İlker Yılmaz kardeşimizi de uğurladık
- GİRİŞ03.07.2024 08:52
- GÜNCELLEME04.07.2024 09:49
Çocukluğumdan hatırladığım, hatta hiç unutamadığım çok kıymetli bazı cümleler vardır.
Bunların birçoğu babama ve anneme aittir.
Nur içinde yatsınlar.
Hele hele babamın ölümle ilgili çok sık kullandığı bir cümlesi vardır ki; beynime işlemiş, hücrelerime kazınmıştır.
“Evladım” derdi, “biliyor musun, ölümle bizim aramızda gözün siyahla beyazı arasındaki mesafe kadar bir mesafe vardır”.
Çocuk aklımızın hemen kavramakta zorlandığı için bir süre bocalar, sonrasında da: “İyi de babacığım gözün siyahı ile beyazı arasında bir mesafe yok ki.” derdim.
Babam da: “Eh..! İşte o kadar yavrum.” derdi.
Bu açıdan baktığımızda görürüz ki ölüm, hayatın içinde ve hatta iç içe birlikte, omuz omuza oldukları bir gerçek.
Bu gerçeği 1 Temmuz 2024 Pazartesi günü yaşayan değerli bir kardeşimizi de ebedi aleme uğurladık.
Rabbımız rahmeti ile muamele etsin İlker Kardeşime.
İlker'le iki ayrı birimde, yıllarca birlikte çalıştık.
Konularına vakıf, son derece aktif, problem çözme konusunda oldukça başarılı bir arkadaşımızdı.
Engin Yılmaz Bey emekli olduktan sonra onun yerine Kanal 7 Medya Grubu İnsan Kaynakları ve İdari İşler Daire Başkanı olarak görev yapmaya başladı.
Kitap okuma konusunda çok iyi idi.
Hatta bazı edebi kitapları, “Benden önce nasıl tespit ediyorsun arkadaşım?” diyerek hafifçe kıskandığımı ima ediyordum. Gözüme kestirdiğim birçok kitabını alıp okuyordum. Kitapları geri alma konusunda sıkı takipçiydi. Bir, iki kitabı unutturmak ve el koymak niyetimi anlayınca her gün takip etmeye başladı ve kitapları aldı.
Zaman zaman şiirler de yazıyordu.
Şiir konusunda hafifçe Üstad Necip Fazıl kokusu sezdiğimi söyleyince, bu konudaki bilgilerinin lisedeki edebiyat hocası Muzaffer Doğan’dan geldiğini söylemişti.
Sonra bir gün Muzaffer Hoca onu ziyarete gelmiş. Beni de çağırınca, doğrusu sürpriz olmuştu. Uzunca sohbet etmiş, üstadı da rahmetle anmıştık.
İlker'in edebiyat ve şiire olan ilgisinden daha fazla bir ilgi alanı vardı ki, oraya değme kimse ulaşamazdı.
Bu sebeple de Tespihin Piri Veysel Karani Hazretlerinin hayatını iyi bilirdi.
54 yaşında Hakk'ın rahmetine kavuşan İlker Yılmaz Kardeşim tespihlerin taşları konusunda da yetkindi.
Mesela: Ara Tane, Ateş Kehribar, Arpa Kesim, Ametist, Akik, Agat, Aytaşı, Amber (Kehribar), Baltık Damla, Balina Dişi, Bağa, Çivi, Müezzin, Efe Tespih, Erzurum Oltu, Elmas, Fil Dişi, Gümüş, Hatime… ve daha yüzlerce tespih adı, tesbihle ilgili deyim, taşların özelliği ve hangi rahatsızlığa iyi geldiği konusunda bilgisi olan ve son zamanlarda biraz da tasavvufa meyleden bir kardeşimizdi.
Hayır, hasenat konusunda da son derece istekliydi. Bunun için, Deniz Feneri’nin organizesi ile çok sayıda ülkede bulunmuştu.
İlker kardeşim, Kanal 7’deki “Gelin” dizisinde de hakim rolü oynamıştı. Diziyi izleyenler onun bu rolü çok iyi oynadığını söylerler.
İlker, espri seviyesi yüksek olan bir kardeşimizdi ve bolca espri yapardı.
Hazır cevap ve nüktedan bir kardeşimizdi.
Bir de İlker böyle üstten bakışı falan pek kaldıramazdı. Bir hatırası şöyle:
CV’si çok albenili olan, “Oxford mezunu” bir hanımefendi iş için başvurmuş.
İlker çağırmış hanımefendiyi, görüşürlerken, “İngilizceniz de çok iyi olmalı”, demiş.
Kız da, “Hayır, orta derece İngilizce biliyorum”, diyor.
İlker demiş ki; “İyi de burada Oxford mezunu olduğunuzu yazmışsınız...!”
Hanım kızımız; “Haaa o mu, uzaktan eğitim”, demiş.
Aradan bir süre geçince, hanımefendi, “Varsa bir kahve içeceğini söyleyince, kahve sipariş edilmiş fakat sanırım biraz gecikince hanım kızımız: “Sizin kahve de galiba Yemen’den geliyor” diyor, İlker’e.
İlker de: “Evet, sizin eğitim gibi, bizim kahve de uzaktan”, diyor.
Onunla her konuyu çok rahat konuşabilirdik.
İnsan kaynakları konusunda oldukça yetkindi.
Türkiye’deki işçi, işveren mevzularını da aramızda konuşurduk, “Abi” derdi “hak, hukuk, adalet, insan kıymeti bilme, personeli işe başlattığı zaman sigortalı yapma, SGS kayıtlarında işçinin gerçek ücretini gösterme, işten ayrılana haklarını eksiksiz verme gibi konularda bir araştırma yapılsa bizim patronlar hiç şüphen olmasın Türkiye’de birinci sırada yer alırlar, ben bu konuyu içeriden bilen biri olarak söylüyorum.” demişti.
İnancımızın bir cüzü olan; “Hastalıkların, günahlarımıza karşı hafifletici veya tamamen yok edici özelliğinden bir taksimat yapılsa tanıdığım insanlar arasında en büyük payı onun alacağı konusunda eminim.
Her kandilde muhakkak arardı.
Rahatsızlığı konusunu sorduğumda, hiç değişmeyen cümlesi şuydu: “Halimizden şikâyet edemeyiz”.
Evet, onca rahatsızlıklardan, onca acılardan, yaşadığı onca sıkıntılardan sonra bir kere dahi şikâyet ettiğini duymadım.
Belki de babasını erken kaybedip, küçük yaşlarda babasız kalmanın sebebiyledir, bilemiyorum, onun gariban bir tarafının olduğu konusunda onu iyi tanıyan Harun Kapıyoldaş’la aynı kanaatteyim.
Ayrıca İlker, annesine bakma ve duasını alma konusunda çok nasipli bir kardeşimizdi, rahatsız olan annesini çocuk gibi yıkardı.
Sıhhatim elverdikçe onu hastanede ziyaret ettim ve bu sırada eşi Demet Hanımefendinin İlker'e olan bakım ve ilgisini asla unutamam.
Ayrıca kayınbiraderi Dr. Hayati Bey’in de inanılması zor bir fedakârlık yaparak İlker'e bir böbreğini vermiş olması, örnek bir davranış olarak kaydedilmelidir. Bu sebeple her ikisine de vefa ve fedakarlıkları için minnet borçluyuz ve teşekkür ediyorum.
İlker'imizi de rahmetle, hasretle ve muhabbetle selamlıyorum.
Menzili mübarek, mekânı cennet, makamı âli olsun güzel kardeşimizin.
Ferman Karaçam
YouTube : youtube.com/c/Ferman Karaçam
Twitter : twitter.com/fermankaracam
Instagram : instagram.com/fermankaracam
Facebook : facebook.com/karacamferman
E-mail : fermankaracam@gmail.com
Web Sitesi : fermankaracam.com
Yorumlar6