Hikaye Dersleri

  • GİRİŞ15.03.2023 09:15
  • GÜNCELLEME16.03.2023 08:04

Son zamanlarda okuyucularım çok sık aramaya başladı.

Hayır hayır bundan şikayetçi değilim.

Fakat okuyucularımın sorularına tatmin edici cevaplar verirken zorlandığımı fark ettim.

Bana sorulan soruların ortak noktası şöyle: “Altılı Masa bir dağıldı, bir toplandı, bunun sonucu ne olur, yine dağılır mı? İkincisi de, önümüzdeki Mayıs ayında yapılacak seçimin sonucu ne olur”?

Birincisi; Hanımefendi masayı tekmeleyince iki tweet attım, dedim ki; masayı küresel güçler kurduğu için kolayına dağılmaz ve öyle de oldu.

Buna şimdi bir ek daha yapayım: Onların yaptırım gücü de bir yere kadardır, Türkiye’nin sosyolojisini iyi okumalarına ve Altılı -hatta Yedili- Masa'ya yapacakları baskıya bağlıdır.

Bunu anlatacak olan ilk hikayemi ünlü yazar Tolstoy’dan aldım ve anlatmaya çalışacağım.

Umarım okuyucularıma hem cevap verir hem de meramımı anlatmış olurum.

Hikaye şöyle:

Bir zamanlar attığını vuran çok becerikli, usta bir avcı varmış. Bu avcı bazen de kuşları ağ atarak avlarmış. Yine bir gün kuşların sıkça gelip gittiği bir göl kenarına büyükçe bir ağ kurmuş ve kuytu bir tarafta beklemeye başlamış.

Epeyce bekledikten sonra kuşlar birer, ikişer ağın içindeki yemi görüp gelmeye başlamışlar.

Bu seferki kuşlar iri kuşlar olduğu için ağı yerinden söküp, hep birlikte kanat çırparak havalanmışlar.

Kuşların ağla beraber havalandığını gören avcı da kuşların ardından koşmaya başlamış.

Yakınlardaki tarlasında çalışmakta olan bir köylü bu manzaraya bakınca gülerek avcıya seslenmiş:

“Yahu kardeşim sen ne yapmaya çalışıyorsun, kuşlar havada uçuyor, sen yerden koşarak onları yakalamaya çalışıyorsun, böyle bir şey mümkün mü, yakalayamazsın onları, vazgeç bu ısrarından.”

Avcı cevap vermiş köylüye:

“Sen öyle san, eğer o ağın içinde tek bir kuş olsaydı elbette yakalamak mümkün olmazdı. Ama eninde sonunda ben bu kuşları yakalayacağım, göreceksin.” demiş.

Avcı ısrarla kuşları takip etmiş.

Akşam karanlığı çökerken ağın içindeki kuşların her biri bir tarafa, kendi yuvalarına doğru gitmek için ağı zorlamışlar.

Kimi kuşun yuvası ormanda olduğu için ormana doğru, kimileri kayalıklara, kimileri de göl kıyısına doğru çekmeye çalışmışlar.

Böylece çok geçmeden ağla beraber yere düşmüşler.

Avcı da gelip kolayca onları yakalamış.

Hikayemiz bu kadar.

Seçimin sonucuna gelince; bu sonuç Cumhur İttifakı’nın sahada çalışmasına bağlı, iyi çalışılırsa seçimi alırlar; şu andaki çalışmaya bakılırsa rahat gibi görünüyor.

İkinci sorunun cevabı mahiyetindeki hikayeyi de Fatma bacım; 1970’lerde Erzurum’da öğrenciyken çıkardığımız Vahdet Dergisi’ni, canını avucuna koyarak Kars ve Erzurum civarında dağıtan, şimdilerde torun sevmek varken hala mücadelesine devam eden, mücahide bacım Fatma Koç Bayındır gönderdi.

O hikaye de şöyle:

Bir zamanlar sık ağaçlı ormanların birinde yaşayan güzel bir anne ceylan varmış.

Anne ceylanın doğumu yaklaşınca ormanın kenarındaki kuytu bir yerde nehrin kıyısını seçmiş.

Dünyaya kendisi gibi yeni bir ceylan getireceği sırada başını kaldırmış, bir de ne görsün, tam karşıdan aç bir aslan kendisine doğru geliyor.

Sağına dönmüş ki, ormanda kızılca bir yangın başlamış ve kendisine doğru yaklaşıyor. Bu kez, solunda akan azgın nehrin arka tarafına doğru boynunu geriye çevirmiş. Arka taraftan da bir avcının kendisini nişan alıp, yayını gerdiğini ve okunu fırlatmak üzere uygun bir anı beklediğini görmüş.

Anne ceylan çaresiz bir şekilde dört bir yandan çevrili olduğunu anlamış.

İlk önce kaçmayı düşünmüş, fakat kaçacak yeri kalmamıştı. Ya aslan parçalayacaktı ya yangında can verecekti ya da avcı onu avlayacaktı, belki de nehirde boğulacaktı. Her yer tehlikelerle dolu ve ceylan bir kurtuluşu olmadığını düşünüyordu. İşte o an ceylan, gücünün yeteceği şeyi yapma kararı aldı ve doğumunu yapmaya odaklandı.

Tehlikelerden herhangi biri yaklaşmadan önce bunu bir şekilde başaracağına da inanmak istedi.

Sonra neler mi oldu?

Birden hava karardı, şimşek çaktı, avcının görüşünü kapattı ve çıkan ok aç aslana saplandı. Arkasından şakır şakır yağan yağmur ormanın yangınını söndürdü. Ceylan sağ salim doğumunu yapmıştı.

İnsan olarak bizim de kendimizi, sevdiklerimizi veya ülkemizi zorluk ve tehlikelerle kuşatılmış olarak gördüğümüz zamanlar olabilir.

Bilmeliyiz ve asla unutmamalıyız ki, bizi ve tüm âlemleri yaratan, varlığı var eden merhametlidir.

En zor anımızda bile O’na güvenmeliyiz.

Ferman Karaçam

YouTube     : youtube.com/c/FermanKaracam

Twitter        : twitter.com/fermankaracam

Instagram   : instagram.com/fermankaracam

Facebook   : facebook.com/karacamferman

E-mail         : fermankaracam@gmail.com

Web Sitesi : fermankaracam.com

Yorumlar5

  • Şaban 1 yıl önce Şikayet Et
    Sorumluluk mekiindekilerin sorumsuz davranışlarını sorgulayıp uyarma yerine topu taca atıyorsunuz. Elbette ilahi adalet birgün tecelli eder.
    Cevapla
  • Mehmet Akif 1 yıl önce Şikayet Et
    Çok güzel bir şekilde bu iki durumu özetlemişsiniz. Anlayan anlar
    Cevapla
  • Ali Çelik 1 yıl önce Şikayet Et
    Ağzınıza sağlık hocam. Çok güzel bir temsil.
    Cevapla Toplam 9 beğeni
  • Kompataro 1 yıl önce Şikayet Et
    Müslüman masa dağılsın diye her türlü münafıklığı yapmaz. Umudumuzu çaldırmayacağuz
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Neco 1 yıl önce Şikayet Et
    Senin umudun masa olsun, bir çuval soğan olsun,, bir çuval patates olsun……… bizim umudumuz Rabbim olsun
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat