Kültürümüzün mütevazı Alpereni: Mehmet Doğan
- GİRİŞ14.08.2024 09:30
- GÜNCELLEME15.08.2024 10:23
Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren 1950’lere kadar bakarsak tarihinden koparılmış, özellikle sağlam Selçuklu ve Osmanlı geleneksel sütunları tahrip edilmiş, manevi dinamiklerimizle ilişkisi kesilmiş bir kültürel atmosferle karşılaşırız. Kültürümüz tamamen Batı kültürünün bir parçası haline getirilmek istenmiştir. O dönem devlet; savaştan çıkmış fakir, fukaranın vergisiyle çok sayıda Batılı yazarlardan tercüme edilen kitaplar basmıştır. Hatta bu konuda o kadar ileriye gidilmiştir ki tiyatro, roman, hikâye ve şiirde Batı’nın en ahlak dışı kitapları bile çevrilerek bize, “medeni” olarak okutulmuştur.
O dönem; Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan bütün vatandaşlar, hastalıklı olduğu varsayılarak bir sedyeye yatırılmış, bünyesine Batı kaynaklı eserler enjekte edilerek iyileştirileceği şeklinde muamele yapılmıştır. Yeni kurulan bir devlet olarak ülkemiz, söz konusu otuz yıllık zaman içinde neredeyse tamamen kendi kaynaklarına, eserlerine yabancılaştırıldı. Harf devrimi bu yabancılaşmanın tuzu, biberi oldu.
Uygarlığımıza ait olan sanat müziği, toprağımıza ait olan halk müziği bile tüm iletişim araçlarından uzaklaştırıldı. Hatta o zamanın en önemli yayın mecrası olan radyoda da çalınıp söylenmesi yasaklandı. 1950’lere kadar bir devlet politikası olarak yürütülen bu kültürel yabancılaşmaya karşı çıkanlar da dini değerlere sahip çıkanlar gibi en ağır şekilde, dahası ölümle cezalandırıldılar. Arka arkaya gelen ve devlet eliyle uygulanan bu şiddet ve baskılar sonucunda kendi değerlerine sahip çıkmak konusunda çekingen davranan, hatta korkmuş ve sinmiş bir toplum ortaya çıkardı. 1960 yılında yapılan ve Türkiye’nin bir başbakanı ile iki bakanının asılmasına sebep olan askeri darbe de sonuç olarak bu korku ve sinmenin birkaç kat artmasına sebep oldu. 1950-60 arası on yıllık Menderes döneminin toplumsal açıdan bir parça ferahlık getirmesi, tüm toplum katmanlarına yayılamadan ‘60 darbesinin olması, özellikle kültürel açıdan bizim insanımızın en büyük tarihsel kayıplarından biridir. Bundan daha büyük bir kayıp ise harf devrimi ile birlikte yaşanan 40 yıllık kültürel yok sayış ve yabancılaşmadır. İşte bu sürecin sonunda o korkmuş ve sinmiş yapının içinden ayağa kalkan ve köhne yabancılaşmaya karşı kalemlerini yiğitçe kullananlar hiç şüphesiz bizim kültür kahramanlarımızdır. Mehmet Akif Ersoy başta olmak üzere Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat ve Hareket, ekolleri yani; Necip Fazıl’lar, Sezai Karakoç’lar, Nurettin Topçu’lar, Nuri Pakdil’ler… Bu ilk kültürel altın halkadan bazılarıdır. İşte bu altın halkanın ikincilerinin en cesurlarından biri de Mehmet ağabeyidir. İlk şiiri, merhum Nurettin Topçu’nun yayımladığı Hareket dergisinin 1967 Kasım sayısında yayımlanır. D. Mehmet Doğan ağabeyin ilk kitabı olan “Batılılaşma İhaneti” ise Kültür dünyamıza kahramanca giriş yapan ve 40 yıllık mandacı zihniyetin yabancı menşeli tabularına karşı kültürel bir manifestodur.
Genç bir kalem olarak değindiği konuları, sonraki olgunluk yıllarında yazdığı onlarca eserinde daha detaylı olarak ele almış ve geliştirmiştir. Mehmet ağabeyin 1975 yılında basılan ve “ilklerden olan” bu başkaldırışını kültür dünyamız için son derece yiğitçe bulmuşumdur.
Çünkü bu kitap, insanımızın çağdaş tabulardan kurtulmasında önemli rol oynamıştır. Batılılaşma İhaneti yakın tarihimizin despotik, tepeden inmeci, faşistçe medeniyetimizi yok sayan yabancı kültür dayatmasına karşı cesurca bir başkaldırı olmuştur.
Mehmet Doğan kimdir? İşte münevver Mehmet Doğan'ın nesillere kılavuz eserleri...
Mehmet ağabeyin; “Büyük Sözlük” için verdiği büyük emeği, Orta Asya'dan Orta Doğu’ya, Balkanlar’dan Afrika’ya kadar sürdürdüğü kültürel birlik çabalarını, birçok ilklere attığı imzayı, Mehmet Akif Ersoy çalışmalarını, onlarca kitabını, şehir kültürü konusunda verdiği emeği, değerli insanlarımız için yapılan birçok belgesele öncülük ve katkılarını… Elbette konuşup, yazacağız. Ancak onun en büyük eserlerinden biri de 1974 yılında kurduğu Türkiye Yazarlar Birliği (TYB)’dir. Doğan bu eseriyle Türkiye’de çok farklı kesimden yazan, çizen, düşünen insanları bir araya getirmiştir. Bu, gerçekten taktir edilecek büyük bir başarıdır. Son olarak şunu da söyleyeyim: Ülkemiz, hayatını kültürel değerlerimize adayan önemli bir değerini kaybetti. Defalarca yazdım, bu vesile ile yine söylüyorum: Bu ülke donanımlı, ürün ve üretimlerini okul müfredatlarına kadar yansıtacak müstakil bir kültür bakanlığına kavuşturulmalıdır. TYB’nin değerli başkanı hocamız Musa Kazım Arıcan ve kültür edebiyat konularında duyarlı olduğunu bildiğimiz Mahmut Bıyıklı kardeşimizden bu konuda bir dosya hazırlayıp, yönetimi ikna etmelerini beklerim. Mehmet ağabey bizim kültürümüzün mütevazi öncülerinden ve Alperenlerinden birisiydi. Ülkemiz onun vefatı vesilesiyle, eğer böyle bir müstakil kültür bakanlığına kavuşursa sanırım hepimiz ona olan vefa borcumuzu da bir nebze ödemiş oluruz.
D. Mehmet Doğan ağabeyin menzili mübarek, mekânı cennet, makamı âli olsun.
Ferman Karaçam
YouTube : youtube.com/c/Ferman Karaçam
Twitter : twitter.com/fermankaracam
Instagram : instagram.com/fermankaracam
Facebook : facebook.com/karacamferman
E-mail : fermankaracam@gmail.com
Web Sitesi : fermankaracam.com
Yorumlar9