Şehit Acısının Öğrettikleri
- GİRİŞ15.02.2023 09:46
- GÜNCELLEME16.02.2023 08:02
Bir yer sarsıntısı, bir deprem yaşamadık.
Kıyametten bir cüz, kıyametten bir sahne yaşadık.
İnsanlık, bu kıyamet sahnesinde örnek bir davranış ortaya koyarak kendi “öz” ünün gereğini sahneledi.
Ben onlara “Arama Kurtarma Ekipleri” demiyorum.
Onlar, insanlığımızın aslını ortaya koyan “Vicdan Kahramanlarımızdı” bizim.
Bir kısmının geldiği ülkenin yöneticileri belki samimi değildi, fakat onlar samimiydi; canla başla çalıştılar, ter akıttılar.
Altı Şubat gecesi ve öğlen vakti yaşadığımız Kahramanmaraş merkezli iki depremin yıktığı on üç buçuk milyon insanımızın imdadına koşanlar, tüm insanlık adına, insanlığımızın vicdanı olarak dile gelmiş, bizim topraklarımıza akmıştı.
Bu depremde; yedi tanesi büyükşehir olan on vilayetimizin köylerine kadar kilometrelerce alanı kaplayan büyük bir coğrafyanın her karış toprağında sadece yer yerinden oynamadı; insanlar, hayvanlar, eşyalar, binalar, yollar, havaalanları, vadiler, tren rayları, ekim alanları, iskeleler yıkılıp harabeye dönüştü.
Seksen beş milyonun kalp atışları, nabız vuruşları bu afetin ve bu büyük acının yaşandığı coğrafyadan duyuldu, gözyaşları bu coğrafyadan taştı.
Sadece bu kadar da değil.
Hani hep diyoruz ya: “Türkiye, Türkiye’den ibaret değil”, evet kendisinden ibaret olmayan milyonlarca insanın yaşadığı büyük bir ümmet coğrafyasının her yanından destekler, dualar ve yardımlar geldi, geliyor.
Bir Japon bilim adamının dediğine bakılırsa, karada olan depremler arasında, bugüne kadar bundan daha yıkıcı olanı görülmedi.
Biz; böylesine büyük ve emsalsiz bir afet, böylesine yıkıcı bir felaket yaşadık.
Hiç şüphesiz bu afette yıkılan binaların yapımında, denetiminde kimlerin kusuru varsa, kimler ahbap-çavuş ilişkisi, kimler akraba tanıdık torpili ve kayırmacılığı yapmış, kimler şahsi çıkarı için hataları görmezden gelmişse hesabı mutlaka, ama mutlaka sorulmalıdır.
Hiç kimsenin gözünün yaşına, bahanesine, makamına, mevkiine, partisine bakılmamalıdır.
Hele hele 1999 Gölcük-Sakarya depreminden sonra yapılan deprem yönetmeliğindeki şartları yerine getirmeyen müteahhitler veya denetimde kusuru olanlar mutlaka cezasını çekmelidir.
Bizim acılarımız üzerinden rant devşirenlere acımanın hiçbir insanî gerekçesi yoktur, olamaz, olmamalı.
Ayrıca bizim acılarımız ve yıkıntılarımız üzerinden ideoloji, yalan, korku, yılgınlık, panik, politika ve hiç utanmadan reklam pompalayanların hepsini Allah’a havale ettim, ettim de bazıları var ki, onları sizlerin vicdanlarına da havale edeceğim.
Adları Cumhurbaşkanı adayı olarak geçen şahıslardan biri, milimetrik hesapların yapılarak onarılması icap eden ve uzmanlık gerektiren Hatay Hava alanını kendilerinin onardığını ileri sürerek yalan söyledi.
Bir diğeri, İskenderun limanındaki yangını söndürdüklerini iddia ederek o da hepimizin aklı ile alay edecek kadar ileri giderek yalan söyledi.
Hemen ardından devlet yetkilileri her iki olayın da gerçeğini açıklayarak, devletin bu işlerle ilgili kurumlarının teknik bilgi isteyen ve bu işte uzman olan ekiplerinin havaalanını onardığını, yangında ise; bakanlıkların ve ayrıca onlarca belediyenin yanında İstanbul Belediye itfaiyesinin de kendileri tarafından çağrıldığını ve yangın yerinde olduğunu açıklayarak başkanların yalanlarını belgeleriyle izah ettiler.
Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı olarak adı geçen ve muhalefet partisinin başı olan şahıs da attığı tweet ile bu iki yalanı ve deprem bölgesinde hırsızlığa yeltenerek göz altına alınan şahısları da savunarak, “Biz havaalanını yapmaya, liman yangınını söndürmeye gidiyoruz, gelin bizi de tutuklayın” dedi.
Böylesine büyük bir krizde yalanın ve reklamın olması gerçekten insanın midesini bulandırıyor.
Fakat karşımızdaki zihniyet o kadar insanlıktan yoksun, ayırımcı ve vicdansız ki, insanın kanı donuyor.
Ölmediğine iman ettiğimiz ve deprem bölgesinde de çok sayıda olduğunu bildiğimiz önceki şehitlerin; evlatlarını koruyup kolladığı, yedirip içirdiği bu felakette bütün şehitlerimizin öğreten, eğiten acıları bizi yeniden ayağa kaldıracak, bu ülkeyi küllerinden doğuracaktır.
Buna ben, bütün kalbimle inanıyorum.
Siz de inanın.
Bir yanda buna inanan yöneticiler, vicdanımızın kahramanları, siyasiler, yardıma koşan, umut aşılayan ve ayağa kalkmamız için on bir gündür çırpınan yapıcı olan yüzbinler, gözyaşı döken dua eden milyonlar.
Diğer yanda; yıkmaya çalışan, moral bozan, oy devşiren, karalayan, çamur atan, yalan söyleyen, umutları öldüren kapkara politikacılar ve onlara paralel yayın yapan tweet atan: “Baraj çatladı, Suriyeliler telefon çaldı, devlet yoktu, enkazdan önce Ak Partililer çıkarılıyor, sahipsiz olduğumuzu anladık, Afganlılar bilek kesip bilezik çaldı, depremi fazla büyütmeyin.” diyerek toplumumuzun motivasyonunu öldürmeye çalışanlar var.
Bunlar da hep oldu ve hep olacak.
Buna da inanın.
Ve bakın işte bugün Bolu’da mültecinin elektriğini, suyunu kesen, dün Dersim mağaralarına sığınan insanları çoluk çocuk demeden boğan, kurşuna dizen ve ırkçılıkta tüm sınırları aşan zihniyet, ülkemizdeki yersiz yurtsuz kalıp bize sığınmış olan mültecilerde nasıl bir travmaya sebep olmuş.
Yazıyı bir dostum gönderdi.
Yer ve şahıs isimleri olduğuna göre emin olduğum için, olduğu gibi paylaşıyorum;
“Maraş, Merkez Çarşı tarafında, on üç yaşında Teslime isimli, Suriyeli bir kıza ulaştık, sesli dinleme ile.
Zor bir durumdaydı.
Yanındaki beşikte bir yaşında bir kardeşi vardı.
Çoktan rahmetli olmuştu bebeğimiz.
Teslime'yi çıkardık.
Annesinin, babasının yan odada olduğunu söyledi.
Defalarca sesli dinleme yaptık. Fakat ses yoktu.
Kız çok ısrar etti.
Hatta bir ara olayın şokuyla halüsinasyon gördüğünü vs. düşündük.
Ancak enkaza girmeye de devam ettik.
Sonra Teslime'nin annesine ve babasına ulaştık, çıkardık. Çok iyi durumdaydılar.
Bilinç açık, yaralanma yok vs.
Sesli dinlemede neden ses çıkarmadıklarını sorduk.
Çok saçma bir şekilde Türkçe bilmediklerini söylediler.
Ama olayın aslını daha sonra öğrendik.
Anne ve babası Türkçe bilmediğinden, Arapça cevap verirlerse onların Suriyeli olduğunu anlayacağımızı ve onları çıkarmayacağımızı, bırakıp gideceğimizi düşünmüşler...
Bu olay çok etkiledi beni..."
Görüldüğü gibi bu facia, sadece insanları öldürüp, yaralayıp birbirinden koparmadı.
Neredeyse kocaman bir kıtayı etkiledi.
Aynı zamanda bir yandan insanlık dayanışmasını ve vicdan kahramanlığını, bir yandan da çirkin politikanın ve ırkçılığın lanetli yüzünü ortaya çıkardı.
Ve acının büyük bir öğretmen olduğunu, acıdan kıvrana kıvrana bir kez daha öğrendik.
Bu bilgi ve eğitimle şehitlerimize rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
RABBIMIZ bu ve benzeri afetlerden ülkemizi, milletimizi ve İslam alemini korusun.
Başın sağ olsun Türkiye’m.
Ferman Karaçam
YouTube : youtube.com/c/FermanKaracam
Twitter : twitter.com/fermankaracam
Instagram : instagram.com/fermankaracam
Facebook : facebook.com/karacamferman
E-mail : fermankaracam@gmail.com
Web Sitesi : fermankaracam.com
Yorumlar2