Şehit Madencilerimiz
- GİRİŞ19.10.2022 09:35
- GÜNCELLEME20.10.2022 09:41
Duyarlı bir milletiz.
Yardımsever bir milletiz.
Paylaşmasını bilen bir milletiz.
Başkalarının acısını yüreğimiz yanarak hissederiz.
Fakat gelin görün ki, çok unutkanız.
Hafıza kapasitemiz çok dar ve yeni olaylara yer olmayacak kadar küçük olduğu için sürekli öncekileri siliniyor.
Bu sebeple de büyük bedeller ödüyoruz.
Tarihi meselelerde böyleyiz, sosyal meselelerde böyleyiz, büyük acılar ve kazalar konusunda, hasılı her konuda unutkan ve balık hafızalı bir milletiz.
Daha dün denecek kadar yakın bir zamanda, 13 Mayıs 2014 yılında Soma’da 301 canımızı yüreklerimiz yanarak, millet olarak gözyaşları ile toprağa verdik.
Doğrusu Soma olayından sonra ben, kendi adıma şöyle düşünmüştüm: “Artık bu olaydan sonra gerek insan kalitesi bakımından, gerek teknolojik bakımdan, gerek hukuki mevzuat açısından, alet-edevat olarak her bakımdan maden ocaklarımız mükemmel olacak ve orada çalışacak insanlarımız güvenli olacaktır.”
Çünkü Soma olayı, bu ülkenin madencilik tarihinde 1992 Zonguldak Kozlu’daki 263 madencimizi kaybettiğimiz faciadan sonra en büyük kaybımızın yaşandığı olaydır.
Peki, 301 madencimizi kaybettiğimiz Soma faciasının ardından sekiz yıl gibi kısa bir zaman geçmiş olmasına rağmen bugün, yüreklerimizi dağlayan bu faciayı neden yaşadık?
Olayın ardından, devletin bütün kurumları ile Amasra’ya koştuğunu, yediden yetmişe herkesin canla başla çalıştığını, hatta ocaktan canı sağ olarak kurtarılan bazı madencilerimizin, maden ocağında kalan arkadaşlarına yardım etmek için tekrar ocağa girip hayatını kaybettiklerini içimiz yanarak izledik.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Sağlık Bakanı, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, AFAD, Kızılay ve diğer bakanlarımızın adeta canlarından can veriyormuşçasına çalıştıklarını, derhal olay mahalline giden bakanlarımızın çok samimi ve duyarlı bir şekilde gayretlerini gördük.
Hele hele Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in gözyaşlarına hakim olamadığını görmek, hepimizin içini dağladı.
Bütün bunların yanında Cumhurbaşkanımızın da Diyarbakır mitingini erteleyerek olay yerine gitmesi, hastanelere giderek hatta, cenazelere katılarak en üst düzey yetkili olarak ilgilenmesi son derece kayda değer ve samimi davranışlardır.
Ayrıca muhalefet liderlerinin de olay yerine gitmesi, yukarıda dediğim gibi bizim, millet olarak bu gibi olaylardaki duyarlılığımızın göstergesi olmuştur.
Ancak ne yazık ki biz, bu ve benzeri olaylar karşısında gerçekten duyarlı ve samimi olmamıza rağmen, unutkanız.
İktidarı, muhalefeti yok bunun, hepimiz balık hafızalı bir milletiz.
1941 yılından bu tarafa üç binden daha fazla insanımız bu facialarda can vermiş, 100 binden fazla da yaralı ve sakat kalmış.
Halbuki son iki büyük kaza olmadan evvel Kanal 7 Medya Grubu Yönetim Danışmanı Muzaffer Şafak bu konu ile ilgili son derece yetkin ve uygulanabilir bir öneride bulunmuştu.
İnsan hatalarını dikkate alarak önerilen bu sistemin en can alıcı taraflarını bir kez daha ilgili ve yetkili mercilerin dikkatine sunmak üzere yeniden dile getiriyorum:
“...Ancak, ölçülen bu değerler ve alınması gereken tedbirler sadece o maden sahasındaki görevli tarafından izlenmekte ve tedbirler alınmaktadır. Kısaca bu, görevlinin inisiyatifindedir. Görevlinin vereceği yanlış ya da eksik bir karar tüm maden çalışanlarının hayatlarını da riske atabilecektir.
Halbuki, maden sahası ile birlikte diğer tüm madenlerden elde edilen gaz verilerinin tamamı, maden içi kamera görüntüleri, Türksat uyduları ve GPRS sistemleri ile Ankara’da kurulacak bir merkeze iletilmesiyle ve orada daha önceden tüm gaz parametrelerinin tehlike sınırları ile madenlerden gelen değerler bilgisayarla sürekli eşleştirilecek, referans sınırı dışına çıkan her değer anında alarm olarak görülebilecektir.
Bu şekilde hangi madende hangi gaz değerlerinin sınır dışına çıktığı, hangisinin sınır değerlere ulaştığı 7/24 kamera görüntüleri de dahil olmak üzere görülecek ve madenlerden elde edilen tüm teknik verilerin log kayıtları da delil niteliğinde tutulmuş, ayrıca zaman geçirmeksizin gerekli tedbir ve uyarıların merkezden alınması da mümkün olabilecektir. Bu şekilde tüm madenler uzaktan denetlenmiş, çıkarılan cevher miktarları, maden içi çalışan sayıları ile gaz sensörlerinin sürekli testleri de uzaktan yapılmış olacaktır.
Aslında, maden ocaklarında bahse konu gaz çıkışlarının büyük kısmı halihazırda ilgili işletmeler tarafından kurulmuş ve gaz çıkışları izlenmektedir.
Ancak tedbirlerin alınması, karar verilmesi aşamalarında çıkabilecek gecikmeleri ortadan kaldırmak için tüm madenlerdeki sensör değerlerinin tamamı Ankara’da Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı ya da MAPEG’de kurulacak bir merkezden Türksat uyduları ve yedekli olarak GSM/GPRS üzerinden transfer edilmesi, toplanması ve tehlike anında madenlerin uzaktan idare edilmesi, tahliyelerin gerçekleştirilmesi, metan gazının seyreltilmesi, patlamaların önüne geçilmesi ve meydana gelebilecek maden kazalarını ve tehlikelerini ortadan kaldırabilecektir.”
Muzaffer Şafak’ın bu önerisi ciddiye alınmalı, üzerinde durulmalı ve kendisinden konu ile ilgili daha detaylı bilgiler alınmalıdır.
Diğer yandan Başkan Erdoğan dün de bu konu ile alakalı olarak ilgililerden çok önemli yeni çalışmalar yapılmasını istedi.
Bunların da hayati derecede önemi tartışılmaz.
Ayrıca; dünyanın en büyük kömür üreticisi olan Amerika ve Çin’deki yüz milyon tona göre ölüm olaylarının bizdekilerden çok çok düşük olmasının da incelenmesi gerektiğini hatırlatmak isterim.
41 maden şehidimize Allah’tan (cc) rahmet, yaralılara acil şifa ve yakınlarına sabır, metanet diliyorum.
Ferman Karaçam
YouTube: www.youtube.com/c/FermanKaraçam
İnstagram: www.instagram.com/fermankaracam
Facebook: www.fb.com/karacamferman
Twitter: www.twitter.com/fermankaracam
E-posta fermankaracam@gmail.com
Web Sitesi: www.fermankaracam.com
Yorumlar2