Aleviler Özelinde Türkiye’nin Eski Yüzü — 1

  • GİRİŞ07.01.2024 08:53
  • GÜNCELLEME08.01.2024 11:07

Bu mini yazı dizisi çerçevesinde, Türkiye’de yaşayan Alevi vatandaşlarımızı merkeze alarak çok sınırlı bir yakın tarih turu yapmaya çalışacağız. Amacımız, bu pratik ve özetin özeti bilgiler ışığında özellikle Alevi gençlerin zihninde oluşmuş olan “doğru bildikleri yanlışları” tashih etmeye çalışmaktır. Bu yazının kaleme alınışı sırasında çok sayıda kaynak kitaba başvurulmuştur. Ne var ki bunların isimlerini zikrederken dizi yapımıza akademik bir üslup ve böyle bir hava verilmesin diye mümkün olduğunca bu kaynakları yazının akışı içinde vermeye çalıştık.

Birinci Meclis Ya Da Cumhuriyet

Kurucu Heyetin dayatmacı ve jakoben üyeleri dışında hiçbir halk kesimi kuruluşa dahil edilmediği için Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan itibaren sürekli “tartışılan” bir devlet oldu.

Bu müstekbir tavır, sadece kendini beğenmiş, kibirli, dayatmacı, tepeden enjekte edici, halkı ve halkın değerlerini aşağılayıcı tavır halkın tepkisiyle karşılandı, fakat bu tepkiler de baskı, şiddet ve nihayet kan akıtılarak susturuldu.

Susturuldu ve sindirildi.

İşte bu sindirme ile birlikte halkın “genleriyle” oynandı.

Yapılan harf inkılâbı ve diğer devrimlerle toplumun geçmişi ile iletişimi tamamen koparıldı.

Hafızası boşaltıldı.

Her on yılda bir yeniden yeniden kafasına vurularak kırk katırla kırk satır arasında tercihe zorlandı.

Oysa bu halk, asırlarca dünya hâkimiyeti tatmış, kendine güvenen, gurur ve şahsiyet sahibi, kahramanlıklar yaşamış;

Kürdü, Türkü, Arabı, Lazı, Çerkesi, Alevisi, Sünnisiyle bir millet olmanın, büyük ve asil bir millet olmanın gururunu yaşamış ve bu Millet / Ümmet anlayışıyla, tek yürek, tek bilek, tek hedef anlayışıyla yüzyıllarca, üç kıtaya hâkim olmuştu ve “Kurtlar Sofrasından” Cumhuriyeti kurabilecek bir pay da koparmıştı.

Cumhuriyeti de bu halkın “kendisi” kurmalıydı.

Birinci Meclis tam da bu halkın Cumhuriyetini kuracağı bir meclis olarak toplandı.

Birinci meclis Anasır’ın tamamının temsil edildiği bir meclisti, ümit vericiydi, heyecan vericiydi, millet, belki biraz geriye çekilip, toparlanıp, Anadolu’da yeniden ayağa kalkıp, daha güçlü ve daha donanımlı bir şekilde tarih sahnesine çıkıyordu.

Ama olmadı.

Çünkü Milletin yeniden tarih sahnesine çıkması, Milleti/Ümmeti tarih sahnesinden silmek isteyenlerin korktuğu asıl şeydi.

Değil mi ki, Osmanlıyı Osmanlı yapan milletin kendisi; diniyle, diliyle, kıyafetiyle, tarihiyle, Kürdü, Türkü, Arabı, Alevisi, hepsi hala orada, birinci mecliste aynen duruyordu.

İşte tam da bu sebeple yani, Osmanlı’yı Osmanlı yapan sebebi ortadan kaldırıp, kavimlerin bir arada, ümmet potasında buluşmasına müsade edilmedi.

Birinci meclis derhal kapatıldı ve yaklaşık yüz yıldan beri hala her kesimin, başka başka sebeplerle tartıştığımız Cumhuriyetin temelleri, ikinci meclisle birlikte atıldı.

Rejim eleştirileri ne yazık ki, manipüle edilerek, Cumhuriyet’in beğenilmediğini, eleştiri sahiplerinin başka rejimlerde aklının olduğu şeklinde karşılık buldu.

Eleştirilen Cumhuriyet Değildi

Oysa, eleştirilen Cumhuriyet değildi.

Sorun; dayatmacı, tepeden enjekte edici, jakoben, halkı aşağılayıcı, kibirli, seçkinci ve hatta faşist bir yapılanma ile ilgiliydi.

Bunun adı ister Cumhuriyet olur, ister başka bir şey olur.

Önemli olan uygulamanın ne verip ne aldığıdır.

Birinci mecliste halk vardı.

Millet /Ümmet vardı.

Ümmetin tüm renkleri vardı ve meclis kendi cumhuriyetini kuracaktı.

İkinci mecliste/cumhuriyet’te, halk yoktu.

Millet/ Ümmet yoktu.

Ümmetin renkleri, dilleri, dinleri yoktu.

Asker vardı, Türk vardı ve sadece Türklerin kupkuru bir Sünni inancının adı vardı, onun da kendisi yoktu.

Türklerin ve Askerlerin dışında herkes, her kesim, her renk, her dil, her inanç yok sayıldı.

Bu yok sayılanların yokluğu yani, var iken yok sayılması üzerine, silah zoruyla tek ırkdan teşekkül ettiği var sayılan askeri bir rejim kuruldu ve işte bunun adı Türkiye Cumhuriyeti oldu.

Elbette böyle bir Cumhuriyetin içeriği hiçbir kesimi mutlu etmeyecekti.

Ve nitekim etmedi ki, hala tartışıyoruz. Çünkü 2. Meclisin toplanıp Cumhuriyeti ilan etmesinin ardından Halkın tarihine, kültürüne, dinine, ananesine, diline, alfabesine, karakterine uygun olmayan devrimler birbiri ardına geldi ve savaş yorgunu, bitkin, yoksul durumda olmasına rağmen halk bu devrimlere karşı çıktı.

Çünkü birinci Mecliste dikkate alınan halkın “renkleri” ve “değerleri” ikinci Mecliste tamamen kaldırılmış, dışlanmıştı.

Ve bu sebeple; İslami hassasiyeti olan Kürtler ve Türkler buna şiddetle direndiler. (devam edecek)

 

 

Ferman Karaçam

YouTube     : youtube.com/c/Ferman Karaçam

Twitter        : twitter.com/fermankaracam 

Instagram   : instagram.com/fermankaracam

Facebook   : facebook.com/karacamferman

E-mail         : fermankaracam@gmail.com

Web Sitesi : fermankaracam.com

 

Yorumlar9

  • Anadolu 10 ay önce Şikayet Et
    Ferman bey, birazda işçi emeklisi niye yüzde 12 daha az zam alıyor, bu konuyu gündeme getirin. Memur emeklisinin emekli olma şartları ve hayat şartları işçi emeklisinden farklımı ki yüzde 12 fazladan zam alıyor ? İşçi ve bağkur emeklisinin mağduriyetini gündeme getirin lütfen.
    Cevapla
  • 367 sabih 10 ay önce Şikayet Et
    400 MV varken 158 MV ile ilan edildi.. 367 Sabih e göre de cumhuriyet ilan edilmedi
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • Hakikat 10 ay önce Şikayet Et
    Laikliğe yemin edilen ülkede huzur bereket barış olmaz
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • Ali Faik BAK 10 ay önce Şikayet Et
    Tespitler güzel... kaleminize sağlık... biliyoruz ama bir sonuca varamıyoruz, söylenmekten başka. Beğenmediğimiz bu sistem anayasa ve diğer yasalarla korunmaya kollanmaya devam ediyor. Okullarda bu ideoloji ile insan yetiştirilmeye devam ediyor.
    Cevapla Toplam 11 beğeni
  • Ali Karataş 10 ay önce Şikayet Et
    100 yıllık Cumhuriyet'i özetleyen bir yazı olmuş. Zihninize sağlık. Çok şükür yeniden millet/ümmet olma yolu açılıyor inşaallah..
    Cevapla Toplam 10 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat