Başbağlar Katliamı

  • GİRİŞ08.07.2020 09:41
  • GÜNCELLEME10.07.2020 09:43

5 Temmuz akşamı yani, üç gün evvel 27. Yılına giren Başbağlar katliamını daha önce bu köşede yazmıştım.

 

 

Ancak, bu büyük facianın benim için çok özel bir anlamı olduğu için bu yıl, geçen yıllarda yazılanları da dikkate alarak ve onlardan faydalanarak yeniden yazıp, yeniden gündeme getirmek ve unutmamak gerektiğini düşünüyorum.

Zira bu olay, PKK’nın işlediği binlerce diğer cinayetten farklıdır.

 

 

Farkı şurada ki, ülkemizin birlik ve beraberliğini hedef almıştır.

Yıllardır sevinçte ve tasada bir ve beraber yaşamış iki farklı “anlayışın” yani, Sünni ve Alevilerin Sivas’ta yakılan ateşle birlikte tutuşturulamayan öfkeleri, Başbağlar'da tekrar denenmiştir.

Hatırlanacağı üzere 2 Temmuz 1993 günü Sivas'ta yakılan Madımak Otelinde 37 Ozan, Şair ve Yazar’ın dumandan boğulup, acımasızca yakılıp öldürülmesinden üç gün sonra yani, 5 Temmuz akşamı, akşam namazı kılınırken, Erzincan’ın Kemaliye İlçesine bağlı Başbağlar köyünde de 33 kişi silahla taranarak ve ateşe verilen köy evlerinde yakılarak katledildi.

Sivas'ta katledilenlerin çoğunluğunun Alevi olmasından dolayı Başbağlardaki katliamın Sünnilere karşı bir intikam cinayeti olduğunu hepimiz biliyoruz.

Dahası bu olayın PKK'nın içindeki Alevi kanat tarafından yapıldığını da biliyoruz.

İşin bu tarafı Abdullah Öcalan'ın "olaydan benim haberim yok, eylemi Dr. Baran'ın gerçekleştirdiğini sonradan öğrendim" demesiyle de netlik kazanmış oluyor.

Aslında Başbağlar katliamından söz etmek, Başbağlar’ı yazmak benim için oldukça acıtıcı, kanatıcı ve zor zira ben, o elim olaylarda yaklaşık on yıl İslam, Kadın Aile, İlim Sanat ve Gül çocuk dergilerinde beraber çalıştığım çok genç bir mesai arkadaşımı kaybettim.

Ali, tanıdığım en sessiz, en mahzun, en dürüst ve terbiyeli insanlardan birisiydi.

İstanbul'dan yıllık izninin bir kısmını geçirmek üzere memleketi olan Başbağlar’a gitmişti.

Köy Camii'nde cemaatle birlikte akşam namazı kılmıştı ve tam o sırada köyü basan eli silahlı PKK’lılar tarafından tüm cemaatle birlikte o da katledildi.

Umuyor ve diliyorum ki Ali, Şehid olmuştur.

Veli Kara kardeşimin müdürlüğündeki abone servisinde çalışırdı.

Kendisini ne zaman görsem yüzü aydınlık ve güleçti.

        Ali Taşdelen gencecik yaşında ardında, yetimleriyle birlikte kendisi gibi genç, dul bir hanım bırakarak aramızdan ayrıldı.

        Eminim her iki olayın ardından bugün hala onlarca suçsuz, günahsız dul ve yetim aramızda dolaşıyor, bir türlü kabuk tutmayan yaralarının üzerini kapatmaya çalışarak.

       Bu coğrafyada yüzyıllardan beri Alevilerle Sünniler arasında yaşandığı iddia edilen yalan yanlış yüzlerce uydurma masal anlatılır.

       Nakledilen ve ne Alevilere ne de Sünnilere asırlar sonra bile hala acı ve gözyaşından başka hiçbir faydası olmayan bu kanlı iddiaların taşıyıcıları da ne yazık ki biziz, kendimiziz.

       Kendi cehaletimiz yüzünden bir türlü bu Kan Davasını (!) bitiremedik.

Biz bitirmeyince ve bu kanlı masalları dilden dile taşıyınca da, intikam duygularımızı körükleyen, bizi birbirimize kırdırmaktan çıkar sağlayanlar da sürekli ellerini oğuşturup fırsat kolladılar ve ilk fırsatta gençlerimizin eline ateşi tutuşturdular.

        Cumhuriyet’in kurucu kadroları da ne yazık ki, bizim birbirimize olan intikam ateşinin altını sürekli beslediler.

Bugün hala en ufak bir fırsatını bulmaya çalışan, Alevilerle Sünnileri birbirine kırdırmak isteyen onlarca kişi, kurum, dernek ve kuruluş var.

Bunların bir kısmı yurt dışında, hatırı sayılır bir kısmı da yurt içindedir.

Bu kışkırtıcı ve fırsat kollayıcı düşmana karşı, bir parça teselli edici olanı ise halkımızın, Anadolu’da onlarca Sünni-Alevi kavgasından ders almış olmasıdır.

İbret verici onlarca dersin daha nice yollar sürmesini diliyorum.

Ali Taşdelen ve kendisi ile birlikte Başbağlar’da katledilen 33 canımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve metanet diliyorum.

CÜMLEDEN CÜMLEYE...

Ey akıl sahibi..!

Dünyada bir düşkünlüğe uğramamak için iki kimseden sakın:

Önce kavgacı tabiatlı düşmandan,

sonra da cahillerle dostluktan uzak dur..

Feridüddin Attar/ Pendname

Ferman Karaçam - Haber 7 

fermankaracam@gmail.com 

fermankaracam@twitter.com 

twitter.com/fermankaracam 

facebook.com/fermankaracam

Yorumlar1

  • Bilgi 4 yıl önce Şikayet Et
    Sayın Yazar Sivas ve Başbağlardaki olayın Alevi ve Sünnileri birbirine düşürme düşüncesi olduğunu açıkça ifade etmiş. Ancak Sivas'ta yanarak ölenlerin olmadığını biliyorduk. Yani sadece dumandan zehirlenme var diye biliyorduk. Fakat sonuçta ne şekilde olursa olsun hiçbir ölümün yaşanmaması temennimizdir.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat