Annesizlik Kıyısız Bir Ummandır
- GİRİŞ14.08.2019 09:46
- GÜNCELLEME14.08.2019 09:47
Kıyısız deniz var mıdır?
Bildiğimiz gerçek dünyada yok.
Ama, her insanın kendine özgü ufacık dünyasında bir ya da bir çok kıyısız deniz vardır.
Ben annemi küçücük yaşlarımda kaybettim.
İlkokulu bitirdiğim yıllarda, sonrası?
Sonrası kıyısı olmayan bir deniz ortasında yaşayarak bir umutla hep o deniz kıyısına çıkmayı beklemişimdir.
Anneyi; bir kurtuluş, bir karaya ayak basış gibi bekleyip durmuşumdur o uçsuz bucaksız deryalar ortasında.
Ben anneyi bir vatan gibi özlemişimdir ömrümce.
İnsan neyi erken bulduğunu, geç kaybettiğini ya da neyi geç bulup erken kaybettiğini yaşı ilerleyince daha iyi anlıyor.
Ben annemi çocuk yaşlarda kaybettim ve hiç bir zaman kendi hayatımda kıyıya çıkamadım, siz onu kaybetmeden hayatınızın kıyılarını keşfedin, o sizin; kıyılarında varlığınızı özgürce hissettiğiniz, denizlere güvenle açılıp, kıyısına güvenle geri döneceğiniz vatanınız gibidir.
Sizin için hiç kapanmayan kucak, reddedilmeyeceğiniz sevgi, varlığından emin olduğunuz liman, vefasından kuşku duymayacağımız dostluk, tebessümü ve duaları üstünüze sürekli yağan bir rahmet kaynağıdır.
Anneyi kaybetmeyin.
Anne, insanlığın merhamet ağacıdır.
Anne, insanlığın mayalandığı rahimdir.
Anne, ne kadar uzaklara kulaç atarsanız atın, kıyıda sizi hep bekleyen, beklemekten asla vazgeçmeyen kocaman bir limandır.
Annelerin dışında ne kadar buz krateri görürseniz görün, o kraterler hep dünya hayatının size uzanacak kötülüklerine karşı örülmüştür.
Oysa annelerin içlerinde, yüreklerinde hep yavruları, evlatları için sevgi, merhamet, fedakârlık ve vefa yanardağlarının lavları kaynar, kaynar da, size pek fark ettirmezler bunu.
Yavrusunun canı tehlikedeyse, Annenin canı bir hiç mesabesinde, bir yok hükmündedir.
Dünya hayatında şahit oluruz.
Bazı insanlar, başkaları için canını feda ederler, bunlar çok istisnadır, çok ender görülürler.
Ve görüldükleri zaman da olağanüstü beğeni görürler, toplumun takdirini kazanırlar.
Ancak, tehlikeler karşısında her anne yavrusu için mutlaka canını feda eder.
Her çocuk, güzelliğin sonsuz da olabileceğini ilk kez annesinin tebessümünde yaşar.
Anneyi, sonsuz gülüşünün sebebi yapan yavrusudur.
Bir yavru annesinin kucağından itilirse, yine annesinin kucağına sığınır çünkü, yeryüzünde tek ve en güvenli kucak annenin kucağıdır, o kucağı kaybeden bir yavru için, başka sığınak kalmamıştır bu dünyada.
Anneler yavrularını önce karınlarında, sonra kucaklarında, daha sonra omuzlarında ve nihayet taşımaya güçleri yetmediğinde de bir ömür yüreklerinde taşırlar, ama sonunda farkederiz ki meğer, daha rahimlerindeyken yüreklerinde taşımaya başlamış ve ölünceye kadar yavrularının ayaklarını hiç yere bastırmamışlardır.
Bu dünya hayatında insan için böyle bir hazine, böyle bir servet, böylesine sonsuz bir zenginlik var mıdır başkaca?
Yoktur.
Yoktur, çünkü anneler, bütün dünyalık varınızı kaybetseniz de yanıbaşınızda hep kalır ve üzerinize sicim gibi yağan o emsalsiz dua ziynetini sunarlar ve eninde sonunda bu dualar sizi yeniden varlık sahibi yapar.
Çünkü yaratıcımız bizim ilk varlığımızı var etmeye başlarken annelerimizle besler, onların besinlerine ortak eder bizi.
Biz, annelerimizin karnında onlarla birlikte aç, onlarla birlikte tok yaşamaya başlarız daha dünyaya ayak basmadan.
Aynı gıdalarla, aynı ekmekle, aynı sularla besleniriz.
O sebeple bizim bedenlerimizi teşekkül eden ; kan, et, kemik, damar, ilik, kalp, ciğer, böbrek, dalak, kol, ayak, baş ve diğer azalarımız rızıklarımızın ilk verildiği yer olan anne rahminde, anne bedeniyle, anne uzuvlarıyla birlikte aynı kanaldan, aynı besinlerle alınır ve hayat buluruz.
Bu, iç içe rızıklanma aslında anne duasıyla bir ömür sürer.
Anne duasıyle bereketlenen rızıklara sahip olmak için annelerinize asla “öff” demeyin, anneler sizin ilk ve hayat boyu en vazgeçilmez velinimetlerinizdir aynı zamanda.
Anneler bireyin, anneler yuvanın, anneler mahallenin, anneler komşuluğun, anneler toplumun, anneler milletlerin ana rahmi ve ana vatanlarıdır.
Annelerine gözü gibi bakan bir toplumun ayağı kaymaz.
Annelerini başında taç gibi taşıyan bir milletin üzerinden rahmet eli çekilmez.
Efendimiz bazı hadislerinde, sahabeye Allah’ın şefkat ve merhametini daha iyi anlatabilmek için anne ve yavrusunu örnek göstermiştir.
Bir keresinde sahabeye bir anneyi göstererek: “Bu anne sevgiyle öpüp kokladığı yavrusunu ateşe atar mı hiç?" diye soruyor. Ardından da "hiç şüphe yok ki Allah Teâlâ kullarına karşı annenin yavrusuna olan şefkatinden çok daha şefkatli ve merhametlidir, ancak, onlar kendilerini ateşe atacak amel işlemedikçe” diye ekliyor.
Dikkat edilirse Efendimiz Allah’ın merhametinin sonsuzluğunu bize anne üzerinden örnekleyerek anlatıyor.
Anlaşılan o ki, insanın bütün bir hayatında şefkat ve merhameti en başta anneler temsil etmektedir.
Annelerin hakkını ödeyemeyiz.
Aynı zamanda, evlatlarının küçük ilgisiyle mutlu olan da belki sadece annelerdir.
Eğer anneniz hala yaşıyorsa, bu bayramda da gidin, bir kez daha kucaklayın, bir kez daha öpün, bir kez daha helallık alın.
Toplum olarak, ümmet olarak anneye sahip çıkarsak yeniden dirileceğiz, fert olarak anneyi algılarsak, anneye kıymet verirsek anne ayaklarından cennete yükseleceğiz.
Bütün annelerin bayramını tebrik ediyor, saygılarımı sunuyorum.
CÜMLEDEN CÜMLEYE....
ANNECİĞİM
Ak saçlı başını alıp eline,
Kara hülyalara dal anneciğim!
O titrek kalbini bahtın yeline,
Bir ince tüy gibi sal anneciğim!
Sanma bir gün geçer bu karanlıklar,
Gecenin ardında yine gece var;
Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar,
Yaşlı gözlerinle kal anneciğim!
Gözlerinde aksi bir derin hiçin,
Kanadın yayılmış, çırpınmak için;
Bu kış yolculuk var, diyorsa için,
Beni de beraber al anneciğim! .
Necip Fazıl Kısakürek/ Çile
Ferman Karaçam - Haber 7
fermankaracam@gmail.com
fermankaracam@twitter.com
twitter.com/fermankaracam
facebook.com/fermankaracam
Yorumlar6