Müftülerimiz, Diriliş Meşalelerimiz ve Oruç
- GİRİŞ31.03.2024 08:52
- GÜNCELLEME02.04.2024 09:45
Gündelik rutin yaşantımızın içine müjdelerle, sükûnetle inen bir aylık Ramazan ayının ortalarındayız.
Hepimizin, tüm İslam Aleminin Ramazan'ını tebrik ediyorum, ümmete sıhhat, afiyet ve diriliş, insanlığa da huzur ve barış getirmesini niyaz ediyorum.
Eşya sultasına boyun eğmiş, teknoloji esaretini kanıksamış bir hayatın kıskacına sıkışan bedenlerimizi bu ezici mengene esaretinden kurtarmak üzere geldi ramazan.
Bunaltıcı hayatımıza, manevi iklimden meltem esintileri sunmak üzere geldi oruç.
Ne var ki, Orucu da gündelik yaşantımızın sıkıcılığı ve renksizliği ile birlikte yaşarsak, onu anlamaktan uzaklaşırız.
Çünkü oruç, insanı bulunduğu yerin bir adım ilerisine taşımak üzere geliyor yani, hem bizi değiştirip dönüştürmek hem de dönüşen halimizle bizi daha yükseğe çıkarıp, olduğumuzdan değerli bir pozisyona ulaştırmak istiyor.
Biz de oruçla birlikte, oruca doğru değişip dönüşmeliyiz.
Oysa çoğunlukla bizler orucu değiştirmek ve onu kendimize uydurmak, rutin yaşantımızın bir parçası haline getirmek eğilimindeyiz.
Bu bizim, eşya saltanatı altında ezikleşen çağdaş insan profilimizin karakteristik özelliğidir.
Bulunduğu pozisyonu korumak.
Elindekileri kaybetmekten korkmak.
Bu sebeple, üstten bakmak, üstten baktıkça değerlerini yitirmek.
Ve nihayet değersizleşmek.
Hırs ve tamahı tüm insanî değerlerin üstüne çıkararak bencil ve kibirli haliyle, başka canlılara benzemeye başlamak yani aşağıya doğru düşmek.
Buradaki temel sorumuz şudur:
İnsan mı, orucu değiştirip kendi seviyesine indirecek yoksa, oruç mu insanı aşağılardan alıp, yükseklere çıkaracak?
Orucun asıl gayesi insanın dünyevîleşen, kirlenen, eşyalaşan, para ve hırs sonucu değişip aşağılara inen yapısını müthiş bir irade direnci ile yukarılara, yücelere taşımaktır.
Böylece bizler insan olarak arınmayı ve yücelmeyi istemeli, kendimizi orucun isteğine bırakmalıyız.
Bugüne kadar yaptığımız gibi; israfla, lüksle, şatafatla ve orucun ruhuna uygun olmayan davranışlarımızla onu kendimize uydurmaya çalışmamalıyız.
Bizler bu gayreti göstermeliyiz ama, öte yandan, orucun bizden istediklerini bize anlatmak için ortalıkta dolaşan bazı kişiler insanımızı oruçtan ve ibadetlerden soğutuyorlar.
Asıl ortaya çıkması gerekenler ise çok fazla ortalıkta görünmüyorlar.
Mesela Müftüler ve İmamlarımız.
Tamam anlıyorum, eski Türkiye'de müftüler ve İmamlar, eski devletin birer memuru idiler.
Giden-gelen evraklara imza atan, yukarıdan gelen emirleri harfiyen uygulayan, kurumuna bağlı personelin giriş çıkışlarını denetleyen,
bildiğimiz eski Türkiye'nin memurları işte, yerinden kalkmayan protokol insanları, bildiğimiz, 657 memurları yani.
Şimdi öyle mi?
Artık yeni bir Türkiye var.
Bu yeni Türkiye'de devletin memuru değil, Milletin hizmetkarı olan, olması gereken kişiler olmalılar.
Müftülerimiz eski Türkiye'nin üzerlerine serptiği ölü toprağından sıyrılmalılar, ortaya çıkmalılar, halkın içine girmeliler.
Mesela bu Ramazan'da mahalle mahalle gezip, yanlarına imamlarımızı da alarak iftar sofralarımıza oturmalılar.
Fakiri, yetimi, muhaciri, açı, açıkta olanı müftülerimiz bulmalı, tespit etmeli, ilgilenmeli, sahip çıkmalı.
Toplumun sorularına sofralarının başında, doğru cevapları vermeli Müftülerimiz.
Özellikle Sosyal medyanın haddini, hudutunu bilmeyen sözde ilahiyatçıları ve onların verdiği yanlış cevaplar böylece halkımızın zihninde yer etmeden, silinip atılır.
Toplumun kafasındaki soruların cevapları sofra sahibinin yüzüne ve yetkin bir şahıs tarafından verilince toplumdaki iddia edilen ayrışma sona erer.
Ülkemize sığınmış vatansızların gerçek ahvalini müftülerimiz anlatabilir.
Fakir fukaranın halinden müftülerimiz anlar ve anlatabilirler ancak.
Filistin’de, Gazze’de, Doğu Türkistan’da ve daha birçok yerde yaşanan zulümleri müftülerimiz anlatabilir halkımıza…
Müftülerimiz sahaya inmeli.
Müftülerimiz halkın içine girmeli.
Müftülerimiz eski Türkiye'nin kendilerine biçtiği atalet, hımbıllık, tembellik rolünü terketmeli.
Müftülerimiz, tüm dünyada giderek değer krizi yaşayan insanın ayağına gitmeli ve insanı; gerçek İnsanî ve İslamî değerlerle buluşturmalıdır.
Masa başından insana hitap etmek, mimberlerden vaazu nasihatte bulunmakla olmuyor ve olmayacaktır.
Kaldı ki bugün, minberden hitap etme imkanı da yok artık.
Bu Ramazanda bütün müftülerimiz garip gurebanın kapısını çalıp, birlikte iftar sofrasına oturmalı ve onların zengin dünyası ile buluşmalı.
Buluşmalı ki bu halk, bu toplum ve bu ümmet de gerçek değerleri ile, gerçek dindarları ile buluşup orucun özünü kavrasın.
Elbette sadece Ramazan ayı ile sınırlı da kalmamalı müftülerimizin bu girişimi, bu Ramazan bir milat olmalı ve artık bütün müftülerimiz devletin memuru değil, bu halkın, bu ümmetin yüreklerindeki dünyayı ışıltacak kandilleri tutuşturan birer diriliş meşalesi olmalı.
YouTube : youtube.com/c/Ferman Karaçam
Twitter : twitter.com/fermankaracam
Instagram : instagram.com/fermankaracam
Facebook : facebook.com/karacamferman
E-mail : fermankaracam@gmail.com
Web Sitesi : fermankaracam.com
Yorumlar15