Raşit Küçük Hoca İle Hayat Hikayesini Konuştuk - 8
- GİRİŞ02.02.2025 09:10
- GÜNCELLEME02.02.2025 09:10
“Türkiye'nin yetiştirdiği en değerli ilim insanlarımızdan Prof. Dr. Raşit Küçük Hoca, Hadis konusu başta olmak üzere çok yönlü bir alim olarak birçok alana damgasını vurmuş, mebzul miktarda insan yetiştirmiştir.
Bugün ülkemizi yöneten en üst düzeydeki şahısların gerek yetişmesinde, gerekse onlara danışmanlık yaparak yönetme başarılarında önemli pay sahibidir.Hocanın hayat hikayesine dair kendisi ile yaptığımız konuşmalarımızı yani hayat hikayesini burada her pazar sizlerle paylaşmaya çalışacağız.
Hoca ile yaptığımız bu konuşmalarımızı, “Raşit Küçük, Hatırımda Kalanlar” adı ile Hayat Yayınları kitap olarak yayımladı.
İnşallah bu vesile ile kitap gündeme gelir ve umuyor, diliyoruz ki, Hocamızın; Türkiyenin en ücra köylerinden birinden başlayan, başarılarla dolu hayat hikayesi genç nesillerimize yol gösterici olsun”.
KULAĞIMIZDAN SULANSAK
FK: Sizin anlattıklarınızdan yola çıkarak, sanıyorum şöyle bir eğitimden söz edebiliriz: evet, genel bir örfün eğitim var, onların bulunduğu yerler de var, ama oralarda verilen dersler, anlatılan konular ve bilgiler dilden dile toplumun her kesimine yayılıyor?
RK: tabii ki, öyle de diyebiliriz, bizim toplumumuz farklı bir toplum.
Okumakta biraz zayıf ama dinlemede, sohbette daha aktif.
Ben bunu köyümüzdeki rahmetli medrese mezunu dedemin asker arkadaşı Mehmed amcanın tabiriyle veya Kadıefendi Halil amcanın tabiriyle söylersem, şöyle; Camiye biraz erken giderdim, mesela öğle namazından yirmi dakika falan önce camiin avlusunda konuşurlar.
Ben de oraya varınca, selam verip oturunca, Mehmed amca veya Halil amca derdi ki “Raşid efendi oğlum, burada oturuyoruz iyi, iyi ama içeri girsek de bir şeyler söylesen kulağımızdan sulansak” derlerdi.
Bizim toplumumuzda böyle bir dinleme özelliği var. Çünkü geçmişte, ‘Ahmediyye’ okunmuş, ‘Muhammediyye’ okunmuş. Bu kitapları dinleyerek büyümüş insanlar. Çok yakın zamanlara kadar da böyle olmuş birçok yerde, okumalar olmuş. Televizyon şimdi onun yerini aldı.
Kulaktan sulanma... Bu tabir çok hoşuma giderdi, köyde kullanılan bir tabirdi.
EHL-İ VUKUF
FK: Hocam unutmamak için not almıştım, ama çok fazla ileriye gitmeden önce, yukarıda bir Ehl-Vukuf’dan bahsetmiştiniz. O konuyu biraz açabilir misiniz, nedir bu Ehl-i Vukuf?
RK: Köyde, çok okumuş insalardan, işi anlayan bilenlerden, yani işe vakıf olanlardan oluşan bir Ehl-i Vukuf vardı.
Bu kurum köyün hemen hemen birçok davasını çözerdi.
Hatta daha enteresan olanı da şudur: Mesela küçük davalar, asla mahkemeye gidilmeden köyde halledilirdi. Benim babamdan önce rahmetli olan amcam bir konuda şehirde mahkemeye gitmiş. Köyün de bu tür işlerinde çok önde olan bir Efe Dayı vardı, hakikaten efeydi yani. Demirci Ali Efe’nin Akseki temsilciliğini yapmıştı ve efeydi gerçekten. O Efe Dayı, amcama çok kızdı ve ağır laflar etti. “Köyde adam kalmadı mı ki sen mahkemeye gittin, ne demek mahkemeye gitmek böyle bir iş için, biz neciyiz burada?” diye kızdığını hatırlarım.
Köyün, kendi kendine yönetimleri vardı. Deştivan derlerdi mesela... Bahçeleri, tarlaları dolaşıp, giren mal var mı, verilen zarar var mı onları gözetleyen bekçi insanlar vardı. Tabi köy sandığından, bütçesinden para verilirdi onlara.
Ben, köyde bu işlerin çok pratik bir şekilde halledildiğini, mesela bir olay olduğunda derhal o Ehl-i Vukufun toplanıp olay büyümeden, aileler arasında bir husumet sebebi olmadan halledildiğini ve herkesin buna rıza gösterdiğini çok iyi hatırlarım. Kavga gürültüye meydan verilmeden halledilirdi her şey. Haksızlıkların bu Ehl-i Vukuf tarafından, hakem heyeti diyelim ona, çözüme kavuşturulduğu zamanı iyi hatırlarım.
BİLMİYORSANIZ, BİLENLERE SORUN, DANIŞIN
FK: Şimdi ne çok ihtiyacımız var, bu sisteme. Mahkemelerde yığılan dosyalar, geciken ve adalet olmaktan çıkan bir adalet?
RK: Öyle tabi, ama ne yazık ki, dediğiniz gibi bu sonradan kalktı.
Şu anda yok.
Hatta köye muhtar bulmakta zorlanıyor şimdi insanlar. Yani rica ediyorlar “Sen muhtar olsan da köyün işleri yürüse” diyorlar. Önceleri bu Ehl-i Vukuf dediğimiz âkil yani akl-ı selim ve tecrübeye sahip insanlar, bu işin öteden beri nasıl geldiğini bilen kişiler. Ayrıca köyün bütün insanlarını tanırlar. Mesela rahmetli babam evde oturduğu yerde, odasında, köyün bütün nüfusunu doğum tarihleriyle birlikte yazdırabilecek kadar hepsini tanırdı. Artık şimdi köylerde problemler olsa bile o problemi köyde çözen insanlar kalmadı. Bu da doğrusu huzursuzluk kaynağı oldu ve huzursuz bir toplum olmanın da sebeplerinden biri olarak görüyorum bu tür şeyleri. Keşke hep devam edip gitseydi, keşke bu gelenek sürdürülebilseydi. Çünkü bu aynı zamanda günümüz realitesine de uygun, İslami açıdan işi bilene havale etme emrine de uygun. Yani ayet-i kerimede “Bilmiyorsanız bilenlere danışın, sorun” emrine de uygun. Bunu çok iyi becermişler o zaman. Birçok köyde, birçok mıntıkada varmış.
Şimdi devlet de bunu yapmak istiyor, hakemlik müessesesini getirmek suretiyle.
Bunlar toplumun nefes alacağı alanlardır
(Devam Edecek)
Ferman Karaçam / Haber7
YouTube : youtube.com/c/Ferman Karaçam
Twitter : twitter.com/fermankaracam
Instagram : instagram.com/fermankaracam
Facebook : facebook.com/karacamferman
E-mail : fermankaracam@gmail.com
Web Sitesi : fermankaracam.com
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol