çalıştığımız daha o ilk anlarda, Ablamın görümcesinin gelinlerinden, adının Hülya olduğunu öğrendiğim otuz yaşlarında bir hanımefendi birkaç defa ısrarla ve tebessüm ederek şunları tekrarlıyor, rahat tavırlarıyla herkesi teselli etmeye çalışıyordu: "

Korkmayın, üzülmeyin ve emin olun hiçbir şey olmayacak, siz, bu kadar dua edilen Recep Tayyip Erdoğan'ı, Allah korumaz mı sanıyorsunuz?

Göreceksiniz, Allah O'nu da, memleketimizi de her türlü kötülükten koruyacaktır..."

Ve korudu gerçekten, o hanımefendinin dediği gibi oldu.

O'na (cc) sonsuz şükürler, hamdlar, secdeler olsun.

O İblisin ve çiyanlarının üstümüze abandığı zifiri karanlık gecede,

Hülya Hanımdaki inancın, iradenin,  imanın ve aydınlık yüzündeki lidere olan sadakatin nasıl bir tevekkül  ve nasıl bir ümit haresiyle yoğrulduğunu görmeliydiniz.

Görmeliydiniz ki, İşte o zaman daha iyi anlardınız bu liderin, bu imanlı mazlum milletin duasıyla gönderilip, duasıyla da ayakta durduğunu.

Recep Tayyip Erdoğan’ın;

imanlı, güvenilir, ön görü sahibi, cesur, çabuk karar veren, risk alan bir lider olduğunu ve mütedeyyin kesimin içinden çıkmış olmasına rağmen her kesimden takdir topladığını, karizmatik özelliğinin tüm İslam Coğrafyasını kapsadığını sanırım dost- düşman artık bu son olayla birlikte herkes teslim etmiştir.

Fakat isterseniz daha öncelere gidip Cumhuriyet Dönemi Türkiye'sinin liderlik yapısına da kısaca bir göz atalım:

 

İslam Dünyası hem birinci hem de ikinci dünya savaşlarında büyük yaralar aldı.

Hele ikinci dünya harbi,

İslam Dünyası için tam bir yıkım oldu.

2. Abdülhamit yükselen yıkıcı darbelere uzun yıllar, inanılması güç bir direnç ve irade ile karşı durdu.

Zaten O’nun hal edilmesi yani tahttan indirilmesiyle birlikte, İslam Dünyasını ayakta tutan Osmanlı Devleti bir tesbihin dökülen taneleri gibi dağıldı ve o devasa dünya devletinin ardından, çok sayıda avuç kadar küçük küçük devletçikler kurulup, her birinin başına halklarından kopuk birer diktatör yerleştirdiler.

Ferman Karaçam - Haber 7

fermankaracam@gmail.com
fermankaracam@twitter.com
twitter.com/fermankaracam
facebook.com/fermankaracam
instagram.com/fermankaracam

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat