Şarlatan Bolluğu ve Diyanet
- GİRİŞ03.08.2022 09:21
- GÜNCELLEME04.08.2022 09:19
İnanmanın, insan için bir zaruret ve hakikat olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bu sebeple dinin de insanın ve insan topluluklarının üzerindeki tesiri, insanlığın varoluşundan beri bilinen, bugüne kadar değişmeyen, bundan sonra da değişmeyecek olan bir hakikattir.
Çünkü inanmak, insanın fıtratında var.
Fıtratı, yani yaratılışı yok edemeyeceğimize göre inanmak da, şu veya bu biçimde var olmaya devam edecektir.
İnanç, inancın vazettiği din ve dini değerler sistemi ne kadar değişirse değişsin, ne kadar zayıflarsa zayıflasın, inançsızlık, dünyadaki toplam inançlı insan sayısına göre her zaman küçük bir azınlık olarak kalacaktır.
Batının en büyük filozoflarından olan Marks, dinin afyon olduğunu söyleyerek felsefik bir akım oluşturmaya muvaffak olmuş, fakat Marksizm ancak çeyrek asır yaşayabilmiş, sonunda iflas etmiştir.
İnsanıyla, devletleriyle, tüm kurum ve kuruluşlarıyla birlikte çökmüş, bu çöküntüden sonra insanlar aç kurtlar gibi dine ve dini değerlere koşmuşlardır.
Bunu çok iyi bilen bir takım megalomanlar, diktatörler, şarlatanlar, karşıt dinin düşmanları ‘dini’ kullanmayı, onun üzerinden toplumları ve devletleri etkileyerek kendi çıkarlarını, kendi dinlerini veya mezheplerini yüceltmeyi amaçlamışlardır.
Avrupa, uzun yıllar, özellikle protestan ve katolikler arasında, yani kendi içinde büyük savaşlar yaşamıştır.
Sadece otuz yıl savaşları bile çok büyük yıkımlara sebep olmuştur.
Fransa’nın ve Avrupa’nın büyük devlet adamlarından biri olarak tanınan ve din savaşlarındaki birleştirici rolü ile bilinen Fransa Kralı IV. Henri’nin de (1553-1610), sırf bu sebeple birkaç defa mezhep değiştirerek katolik ve protestanlık arasında gidip-geldiği bilinmektedir.
Bizdeki en büyük kırılma, 10 Ekim 680 yılında Kerbela Çölü’nde Hz. Hüseyin’in şehit edildiği olay ile başlamıştır ve ne yazık ki hala, başta İran olmak üzere irili ufaklı bir takım güçler bu tarihi olayın kinini sürdürmektedirler.
Diğer bir kırılma ise Amerika’nın Türkiye içinde ve diğer Müslüman ülkelerde kırk yıldan fazla bir zaman yuvalandırdığı ve Türkiye’nin en az iki neslini bizden koparan hain FETÖ’nün olayıdır.
Dinin, insan ve toplum üzerindeki etkisini bilen kötü niyetli veya düşman çevreler hiçbir zaman inancı, dini kullanmaktan vazgeçmediler, geçmiyorlar.
Son zamanlarda sosyal medyayı kullanan bir takım kişiler efendi, şeyh, Mehdi, rüya tabircisi, fal bakıcısı, kurtarıcı, büyücü veya alim kisvesine bürünerek etrafında hatırı sayılır topluluklar oluşturmayı başarıyorlar.
Türkiye daha dün kadar yakın bir zamanda uçurumun kenarından döndü.
15 Temmuz 2016’da yaklaşık dokuz bin civarında askeri personel, 37 helikopter, 35 savaş uçağı, 322 tank ve zırhlı araç ile dört bin civarında hafif silah kullanılarak yapılan darbe girişimi Türkiye’nin aklını başına alması için çok önemli ve ‘değerli’ bir tecrübedir.
Türkiye bir hukuk devleti.
Bunu anlıyorum.
Fakat bu konuda uzun süre delil toplayayım derken atı alan Üsküdar’ı geçiyor.
Bugün liderini içeriye attığınız ve uzun süre hakkında delil toplamak için beklediğiniz, Adana ve civarında ortaya çıkmış olan bir grup, bu kadar büyük bir kitle haline gelmeden önce, devlet olarak niçin harekete geçmediniz?
Anladık, hukuk devletisiniz ve delillerle harekete geçiyorsunuz.
Şeyh kisveli birilerinin YouTube’daki videolarından, din adına bunca saçma sapan davranan adamların, etrafına topladıkları insanlara neler yaptırdıklarını, görmüyor musunuz?
Bu konuda uyarı yapanların çoğu Diyanet İşleri Başkanlığı’nı suçlamaktadır.
Halbuki, Diyanet tespitini yapıp, ötesine geçemiyor.
Ötesi ise kanunların ve hukukun görevi.
Kanunlar da, müritlerini alçak süründüren, perende attıran, amuda kaldıran, kadınları elbiseleriyle suya sokan şeyh bozuntularına ceza veremiyor.
Çünkü bunlar kanunlara göre suç değil.
Diyanet, her bakımdan daha donanımlı hale getirilmeli ve bu tip şarlatanlarla gerçek alim ve din adamlarını ayıklayarak, şarlatanlar hakkında yaptırım uygulatabilecek yetkilerle donatılmalıdır.
Aksi halde giderek çoğalan sahte şeyh ve müritler, bu ülke için yeni badirelere sebep olacaktır.
Bir de esas önemli olan, bu ve benzeri şarlatanların yapıp ettiklerine bakarak, yani güya, sözüm ona dindarların yaşantısına bakarak dinden soğuyan, dine mesafeli duran önemli bir kitle oluşuyor, vakit geç olmadan bunları görmek lazım.
İnanmak, inancının gereklerini yaşamak bir haktır, çok önemli bir insan hakkıdır.
Bunu hiç tartışmasız kabul edelim.
Fakat devlet olarak, son ve mükemmel din olan bizim dinimizi kullanarak çıkar, makam, mevki, güç, nüfuz, yetki... elde edenlere karşı acımasız olmazsak, tarihimiz boyunca yüzlerce tecrübeyle sabittir ki, onlar bize acımıyor.
Ferman Karaçam
YouTube: www.youtube.com/c/FermanKaraçam
İnstagram: www.instagram.com/fermankaracam
Facebook: www.fb.com/karacamferman
Twitter: www.twitter.com/fermankaracam
Web Sitesi: www.fermankaracam.com
Yorumlar8