Rahmetin Peygamberi (sav)
- GİRİŞ15.09.2024 09:27
- GÜNCELLEME15.09.2024 09:28
Hicri takvime göre senenin üçüncü ayı olan Rebiülevvel ayının içindeyiz.
Bu ay aynı zamanda Peygamber Efendimizin de dünyaya teşrif ettiği kutlu bir aydır ve önceki Cumartesi gecesini Rahmet Peygamberi olan Efendimiz’e olan saygı, sevgi, bağlılık ve muhabbetimizin bir gereği olarak kutladık.
Bizim Peygamberimizin birçok özelliklerinin yanında en önemli yanlarından biri de O’nun Rahmet Peygamberi olmasıdır.
Rahmet kelimesi bağışlamak, affetmek, lütufta bulunmak anlamlarını içeriyor.
Buradan hareketle kelimeyi etimolojik olarak biraz daha açmaya çalışırsak; bir insanda, bir toplumda veya bir ortamda kötülük ve çirkinliklerin sebep olduğu tükenme ve yok olmanın yerine; bağışlanarak yeniden diriltip, ayağa kaldırıp; o kişiyi, o toplumu veya o ortamı iyilik, güzellik, saadet, doğruluk ve adaletle çevreleyip huzura kavuşturmak şeklinde anlayabiliriz.
Rahmet, esas olarak dönüştürmeyi içeriyor.
Fakat rahmetin kuşatıcılığını sınırlamak; iyiliğini, saadetini ve huzurunu da çerçeve içine almak oldukça zor.
Çünkü, rahmetin anlamının içinde sonsuzluk tarafından kuşatma, iyilik etme, affederek yardım etme ve bunların sonucunda ortaya çıkan bir huzur vardır.
Bunun içindir ki kültürel dilimizde yağmurun bir adı da rahmettir. Yağmur hem kuşatıcı, hem de kuruyup yok olmayı önleyecek bir bağışlama ile “onu” yeniden dirilttikten sonra, sunduğu hayat iksiri ile besleyip doyurandır, büyütendir.
Öyle anlaşılıyor ki Rahmet, Yaratıcının sonsuz merhametinin bir lütfu olarak sunuluyor.
Ayrıca bu lütuf hem hikmet içeriyor hem de bağış.
Hikmet şurada ki: Yaratıcı, insan nefsinin sebep olduğu zulmü ve bu zulmün yaşandığı sosyal hayatı yok etmek, ortadan kaldırmak yerine “onu” dönüştürüyor, affediyor.
Ve bu muazzam dönüşüm ve devrimi bizim konumuzda habibi, resulü, nebisi ve Peygamberi olan kulunun eliyle yapıyor.
Sonsuz olan merhametinden, kulu ve resulü olan kişiye bir pay vererek affını gerçekleştiriyor.
Ve bir ortama, bir yere rahmet düşmüşse, rahmet ağmışsa orayı ağartıyor, yeşertiyor, hayat veriyor.
Hayat huzurla ve iyiliklerle, güzelliklerle birlikte geliyor.
Rahmetin en kayda değer yanlarından birisi şu olmalı: Bir ortamda var olan çirkinliklerden dolayı orası yerle yeksan olmuyor. Rahmet, çirkinlikleri güzelliğe dönüştürüyor. Yeniden o ortama bir taze hayat bahşediyor, yani bir ba’sü ba’de’l-mevt, yeniden diriliş yaşanıyor.
Eğer ortama veya kişiye, kişilere rahmet inmese, Yaratıcı çirkin işlere, zulümlere ve özellikle şirke uzun uzadıya müsaade etmiyor. Tıpkı:
Ad Kavmini şiddetli bir kasırga ile,
Semud Kavmini insan vücudunu önce kızartıp, sonra morartarak öldüren bir hastalık ile,
Lût Kavmini yanardağdan püsküren lavlarla,
Nuh Kavmini deprem benzeri büyük bir felaket olan tufanla birlikte yerden fışkırarak her yeri kaplayan sellerle,
Firavun ve taraftarlarını suda boğarak,
Nemrud’un, burnundan beynine giren bir sinek ile... yok edilmesi şeklinde cezalandırıyor.
Efendimiz dünyaya teşrif etmeden ve Peygamberlik kendisine verilmeden önce doğduğu yer ve çevresi de insanlığın düşebileceği en aşağı seviyeye kadar düşmüştü.
Âdemoğlu, cinsiyetin ırkçılığında şeytanı bile kıskandıracak bir alçalışa kadar alçalıyor, nefsine tapınmada bütün sınırları aşarak, hayvandan daha aşağıya iniyor, kendi soyunun dişisini doğar doğmaz toprağa gömüyordu.
Bu kadar alçalmış bir insan soyunun sosyal hayatını anlatmak için lügatlerde kelime bulmak da oldukça zordur.
Yukarıda verilen örneklere bakıldığında bu toplumun da büyük bir gazap ve afetle yok edilmesi gerekirdi.
Çünkü cahiliye denen toplumda insanlar gırtlaklarına kadar şirke, küfre ve zulme battıkları halde bu toplum herhangi bir afetle yok edilmiyor, Yaratıcımız o toplumu ve o beldeleri Rahmet Peygamberini vasıta kılarak dönüştürüyor.
Cahiliye toplumunda her türlü ahlaksızlık, putçuluk, zina, içki, faiz gibi kötülükler rahmetin gelmesiyle birlikte bir pişmanlığa, nedamete bürünerek diriliyor ve yenileniyor.
Yaratıcı, bu topluma hem uyarıcı hem de rahmete erdirici olarak eşi benzeri daha önce görülmemiş ve daha sonra da görülmeyecek olan büyük bir devrimci göndererek ve O’na rahmet etme yetkisi vererek bu toplumu dönüştürüyor:
Toplumu siyahtan beyaza dönüştürüyor.
Batıldan Hakk’a dönüştürüyor.
Zulümden rahmete dönüştürüyor.
Zifir karanlıktan aydınlığa çıkarıyor.
Yani rahmet ediyor.
Bunun içindir ki, diğer Peygamberlerden farklı olarak bizim Peygamberimizin bir adı da “Rahmet Peygamberidir.”
Bu durumda rahmet, İlahi bir lütûftur, gazabın karşılığıdır; biri aynı ortamı yok ediyor, diğeri ise bağışlayarak yeniden diriltip yeşertiyor.
Bütün varlık aleminin Rabb’ı olan Allah’ın (cc), ahlâki bakımdan hayvandan daha aşağı olacak şekilde azgınlaşmış olan bir toplumu affederek dönüştürmesinin sebeplerinden biri de; Rahmet Peygamberi olarak gönderdiği Peygamberimize (sav) olan sevgisi ve ona verdiği değeri ortaya koymuş olmasıdır.
Çünkü, zifiri karanlığı aydınlığa dönüştürme yetkisini, yani rahmetini Onun emrine verip, Onun eli ile gerçekleştirmiştir.
Bu sebeple Yaratıcı Onu sevdiği gibi, tüm insanlığa da sevdirmiştir.
İnsanlığın O’na olan sevgisi ve saygısı bir kul ve Peygamber olarak hiç kimseye nasip olmamıştır.
O’nun hakkında yazılan şiir, makale, hilye, kaside, mektup, mersiye, gazel, na’at ve kitap kadar başka hiç kimseye yazılmamıştır.
O’na getirilen salavat kadar, hiç kimseye getirilmemiştir.
Çünkü O; sözü güzel söylemiş, özünü temiz tutmuş, umut dolu ve gerçekçi olmuş, çalışkan ve kanaatkâr olmuş, nazik ve mütevazi olmuş, adaletli ve mert olmuş, müşfik ve merhametli olmuş, güler yüzlü ve onurlu olmuş, nimetlere şükretmiş ve vefakâr olmuş, zarif ve sade olmuş, ilk önce fakiri ve yoksulu gözetmiş, kimsesizlerim kimsesi olmuş, zulme ve zalime karşı olmuş, müjdeci ve ciddi olmuş, emin ve güvenilir olmuş, korkusuz ve cömert olmuş, köleliği, tefeciliği ve ırkçılığı ayaklarının altına alıp hürriyeti, özgürlüğü ve eşitliği getirmiş ve nihayet güzel ahlakta emsalsiz bir örnek olmuş.
İşte bu sebepledir ki Yaratıcımız (cc) Kutlu Kitabımızda O’na:
“Biz Seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik” diye buyurarak, rahmetinin O’nda tecelli ettiğini haber veriyor.
Biz de, Arif Nihat Asya’nın dediği gibi O’nu çok özlüyoruz ve:
“Ağlıyor, ağlıyoruz ardından...”
Ferman Karaçam
YouTube : youtube.com/c/Ferman Karaçam
Twitter : twitter.com/fermankaracam
Instagram : instagram.com/fermankaracam
Facebook : facebook.com/karacamferman
E-mail : fermankaracam@gmail.com
Web Sitesi : fermankaracam.com
Yorumlar3