Vedat Işıkhan Hoca’nın AB Fonları ve Hibeler
- GİRİŞ24.07.2024 09:02
- GÜNCELLEME26.07.2024 08:15
Bu zamanda yazı yazmanın çok yönlü zorluklarının yanında, şöyle de ciddi bir sıkıntısı var;
Sosyal medyada “herkesin yazar olduğu” böyle bir ortamda sizin günlerce hatta belki haftalarca araştırarak yazdığınız yazılar da böylece en hafif tabirle güme gidiyor.
Gazetelerde okumak istediğiniz yazarı, hastaneden, izinden veya önemli bir meşguliyetten sonra okumanız mümkün.
Fakat haber sitelerinde bir-iki gün sonra yazınız okunmuyor.
Altı sene önceden beri sık sık TÜİK verilerini kullanarak adım adım, giderek yaşlanmakta olduğumuzu yazdım.
Hatta burada yayımladığımız bir makalemizin başlığı da “Yaşlanıyoruz” şeklindeydi.
Yaşlı nüfusumuzun artarak, genç nüfusun azalmasının elbette çeşitli sebepleri var ve biz de bu sebeplerden bazılarının ulusal ve uluslararası araştırma sonuçlarını vermeye çalışmıştık.
Bunlardan biri ve en önemlisi; kadın istihdamı ile doğurganlık arasındaki negatif ilişkidir.
Yani, çalışan kadın daha az çocuk yaparak bir ülkenin yaşlanmasına sebep oluyor.
Bu konuda hem ülkemizde hem de yurtdışında mebzul miktarda araştırma mevcut.
Biz bunlardan sadece bir tanesindeki görüşleri almakla yetinelim: Sakarya Üniversitesinden Prof. Dr. Aziz Kutlar, Erciyes Üniversitesinden Prof. Dr. Ekrem Erdem ve Bingöl Üniversitesinden Yrd. Doç. Dr. Fatma Fehime Aydın’ın çalışmasından konuyla ilgili birkaç cümle şöyle:
“Toplam doğurganlık oranı doğurma yaşındaki kadınlar tarafından dünyaya getirilmesi beklenen çocuk sayısını ifade etmektedir.
Weller (1977)’ye göre doğurganlık ve kadınların işgücüne katılım oranları arasındaki ilişki, çocukların bakımı ile ekonomik olarak verimli işlerde çalışma arasındaki uyuşmazlığı yansıtır.
Bireysel düzeyde, doğurganlık ile kadınların işgücüne katılım oranları arasında negatif bir ilişki vardır.
Ücretli bir işte çalışan kadınların çalışmayan kadınlara göre ortalama olarak daha az çocuğu vardır. (..) Çocuk sahibi olan çoğu kadının çalışma paterni (modeli, fk) çocuklarının ihtiyaçlarına göre değişmektedir. Çocukların, kadınların işgücüne katılımı üzerindeki etkisi, özellikle okul öncesi dönemde olduklarında azamidir. Okul çağına geldiklerinde bu etki biraz azalmaktadır.
Çocuk sahibi olmak kadınların iş hayatındaki başlıca engellerinden biridir. Bernhardt (1993)’ün belirttiği gibi aslında çocuk doğurmak değil, çocukların doğumundan yetişkinliğine kadarki bakım süreci doğurganlık ile işgücüne katılım arasında negatif bir ilişkiye neden olmaktadır. Çocukların bakımı, kadınları ya piyasadan tamamen çeker ya da iş ve aile arasında denge kurabilmeleri için esneklik gerektiren işlere yönlendirir…”
Yukarıda söylemeye çalıştığımız gibi bu konuda yurtiçinde ve yurtdışında çok sayıda araştırma mevcut.
Bu mesele; TÜİK’in, nüfusumuz hakkındaki son çalışmalarının açıklanmasından sonra Cumhurbaşkanımız düzeyinde de dile getirildi.
Erdoğan şöyle dedi:
“Evlenme yaşı kendi toplumumuz dahil sürekli yükseliyor. Boşanma oranları her geçen yıl daha da artıyor. Ortalama çocuk sayısı ise günden güne düşüyor, yani boşuna en az 3 çocuk demiyoruz.
Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyamız giderek yaşlanıyor. Aile gibi güvenli bir sığınağa sahip olmayan toplumlarda intihar oranları, bağımlılık, uyuşturucu kullanımı ve diğer sorunlar almış başını gidiyor. Öte yandan, aile kurumuna, toplum hayatına ve bireyin ruh sağlığına yönelik tehditler sadece bunlarla da maalesef sınırlı değil”.
Tekrar edelim; çalışan kadın ya bir, iki çocuk yapıyor ya da hiç yapmıyor, dolayısıyla Türkiye yaşlanıyor.
Fakat ne hikmetse Türkiye’de sürekli olarak çalışan kadınlara destek, hibe ve fon aktarılıyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan Bey geçenlerde şöyle dedi:
“Çalışan annelerin desteklendiği projeye 16 bin 831 başvuru yapıldı”.
Avrupa Birliği (AB) desteğiyle hayata geçirilen projeyle 0-36 aylık çocuğu olan 3 bin 500 kadın ile 3 bin 500 kadın bakıcısının istihdamı, 12 ay boyunca desteklenecek.
Annelere, sertifikalı bir çocuk bakıcısı istihdam etmeleri ve kayıtlı bir işte çalışmaları koşuluyla aylık 325 Euro, ( yani 11 628 tl ) destek sağlanacak.
Şimdi ben bu açıklamanızın neresinden tutayım Vedat Işıkhan Hocam..!
Hani bizim Anadolu ağzıyla söylersek “Be kardeşim bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu”?
Türkiye, Avrupa ülkelerinin çoğundan daha hızlı yaşlanıyor, ama siz bu hızı biraz daha arttıracak şekilde çalışan kadınlara AB fonu veriyorsunuz..!
Ayrıca Türkiye belediyelerden, özel üniversitelere, devlet üniversitelerinden, kamu kurumlarına, özel işletmelere ve bazı kadın derneklerine varıncaya kadar “AB fonu geçinmeli” olmuşuz.
Ayıptır kardeşim, ayıp.
Dahası, özel olarak bu fonları, hibe ve destekleri araştıran aracı kuruluşlar bile ortaya çıkmış, bir sektör oluşmuş, yani.
Üç kuruş Avrupa Birliği fonu için kırk takla atanlar bile var.
Zor da olsa bütün bunları anlıyorum da; AB bu fonların hemen hepsini çalışan kadınlara, cinsiyetsizliği yaygınlaştıran kadın derneklerine ve üniversitelerde de kadın topluluklara veriyor.
Yeter ki LGBT’den bir selam çakın, kadın olun, AB fonunuz hazır..!
Geçenlerde Samsun’daki sokak hayvanlarına mama almak için
AB 86 bin Euro hibe yardımı yaptı.
Neden acaba?
Ayrıca söyler misiniz bana, hangi AB ülkesinde sokaklarda başıboş köpek var, AB, geometrik olarak sürekli çoğalan bizim sokak köpeklerimizi niçin besliyor?
Yapmayın Vedat Bey, bari siz yapmayın…!
Ferman Karaçam
YouTube : youtube.com/c/Ferman Karaçam
Twitter : twitter.com/fermankaracam
Instagram : instagram.com/fermankaracam
Facebook : facebook.com/karacamferman
E-mail : fermankaracam@gmail.com
Web Sitesi : fermankaracam.com
Yorumlar64