Sözleşme Üzerine
- GİRİŞ05.08.2020 09:26
- GÜNCELLEME06.08.2020 09:04
Çok güzel ata sözlerimiz, galat-ı meşhurlarımız, deyimlerimiz vardır.
Atalarımızdan Allah razı olsun, yaşamış, tecrübe etmiş ve bizlere birer hazır lokma gibi miras bırakıp gitmişler.
O güzelim deyimlerimizden biri de: “ Bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış” sözüdür.
İstanbul Sözleşmesinden, daha doğrusu Avrupa Konseyinin Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi sözleşmesinden bahsediyorum.
Bilindiği gibi, Avrupa Birliğini oluşturan devletlerin “Avrupa Konseyi” diye bir birimi vardır.
Merkezi Strazburg’dadır.
Resmî dili Fransızca ve İngilizcedir
Bu birim, konseye üye devletlerin her birinin kullanması için çeşitli konular üzerinde çalışmalar yapar ve bu çalışmaların sonucunu bir yasa maddesi şeklinde rapor haline getirir.
Mesela çevre konusunda.
İklim konusunda.
Uluslarası hukuk konusunda.
Dış ilişkiler konusunda vb
Biz de, Türkiye olarak 1949 yılında bu konseyin kurulumunu onaylamış, 1950 yılından beri de üye olmuşuz.
Üye olduğumuz için, bu konsey, yaptığı çalışmaları bizimle de paylaşıyor.
Avrupa’da, son yıllarda, kadına yönelik şiddet çığırından çıkınca ve cinsiyet konusunda yeni bir tercih ortaya çıkınca ve bu yeni tercih giderek toplumda yaygınlık kazanıp, bir takım siyasi partileri etkileyince ve Avrupa ülkelerinin bir çoğunda yönetim katmanlarında da mevziler kazanınca Avrupalı oturup;
Kadın, erkek, aile, çocuk, toplum, insan hakları, şiddet, cinsellik....gibi başlıkları ve birbirleri ile ilişkilerini içeren bir yasa metni hazırlamış.
Daha sonra bu metin, İstanbul’da, 11 Mayıs 2011 Yılında yapılan ve Avrupa Birliği ile bizim de katıldığımız 46 ülkenin onayına sunuldu ve imzalandı.
Buraya bir parantez açalım ve kısaca bir hatırlatmada bulunalım: 2009 Yılında, Aileden Sorumlu Devlet Bakanı’mız sayın Selma Aliye Kavaf hanıfendidir.
Viyana’da, Avrupa Birliği aileden sorumlu bakanlar toplantısı yapılır ve adı İstanbul Sözleşmesi olarak anılan metnin bir benzeri üzerinde konuşulur ve bir sonuç bildirgesi yayımlanır.
Bu sonuç bildirgesinde “Farklı Aile Formları” şeklinde bir cümle vardır.
Selma Hanım, bu farklı aile formları cümlesinin eşcinsel aileler anlamına geldiğini söyler ve sonuç bildirgesinden çıkarılmasını ister.
Ne var ki, AB ülkesi aile bakanları bunu kabul etmezler.
Selma Aliye Hanım da sonuç bildirgesini imzalamadan Türkiye’ye döner.
Bunun üzerine AK PARTİ tabanına, zihniyetine ve dünya görüşüne uzak olan, ama parti içinde “renk”olsun diye bulunan bazı kimseler ve özellikle feministler bakan hanımı linç ederler.
Bu konuya herkes parmağını soktu, karıştırdı, bu sebeple fazla uzatmak istemiyorum hatta, büyük kapital sahibi bir TÜSİAD üyesi iş insanımız da, İstanbul Sözleşmesini kaldıracak olanlara parmak salladı...!
Sonuç olarak şu birkaç maddeyi tarihe not olarak bırakalım:
1- Bu sözleşme; bizim kültürel ve geleneksel manada anladığımız aile kavramı yerine; batının “bireysel” hak, adalet, özgürlük, kimlik, cinsel tercih..gibi kavramlardan yola çıkarak oluşturduğu ve kadına şiddeti önleme sosu ile süslediği bir metindir.
Sözleşmeye bakarsanız, anne yani, kadın da evdeki genç kızına
“ kızım akşam ezanı okununca, baban eve gelmeden önce evde ol “ demesi de şiddettir.
Ve, eğer bu genç kız annesinden şiddet gördüğünü söyler, mahkemeye baş vurursa annesini cezalandırabilir.
2- Bu sözleşme tamamen batının toplumsal dinamiklerinden, toplumsal dönüşümünden ve ahlaki yozlaşmasına çözüm arayışlarından yola çıkılarak ortaya konmuştur.
Bu sözleşmeye Müslüman bilim insanları katkı sunmamıştır.
Dolayısıyla, bu sözleşme için küresel ölçekte bir sözleşme metni olma iddiasını seslendirenler, kendileri dışındaki diğer toplumlara tepeden bakmaya alışmış, onların tümünü kendi yüksek bilgi ve zihniyetine mahkûm olarak gören batılı zihniyetin ürünüdür.
3- Daha önce de yazdım.
Rahmetli Özal döneminde Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Cemil Çiçek, onlarca bilim insanının katıldığı aile konulu sempozyumlar yaptı ve bu çalışmalar iki büyük ciltte toplandı.
O çalışmalara bakılırsa “bize özgü” ve bizim insanımızın emeği ve alın teri ile vücut bulmuş, çözüm içerikli yüzlerce makale var.
Aile ve onun bireyleri gibi, bizim toplumsal yapımızın en sağlam birimi üzerinde eğer yeni bir çalışma olacaksa, bunun orijini kesinlikle yerli olmalıdır.
4- Elbette “ Nas değildir” ve bu sözleşmenin süratle lağvedilmesi ile birlikte AK PARTİ içinde ve muhafazakar camiada insanların birbirlerini yıpratmasına da böylece son verilecek, fırsat kollayan istismarcı kesimlerin de sevinçleri kursağında kalacaktır.
CÜMLEDEN CÜMLEYE...
uzak karanlık yerlerden
yaralı kuşlar gibi düşe kalka
geldik kondu eteklerine
eteklerin şenlikli bahar dalı
kurbancan
a.vahap akbaş /bir şehre vardım
Ferman Karaçam - Haber 7
fermankaracam@gmail.com
fermankaracam@twitter.com
twitter.com/fermankaracam
facebook.com/fermankaracam
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol