Bayram
- GİRİŞ21.07.2021 09:00
- GÜNCELLEME22.07.2021 09:00
Çağımızın yaşayan en büyük bilgesi Sezai Karakoç Hac, Kurban ve Bayram başlığı attığı Kurban Bayramı yazısına şöyle başlar:
“Bayramdır ve yine bayram.
Haccın ve kurbanın bayramı.
Hac, Kâbe ve Kurban Bayramı.
Müslümanlardan başka kimsenin sırrını anlayamayacağı bayramdır bu bayram.
Nimetlerin ve nimetlere ilişkin kudretlerin bayramı.
‘Lebbeyk’ sesinin bayramı.
Müslüman pazusunun gerildiği bayram.
Şeytanın taşa boğulduğu ve gömüldüğü bayram.
Taşın bile şeytanı ezme şuurunu kazandığı bayram. “
Günümüzde birazını tatillere, ısmarlama kurbanlara ve birazını da Corona’ya kurban verdiğimiz bayram, kurban pazarlarına baktığımızda oldukça heyecanlı geçiyor.
Gerçi, Cahit Sıtkı Tarancının 1944 Yılında Ocak ayına rastlayan Kurban Bayramı şiirinde dediği gibi:
“Çoluk çocuk sevincinden zıpladı durdu,
Döküldü sokağa konu komşu,
Çalınınca bayram davulu;
Üç beş koyun gidiyordu
Kimisi kuzu;
Sürünün kurdelası boncuğu
Belli ediyordu
Kaçınılmaz yolculuğu
Mezbahaya doğru.
Ah o siyah benekli kuzu..! “
Bayram davulu falan yok, çoluk çocuk da sevincinden sokaklara dökülüp zıplayıp durmuyor.
Sokaklar deyince aklıma geldi: İstiklal şairimiz merhum Mehmet Akif de Bayram başlıklı şiirinde çoluk çocuğun eğlence için sokaklara döküldüğünü anlatır:
“ Âfak bütün hande, cihan başka cihandır;
Bayram ne kadar hoş, ne şetaretli zamandır!
Bayramda güler çehre-i ma’sûm-i sabavet
Ümmid çocuk sûreti safında iyandır.”
Şiir uzun, özellikle, yeni nesil dediğimiz Z kuşağımız kelimeleri anlamakta zorlanacağı için daha fazla alıntılamayacağım, fakat şevkten, neşeden, huzurdan, mutluluktan bahsedilen şiirin şu kısmını da paylaşmadan edemedim:
“ Gelin de bayramı Fatih de seyredin, zira
Hayale, hatıra sığmaz o herc ü merc-i safa
Kucakta gezdirilen bir karış çocuklardan
Tutun da, tâ dedemiz demlerinden arta kalan,
Asırlar ölçüsü boy boy asâlı nesle kadar...”
Memed Akif Ersoy, belki de orada uzun yıllar oturduğundan olacak, İstanbul’un Fatih semtinde yaşanan bayramların huzur ve neşvesinden söz ederken, Yahya Kemal de yine İstanbul’un Süleymaniye’sindeki bayramından dem vurmaktadır:
“ Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede
Bir mehabetli sabah oldu Süleymaniye’de
Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati,
Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi
Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan,
Kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan
Gecenin bitmeye yüz tuttuğu andan beridir,
Duyulan gökte kanat, yerde ayak sesleridir.
(.......)
Tanrının mâbedi her bir taraftan doluyor,
Bu saatlerde Süleymaniye tarih oluyor.”
Bu Şiir de uzunca devam ediyor.
Hamdolsun bayramlarımız da devam ediyor.
Yahya Kemal’in mekanla bayramın birleşmesini tarihleştirdiği gibi Sezai Karakoç da bunu doğruluyor ve diyor ki: “ ..Ramazan Bayramı yılın bayramıdır, Kurban Bayramı tarihin bayramı.
Oruçta, müslüman, tabiatla hesaplaşmasını yapar.
Kurban Bayramı ise, tarihi yaşamanın yemişidir.
Ve bu iki bayramla, müslüman, tarihi yüklenmiş ve tabiatı yenmiş olarak Yaratıcının karşısına çıkmış olacaktır.
İnsan karşısında tabiatla tarih birbirini nasıl tamamlarsa, bu iki bayram da birbirlerini tamamlar, bütünler. “
Evet her ne kadar değişip dönüşse de hamdolsun, bayramlarımız devam ediyor.
Yine Sezai Karakoç’un dediği gibi:
“ Kimse bu hayatı değiştiremez.
Bu hayatı müslümanlara bağışlayan Allah’tır (cc).
Bayram O’nun bayramıdır.”
Kul, bula O sultanı ve Bayram o Bayram ola, hepimizin o eşsiz bayramı yaşamamız dileklerimle...
Ferman Karaçam - Haber 7
fermankaracam@gmail.com
fermankaracam@twitter.com
twitter.com/fermankaracam
facebook.com/fermankaracam
Yorumlar2