Notüs Gladyüs işleri ya da

  • GİRİŞ31.12.2008 16:18
  • GÜNCELLEME31.12.2008 16:18

NOTÜS GLADYÜS İŞLERİ YA DA KAOS’UN DAYANILMAZ CAZİBESİ

Kaos; kargaşa, karışıklık demek. Peki, kargaşanın bir cazibesi, hele hele dayanılmayacak denli etkili bir cazibesi, bir çekiciliği olabilir mi?

Olabilir.

Hem de kaos tek başına bir amaç, bir hedef olarak baş döndüren, insanı yoldan çıkaran bir cazibe taşıyabilir.

Kaos’un ardından ya da kaos’un içinden başka bir hedefe gitmek yani
toz – dumanı fırsat bilerek veya toz – dumanın hemen geçmesini kollayarak esas amaç edinilen ana hedefe gitmek de mümkün. Fakat ben bundan söz etmiyorum. Kaos’un bizatihi bir gaye olarak ortaya koyulup “keyfinin, zevkinin, sefasının” sürülmesinden söz ediyorum.

Kaosta bir karmaşa, bir altüst oluş, bir kötülük durumu varken insan nasıl böyle bir şeyden zevk alabilir ki? İnsan kötülüğün sefasını sürebilir mi?

İlk bakışta böyle bir şeyin mümkün olmadığını düşünüyorsunuz. Ama usta kalem Kemal Tahir’in dünya edebiyatının en mükemmel tarihi romanlarından biri olan Devlet Ana’yı okudunuz ise Sen-Jan şövalyesi Notüs Gladyüs ve Cenevizli Keşiş Benito’nun, yanlarına ahmak Türkopol yüzbaşısı Uranha’yı alarak Osmanlı Devleti’nin temellerinin atıldığı Söğüt ve civarında beylikleri birbirine düşürmekten insan kanı akıtmaktan nasıl zevk aldıklarını okumuşsunuzdur.

Hatırladığım kadarıyla “kaos kahramanlarının” kendi ifadelerinden veya birbirleri hakkındaki kanaatlerinden aktarmaya çalışayım, hem sizinde hafızanız tazelenir.

Bir batakhanede karşılaşıp tanışan soyguncu Şövalye ile Uranha oradan ayrıldıktan uzun zaman sonra Karacahisar dolaylarında bir Han’da buluşurlar. O civarda bir mağarada yaşayan Keşiş Benito ile de buluşup Ertuğrul Bey’in at yetiştiricisi Demircan ile nişanlısı Liya’yı katlederler. Kullandıkları ok’lar, giysiler diğer tüm kanıtlar ve izler bu katliamın Karacahisar Beyliği tarafından işlendiği şeklinde planlanır. Kaos programcıları tamamen kendilerini gizlemişlerdir fakat kaos ve karmaşa çıkarılması başarıyla sergilenmiştir. Öte yandan Keşiş Benito yol arkadaşı Uranha’ya hırsızlıktan kazanılacak paralarla ilgili bakın nasıl bir cevap verir; Kıpkızıl altınların hiçbir önemi yok. Durağan olmaktan usandım. Ortalık karışmalı, kim kime olmalı, gücü yeten gücü yeteni ezmeli. Köylü rezillerini çoluk çocuğuyla beraber hayvan sürüleri gibi gütmeli. Onlar ağlamalı, sızlamalı, yalvarıp yakarmalı. Ezdirip, çiğneyip geçmeli onları atlarla. Karıları kocalarından, çocuğu anasından ayırıp ucuz pahalı satmalı. Karıştırmak, vurmak, kırmak, ezmek yanına kâr kalmalı, dünya dümdüz olmalı…” sözlerini bitirince bu sahneleri yaşıyormuş gibi sadistçe bir zevk içinde gülümsemiş Benito.

Aynı zevki Şövalye Notüs Gladyüs’de en küçük hücresine kadar yaşamış ve o da sinsice gülümseyip, dudaklarını yalamış, ileride birlikte çıkaracakları kaos ve karmaşanın hayalini kurarak…

Böyle bir şey mümkün mü?
Evet mümkün.

Türkiye’nin son yıllarına baktığımızda, olanları anlamaya çalıştığımızda çıkarılan kaoslardan kimin yararı olabileceğini düşündüğümüzde mantıklı bir sonuca ulaşamıyorsunuz. Son hukuk kaosuna bir bakın bakalım.
Kim ya da kimler çıkardı ve neyi amaçladılar bu kargaşa ile?

TBMM, millet adına, milletin faydasına olacağını düşündüğü bir yasa çıkardı. Buna göre belli bir nüfus yoğunluğunun altında nüfusa sahip olan beldelerde ki belediyeleri iptal etti. Hemen ardından seçim konusunda en yetkili merci olan Yüksek Seçim Kurulu, çıkartılan bu yasanın “iyi” olduğunu ve hemen önümüzde ki yerel seçimlerin buna göre planlanacağını duyurdu.

Bir süre sonra iptal edilen belde belediyelerinden biri Danıştay’a dava açtı. Danıştay davayı kabul edip belediyeye dedi ki seni kimse (yani kanun yapıcı TBMM) iptal edemez, senin belediye olma hakkın devam ediyor. Hemen ardından Yüksek Seçim Kurulu “a pardon” ben yanlış söylemiştim, sözümü geri alıyorum, bu belediyelerin belediyecilik vasıfları devam ediyor (muş). Sonra tam bu sırada Anayasa Mahkemesi “TBMM’den çıkan kanunlara sadece ben bakarım siz bakamazsınız, belediyeler kapanmıştır” dedi… Ve Anayasa Mahkemesinin ikiye bölünen üyelerinden bir kısmı…ilh…

Kaos üstü kaos, değil mi?
Evet.
Peki, kim çıkardı, var mı parmağınızı uzatıp göstereceğiniz biri ya da birileri?
Yok.
Peki, bir amaç var mı bu kaostan?
Hukuk kurumları açısından yani görülen, “bilinen” failler açısından diyorum, yok.

O halde, şimdi daha iyi anlaşılmıyor mu kaostan yani kaos’un bizatihi kendisinden doyumsuz bir zevk, bir şehevi lezzet alınıp, o sebepten dolayı kaos çıkarıldığı?

Ah birde kaosları çıkarıp, bunca sefasını süren bizim Şövalye Natüs Gladyüs’lerin! Keşiş Benito’ların kimler olabileceğini az biraz tahmin edebilsek!

Ferman KARAÇAM

Yorumlar1

  • halil erdoğan 15 yıl önce Şikayet Et
    hakikatin ta kendisi.... kaleminize sağlık... gerçekten de bunu hindistan ve pakistan devletlerinede uygulayabiliriz... güecistan ve rusya için de düşünebiliriz... hatta hepsine uygulamalıyız... filistin ve israil içinde ifade etmek mümkündür... kaos ve kaos... kazançlı çıkanların hepsi... bu kaosların mimarıdırlar... hiç şüphe yok...
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat