Bir Kasım 1928 Ne Değildir?

  • GİRİŞ06.11.2019 09:20
  • GÜNCELLEME07.11.2019 08:51

91 Yıl önce, 01 Kasım 1928’de Harf İnkılâbı yapıldı.

 

 

Dört beş gün evvel yani, bir Kasım tarihinde konu ile ilgili olarak medyada lehte ve aleyhte görüşler ileri sürüldü.

Yazılıp çizilenlere bakınca şunu anladım: Bu ülkede iki grup var ki, zihinsel yapıları aslında farklı, bunları birbirinden ayırmak lazım.

 

 

Bunlardan biri; tam anlamıyla batıcı, gayri milli, siyasi olarak da betonlaşmış ve asla tedavi edilemez.

İkincisi de, ne olup bittiğini anlamadan birincilerin sapanına taş toplayan, sığ sularda avlanmaya çalışan, yemede, giymede, hız ve haz tutkusunda birincilerle yarışan, okumayan ama evine kütüphane yaptırıp cilt cilt kitaplar koyan, siyasi olarak kalıplaşmamış ama hatırı sayılır ve üzerinde çalışılırsa muhtemelen tedavi edilebilir bir kitle.

Birinciler Batı’nın, ikinciler de birincilerin izinde.

Birinciler az da olsa ne yaptıklarının farkındalar, ülkelerinden kopuklar ve ihanetin sınırlarında dolaşıyorlar.

İkinciler milli konularda duyarlı, ama fikri bakımdan flu yaşıyorlar.

Bunlara göre harf inkılabı; bize ait olmayan Arap harflerinden kurtulmak ve %3’lerde olan okuma yazma oranını %90’lara çıkararak “aydınlanmış” olmakmış..!

Zavallılar, ahh zavallılar..!

Bilmiyorlar ki, bir Kasım 1928’de, tarihimizden koptuk; irfanımızdan, ahlakımızdan, sanatımızdan, estetiğimizden, mimarimizden, müziğimizden, mahnılarımızdan ninnilerimizden yani, hafızamızdan koptuk.

Kahire’de, İstanbul’da, Dımeşk’de, Endülüs’te, Türkistan’da, Kürdistan’da, Lübnan’da... yazılmış milyonlarca cilt kitaptan kaç tanesi sana ulaştı ve hangisinin içinde ne yazdığından haberin var mı, zavallı?

Senin damarlarındaki kan akışına yani, Atadan, babadan torunlara ulaşan kan akışına müdahale edip by-pass yaptılar.

Bu by-passı sadece yeryüzünde bir millete, onu da bize yaptılar gafil..!

Eğer harf inkılâbı olmasaydı yani, eğer o kan akışı sürseydi; Malazgirt’te kefen niyetine bembeyaz elbisesini giymiş ve Cuma namazına durmuş Sultan Alparslan’la birlikte secdeye kapanmış olan Kürt’ler Oslo’da, barış sürecinde yine o Cuma’yı ve yine o secdeyi hatırlayacaktı.

Ama olmadı.

Çünkü bu eşkıya bizim dağın eşkıyası değil.

Bu eşkıya Mevla’sından ve Mevlana büyüklüğündeki Ahmede Hani’sinden, Melaye Ceziri’sinden koptu.

Selahaddin Eyyubi’sini tanımıyor.

Oslo’da ve barış sürecinde bu eşkıya, 1928’de harf inkılabı yaptıranlarla kol kola girip masayı devirmedi mi?

Konuyu, Mustafa Kemal’e getirip spekülasyon yapmayın.

Bu konu; kişilerden, bir kavme ait harflerden, yapılan tüm inkılaplardan öte ve büyük bir anlam taşır.

Lenin de devrim yaptı, üstelik dünyanın en büyük devrimlerinden biridir, Rus harflerine dokundu mu?

Fransızlar da devrim yaptı ve her şeyin altını üstüne çevirdiler peki harflere, Akademi Farançais’e dokundular mı?

Çin’de, Japonya’da, irili ufaklı bir sürü ihtilal, inkılap oldu, o ucube, o Kazma, kürek, yaba gibi milat öncesinden kalmış berbat harflerine dokundular mı?

Dokunmadılar.

Keşke Mustafa Çalık’ın dediği gibi bütün mabetleri, medreseleri yakıp yıksaydılar da, harflere dokunmasaydılar.

Çok doğru.

Mabetler yine yapılırdı ama İngiliz şeytanının bu millete yaptırdığı kötülük, kıyamete kadar sürecektir.

Eğer harf inkılabı yapılmasaydı bu millet; Ebu Zer’in ayaklarının altına, eşiğin üstüne boynunu koymuş olan Selman’ın niçin göz yaşları içinde Ebu Zer’e yalvardığını, Ebu Zer’in de niçin tir tir titreyerek Selman’a “kalk kardeşim, kalk, Allah aşkına kalk..” diye sızlanıp yalvardığını bilecek ve anlayacaktık.

Şimdi ne Türkümüz Selman, ne Kürdümüz Ebu Zer.

Çünkü onlardan bize gelen kan akışını 1928’de harf inkılâbı yaparak durdurdular.

Zavallı biz; Ali Kuşçu, Amerika’da Üniversitelerde ders kitabı olarak okutulurken, sorgulamıyoruz.

Sosyolojiyi, iklimlerin ırklar üzerindeki tesirini asıl teori sahibi olan İbn Haldun’dan değil, kopyacı Montesquieu’den okuyoruz, susuyoruz.

Farabi’yi, Rüşt’ü, Arabi’yi, Attar’ı, Gazali’yi, Sina’yı, Mevlana’yı, Yunus’u, Ahmede Hani’yi, Sinan’ı, Galib’i, Cezeri’yi, Fuzuli’yi, Nedim’i, Eyyubi’yi, Fatih’i....ve daha binlercesini neden okuyup anlamadığımızı ve hatta bu insanların yazdığı milyonlarca cilt eserin niçin ve kimler tarafından çöpe atıldığını ve bunun sebebinin bir Kasım 1928 olduğunu sorgulamıyor, göremiyoruz.

Çünkü bizim, atalarımız olan bu insanlarla, aramızdaki

İrtibatı, dil bağını tamamen kopardılar.

Şu zavallıların söylediğine bakın; harfler arabınmış.

Be hey gafil..!

Yüzyıllardır atalarından torunlarına olan iletişimi sağlayan harfler bizim değil, Araplarındır da, bir gecede cebren ve hile ile dayatılan Latin harfleri mi bizim?

Cemil Meriç haklı.

İdeoloji böyle bir şey, sahiden deli gömleği.

Bir kez taktın mı sırtına, çıkaramıyorsun da ..!

Çıkar arkadaş, çıkar.

Harf inkılabı, herhangi bir inkılaptan ibaret değildir.

O değişen harflerle birlikte, bizim hafızamız da gitti.

Haberin var mı, milyonlarca cilt kitap yakıldı, çöpe atıldı..?

Bilgi, birikim, ilim, irfan, iz’an, incelik, sanat, estetik, nezaket ve bizi biz yapan bütün değerlerle aramıza duvar ördüler.

İstanbul’un Fatih’i, Sultan Fatih ile Kudüs’ün Fatih’i Sultan Selahaddin’in ve onların torunlarının birbirleriyle olan bağlarını kopardılar.

Kırk yıldır kendi paramızla, kendi toprağımızı bombalıyor olmamızın sebebini nerede arıyorsun?

Semerkant’ı ve Buhara’yı Malazgirt’e, Kudüs’e, Medine’ye ve nihayet Mekke’ye bağlayan bağı çözdüler 1928’de.

Şimdi biz; 90 yıldır el yordamıyla, tercümelerle ve dahası boyası akmış, kenarları yakılmış fotokopi kâğıtlarından ve dedelerimizin toprağa gömerek kurtardığı, yarısı çürümüş kitaplardan hareketle kimliğimizi keşfe çıktık.

01 Kasım 1928; sadece, bir harf değişiminin tarihi değil, idrak sorunu ve kıtlığı olmayanlar için, bir milletin dilinden hareketle, genetiğine müdahaledir, hafızasının silinmesi ve milletin kimyasının bozulmasıdır.

CÜMLEDEN CÜMLEYE....

Padişahım gelmemişken yare biz,

İşte geldik senden istimdade biz,

Öldürürler başlasak feryade biz,

Hasret olduk eski istibdade biz.

Dembedem coşmakta fakr-ü ihtiyaç,

Her Ocak sönmüş ve susmuş millet aç,

Memleket matemde, öksüz taht ü taç,

Hasret olduk eski istibdade biz.

Süleyman Nazif/ Şair Eşref Hilmi Yücebaş, Dilek Yayınevi, 1984

Ferman Karaçam - Haber 7 

Yorumlar7

  • mizan 5 yıl önce Şikayet Et
    Bu harf inKİLAPı mel`anetini muhtelif mecralarda yaza anlata iflahım kesilmekte şahsen. Anlamak istemeyene zorla kabul ettiremiyoruz ki.. Şimdilerde hükümetin de katkılarıyla bazı vakıflar, dernekler, kurumlar o eskimez yazıyı öğretmeye gayret ediyorlar. Ecdadımızın eserlerini orijinalinden anlayabilmemiz için o güzel alfabeyi bilmek, o harfleri okumak lâzımdır.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • salih mehmet 5 yıl önce Şikayet Et
    Allah razi olsun gonlune saglik duygularimiza tercuman oldun
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Gülistan Mehmet 5 yıl önce Şikayet Et
    Aynısını tastik ediyorum.malalef bir gecede alimler cahil,cahiller de alim oldu.teşekkürler hocam selamlarımla
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Kadir kuzören 5 yıl önce Şikayet Et
    Hocam birinciler vatan hainleri ikinciler okumayan araştırnayan zır cahiller zor hocam zor
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • f.Bayındır 5 yıl önce Şikayet Et
    Dert bir değil Ama Sebep bir Ben bunu anladım bir cümleyle
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat