Raşit Küçük Hoca İle Hayat Hikayesini Konuştuk - 3

  • GİRİŞ22.12.2024 09:11
  • GÜNCELLEME22.12.2024 09:13

Türkiye'nnin yetiştirdiği en değerli ilim insanlarımızdan Prof. Dr. Raşit Küçük Hoca, Hadis konusu başta olmak üzere çok yönlü bir alim olarak birçok alana damgasını vurmuş, çok sayıda insan yetiştirmiştir.

Bugün ülkemizi yöneten en üst düzeydeki şahısların gerek yetişmesinde, gerekse onlara danışmanlık yaparak yönetme başarılarında önemli pay sahibidir.

Onun hayat hikayesine dair kendisi ile yaptığımız konuşmalarımızı yani, hayat hikayesini burada her pazar sizlerle paylaşmaya devam ediyoruz.

Hoca ile yaptığımız bu konuşmalarımızı, “Raşit Küçük, Hatırımda Kalanlar” adı ile Hayat Yayınları kitap olarak yayımladı.

İnşallah bu vesile ile kitap gündeme gelir ve umuyor, diliyoruz ki, Hocamızın; Türkiye’nin en ücra köylerinden birinden başlayan, başarılarla dolu hayat hikayesi genç nesillerimize yol gösterici olsun.

FK: Ailenizin diğer fertlerinden de söz eder misiniz, mesela kaç kardeşsiniz, kız kardeşleriniz var mı ve siz ailenin kaçıncı çocuğusunuz?

RK: Dört erkek kardeşiz. En büyük kardeş benim.

Babamın ikinci eşinden de iki kız kardeşim var. Benden 18 ay küçük olan kardeşim, Nazilli İlk öğretmen Okulundan mezundur, şimdi Antalya’da, İlkokul müdürlüğünden emeklidir, orada yaşıyor. Onun küçüğü Akseki’de ziraatçıydı, ne yazık ki şu anda ciddi biçimde rahatsızlığı olan bu kardeşim Alzheimer rahatsızlığına yakalandı. En küçük erkek kardeşim de İzmir’de. O da orada Göktepe Sert Plastik Boru Sanayiinde, muhasebede çalışıyordu. O kuruluş da ne yazık ki, bir bankanın hışmına uğradı diyeyim. Banka orayı sattı, hâlbuki Türkiye’nin önemli kuruluşlarından biriydi.

FK: Hala, teyze ve dayıların, başka yakınların…

RK: Evet, evet.

Halalarım çeşitli yerlerdeydi. Şehit kızı olan Bahire halam bize yakın olan Minareli isimli köyde idi. Bir diğeri Ayşe halam yine oradaydı, o köyden biriyle evliydi. Kocası Manavgat’ın önemli tacirlerinden biriydi. Öteki Hayriye halam da halen sağdır, Antalya’da oturur, beyi Karabük demir çelik fabrikalarının sürveyanlarından biri idi. Bir diğeri Hatice halamdır ve şu anda sağ, Antalya’da oturur. Diğer halalarım Geriş ve Şahap köylerinde, biri de Manisa Ahmetli’de otururdu. Annemler dört kız kardeşler. En büyük teyzem annemden büyüktü ve yakın zamanda vefat etti. Diğer iki teyzem sağdır hâlihazırda. Vefat eden iki dayımdan birinin hanımı halen sağdır, onun çocukları da Turgutlu’da yaşıyorlar.

FK: Hocam, çocukluğunuzu, ilkokul yıllarınızı hatırlıyor musunuz?

RK: Elbette hatırlarım, özellikle ilkokul yıllarımı çok iyi hatırlarım.

İlkokulu köyümde okudum, köyümde iyi bir ilkokul ve birkaç tane de iyi öğretmenlerimiz vardı.

Allah rahmet eylesin ikisi vefat etti biri halen yaşıyor. İhsan hoca vardı çok değerli bir hocaydı yani bilgisi de iyi ahlakı da iyi öğretmesi çok iyi. Yani diyebilirim ki mesela yazımın güzel olduğunu söylerler hep, ona borçluyumdur. Çünkü o öğretti yazıyı bize. Kendisinin yazısı da çok güzeldi. Hasan hoca vardı o da rahmetli oldu. Ali hoca vardı o da bir süre öğretmenlik yaptı bana. O şimdi yaşıyor Turgutlu’da halen. Sonra köyün talebeleri azaldı yani 80-100 talebe varken şimdi birkaç tane taşınan talebe kaldı köyde.

Bu hocalarımız bizi hep özendirirdi, hatta ben öğretmen okulu imtihanına girdim, askeri lise imtihanına da girdim. Öğretmen okuluna gidebilirdim de çünkü yedekteydim. Askeri lisede de “size sıra gelebilir” 8. veya 9. yedekteydim sanıyorum.

FK: Peki İmam Okuluna nasıl gittiniz. Sanıyorum köyünüzden başka bir örnek de yok.

RK: Evet örnek yok. Fakat işte Allah rahmet eylesin Antalya Müftüsü Mustafa Sıtkı Efendi, “Evladım ben seni İmam Hatip Okuluna götüreyim” deyince oraya gittim.

O yıllarımda, sadece bizim mahallemizin değil, yukarı mahallenin de neredeyse tamamının asker mektuplarını yazardım kurşun kalemle. Gelen mektuplarını gözyaşlarıyla okurdum. Hem okurdum hem yazardım.

Ailede okuyan çocuk yok. Erkekleri dışarıda ticaretle meşgul. Sabahtan tarlada, bahçede çalışırdık ama ben öğle vaktinde mektuplar yazardım. Hatta şöyle şeyler hatırlarım; aşağı yukarı 110 yaşında vefat eden bir teyze vardı ve çocuk gibi dişi çıkmıştı yeniden. 100 yaşını geçenlerde çıkarmış o diş. Çok da ağzı dualı biriydi. Sırtımı sıvazlar, durmadan “Kâbe’ye yüz süresin, hacı olasın, 110 yaşına varasın” diye dualar yapardı. Bazen de gazete okurdum, mesela rahmetli babam gazete gönderirdi eve. Çünkü babam o sıralar Bursa’da idi, oradan haftalık gazete gönderirdi. Toplar, toparlar postayla verirdi. Hatta Demokrat İzmir diye bir gazete vardı, Halk Parti zihniyetinde bir gazete… Rahmetli Efe dayı vardı, gazeteyi ona gönderirdi, o da beni çağırır, “Gel bakalım Raşit, biraz gazete oku” derdi. Hem gazete okuyan, hem mektup okuyan ve yazan öyle bir çocukluğum var.

 (Devam edecek)

 

Ferman Karaçam

YouTube     : youtube.com/c/Ferman Karaçam

Twitter        : twitter.com/fermankaracam  

Instagram   : instagram.com/fermankaracam

Facebook   : facebook.com/karacamferman

E-mail         : fermankaracam@gmail.com

Web Sitesi : fermankaracam.com

 

Yorumlar2

  • Recep IŞIK 22 saat önce Şikayet Et
    VATANINI,MİLLETİNİ,DEVLETİNİ.BAYRAĞINI,YÜCE İSLAM DİNİNİ her şeyin üzerinde seven pek muhterem FERMAN (EMİR,BUYRUK)KARAÇAM ağabeyim!Bir MAKALE ancak bu kadar MÜKEMMEL yazılır.Yüce Yaratan sizden sizde Yüce Yaratandan hoşnut olarak ona dönüp,hoşnut ve razı olduğu KULLARI arasına katılıp FİRDEVİS CENNETİNE (CENNETİN EN ÜST VE ORTA YERİNE)giriniz Selam ve DUALARIMLA Yüce Yaratana emanet olunuz,
    Cevapla
  • H. Kahveci 22 saat önce Şikayet Et
    Hocamızın Mekanı cennet olsun.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat