Osman Sarı

  • GİRİŞ12.08.2020 09:22
  • GÜNCELLEME13.08.2020 09:39

Benim gönül dünyamda, sıcak iklim acılarının dağladığı saf ve tertemiz bir yürek daha: Osman Sarı.

 

 

Sahi siz, mesela, Osman Sarı adını ilk duyduğunuzda aklınıza ne gelir?

Eminim, bir çoğunuz mırıldanıyorsunuzdur:

 

 

“ Savaşa girdin kalbim bin yara aldı seni

Ne denli acı varsa aradı buldu beni

Seni bir bomba gibi taşımak bu göğüste

Bir Ebubekir kıldı bir Ömer kıldı beni ...”

1980’li yıllarda, İlim ve Sanat Dergisinin yayınından sorumlu olduğumda, yakından tanımıştım onu.

Uzun yıllar birlikte çalıştık.

İçi yanardağlarla, dışı buz kraterleri ile kaplı şairlerimizden biridir.

Dış görünümünde sessiz ve sakin.

Kaygısız, endişesiz ve sürekli tebessüm eden, güzel yüzü ile etrafına hep mutluluk yayan bir çehre.

1946 Kahramanmaraş doğumlu.

Çocukluğu ve gençliği memleketinde geçmiş.

Lisede iyi bir güreşçi olduğu biliniyor.

Güreşçi deyince, bir parantez açıp, şu hatıramı hemen yazayım.

Çalıştığımız Vefa Yayıncılığın yani, dergilerin üçüncü katında bulunan orta salondayız.

Benim en küçük mahdum Halil İbrahim, iki yaşlarında falandır.

Halı kaplı salonun ortasında koşuşturup duruyor.

Osman abi, bir süre onu sessizce izledi.

Sonra dedi ki : “ Ferman senin sülalede güreşçilik var . “

Yok abi ben, beni bildim bileli bizden kimse güreşmez.

“ Sen git büyüklerinden sor, bu çocukta güreşçi yürüyüşü var “, dedi.

Birkaç gün sonra, şimdi rahmetli olan, köydeki büyük ağabeyimi arayıp sordum, gerçekten de büyük büyük dedemiz iyi bir pehlivanmış.

Böylece, Osman Ağabeyinin güreş konusunda ileri derecede bilgi sahibi olduğunu öğrenmiş oldum.

Evet Osman Ağabeyi lise yıllarında peş peşe önemli başarılar elde etmiş.

Kendisi pek seslendirmez ama, hele bir başarısı var ki, bilenler hep tebessüm ederler.

Osman Ağabeyi lise yıllarında Abdurrahman Dilipak ile güreşmiş.

Dilipak o zamanlar, Osman Sarı’nın iki uzunluğunda fakat, ince, kara, sıska birisiymiş.

Kiloları aynı olunca güreşmişler.

Okulun bahçesinde tutuşurlar.

Kısa bir süre sonra Dilipak yüzüstü yere yatırılır.

Ama, çok inatçıymış, sırt üstü döndürmek için çok uğraşmış Osman Ağabeyi.

Tabi o sırada burnunu ve yüzünü çakıl taşları sıyırmış ve mücadele biraz acılı bitmiş.

Hukuk Fakültesinden diploma aldığının ikinci yılında yani, 1975’de “ Bir Savaşçıdır Kalbim” adlı şiir kitabını yayımlar.

Kitap, tümüyle eylem yüklü bir şairin, ya da, içinde lavlar barındıran bir yanardağın gece karanlığında stratosferin mavi-siyah yelelerine ışınlar sağışı gibidir:

“Savaşı özledin kalbim savaşı

Sabırsız bir ordu yürür içinde“

Osman Sarı adını ilk defa, Nuri Pakdil’in, Şubat 1969 Yılında ilk sayısını çıkardığı “Edebiyat Dergisinde” görüyoruz.

Bu “savaşçı”, bu mücahit ses o yıllarda pek de alışık olunan bir ses değildir ancak, ne var ki, halkımız yıllarca büyük bir sabır fırınında piştikten sonra, kendi içinden kendi sesini; Necip Fazılları, Nuri Pakdilleri ve onların sadık öğrencileri olan Osman Sarıları çıkarabilmiştir.

Bu ses; o yıllarda hem baskıcı, ırkçı ve jakoben eski Türkiye’nin katı laikçiliğine karşı bir baş kaldırı, hem de bir mayalanma işlevi görmüştür.

Hiç unutur muyum?

1978’ in o kanlı fakülte koridorlarında şu mısralara nasıl abanıp, nasıl teselli bulduğumuzu...:

“Seni bir bomba gibi taşımak bu göğüste

Bir Ebubekir kıldı bir Ömer kıldı beni

Atıldık kurşun gibi kentin alanlarına

Bir kaç put ve taş gördü birden irkildi beni“

Osman Sarı mütevazi ve merhametli bir kişiliktir.

Çevresinde hep saygı gören iyi bir aile babasıdır.

Oldukça sevilen ve dilden dile dolaşan şiirleri kendisi yazmamış gibidir, bir iddia sahibi değil, güçlü bir inanç sahibidir.

Mütevazi karakterinin altında parlayan mü’min çehresi, bizim önden gidenlerimiz arasında onu, en önemli konuma yüceltmiş ve onu Osman Ağabey yapmıştır.

Edebiyat Dergisi tıpkı Diriliş ve Büyük Doğu gibi oldukça bereketli bir dergidir.

Yıllarca süren onurlu yolculuğunda, bereketli bir rahmet gibi ağmıştır bu topraklara.

Toplumumuzun özündeki hayat iksirinin birer parçası gibidir bu dergiler.

Topluma yayıldıkça toplumla bütünleşmiş, toplumla bütünleştikten sonra da, halkı dışlayanlara karşı onurlu bir baş kaldırı edebiyatı oluşmuştur.

Osman Sarı bu başkaldırı ve hüzün şiirinin öncülerindendir.

Aynı zamanda yaşayan şairlerimizin içinde eylem ve hüznü bir arada veren ender şairlerimizdendir.

Benim için ise; son derece değerli, mütevazi, dost bir Ağabeyidir.

Güzel insan, sevgili ağabeyim Osman Sarı’ya hayırlı ve uzun bir ömür diliyorum.

CÜMLEDEN CÜMLEYE...

Sen gittin gözler ve bakışlar gitti

Ak ellere kına yakışlar gitti

Gökten damla düşmez kalbimiz kurak

Sularda bir dondur akışlar gitti

(....)

Ne güç bir eylemdir seni beklemek

Bizde bunca sabır edişler gitti

Bize örtüyü ve kitabı getir

Yoksa bahar gitti ve kuşlar gitti

Osman Sarı/ Bir Savaşçıdır Kalbim

Ferman Karaçam - Haber

fermankaracam@gmail.com 

fermankaracam@twitter.com 

twitter.com/fermankaracam 

facebook.com/fermankaracam

Yorumlar3

  • Abdulkadir Balaban 4 yıl önce Şikayet Et
    Kalbimi ısıttı ve titretti Bir savascidir kalbimi okurken Dali verdi gözlerim bugulandi Hatırladı o güzel gunleri
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Serdar Yakar 4 yıl önce Şikayet Et
    Yüreğinize sağlık, Osman abi ile İlim ve Sanat dergisi günleri anlatmakla biter mi hiç
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Rafet 4 yıl önce Şikayet Et
    Evet, Osman Sarı iyi bir şair olmasına rağmen ismi pek ortalıkta dolaşmaz, yanılmıyorsam tek kitapta kalmıştır. varsa da ikinci ya da daha fazla kitapları hakkında bir bilgiye sahip değilim. Naçizane benim de en beğendiği şiirlerinden alıntı yapılmış lakin en beğendiğim şiirlerinin başında "Taş Gazeli" gelir. Ferman Abiye bu kadir bilirliğinden dolayı teşekkürler. HER ZAMAN EN KIYIDA EN KÖŞEDE KALMIŞ OLANLARI GÜNDEMİNE ALDIĞI İÇİN...
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat