Belli ki ömrünün son anlarını yaşıyor. Yükselemiyor. Alçaklarda kısa uçuşlar yapıp yere konuyor. Minik vücudunun üzerinde ki kocaman kanatları rengârenk. Sevimli mi sevimli, şirin mi şirin bir kelebekten söz ediyorum.

Bir süredir torunum Zehra Ecren onun peşinde koşturuyor. Tam yakalayacak iken uçuyor. Ama yakın bir yere konuyor. Zehra Ecren yeni bir hamle daha yapıyor. Bu kez kelebek sürünür gibi uçmaya çalışıyor, fakat yükselip, göklere, uzaklara, özgürlüğe kanat çırpamıyor. Bunun için kelebek ve Zehra Ecren’in karşılıklı hamleleri birbirini kovalıyor.

Biz insanlar çok mu farklıyız bu kelebekten; düşlerimizde, hayallerimizde, ne hayatlar kurmayız ki kendimiz ve sevdiklerimiz için: evler, arabalar, eşyalar, giysiler, yazlıklar, mevkiler, makamlar, alkışlar, nüfuzlar, yat’lar, katlar, hanlar, hamamlar… hayatlarımızın en güzel ve en dinamik yıllarını bunlara ulaşmak için, bunların arasında geçiririz. Onların içine ne kadar girersek o kadar renkli, özgür, mutlu ve huzurlu yaşayacağımızı sanırız.

Oysa aradan bir süre geçince anlarız ki kuşatması içinde kaldığımız bizzat o renkli hayatlar tarafından kirletilmişiz. Kir, pas, kireç önce kılcal damarlarımızın içinde büyür. Sonra daha kalın ve büyük damarlara doğru ilerler. Sonunda o şirin kelebek gibi yerden yere kısa uçuşlar yapmak zorunda kalırız.

Kurtarıcı işte tam bu sırada gelir. Eğer renkli hayal dünyamızdan bir an başımızı kaldırıp fark edebilirsek yılda bir kez bize bir fırsat sunulmaktadır yaratıcı tarafından. Yine kılcal damarlarımızdan başlayan bir arınma, temizlenme ve nihayet sürünerek uçmaya çalışmak yerine sonsuzluğa kanat çırpmaya başlarız. Bu kurtarıcı, oruç’tur.

Oruç akıl sahibi yaratılan’a yaratıcının sunduğu en büyük fırsat ve en büyük armağanlardan biridir. O ne tek başına empati yeteneği oluşturma işi, ne iktisadi, ne sosyal, ne psikolojik, ne de tek başına sıhhi özellikleri olan bir ibadettir. Oruç çok kapsayıcı ve mütekâmil bir anlamı ifade eder. Çünkü diğer bütün ibadetlerin içine bir parça “ben” katabilirsiniz. Ama oruc’a asla katamazsınız.

Bu yüzdendir ki Rab ile kul arasında direkt bir irtibat sağlar oruç. Aradan “ben” çekilmiş geriye sadece saf elmas niteliğinde ki ihlas ve samimiyet kalmıştır. Geriye sadece “öz” kalmıştır. Kabuk çekilmiştir aradan. O’da kendisine samimiyetle ve kemalen sunulanın karşılığını “bizzat” vereceğini ifade etmiştir.

Havalar soğuktur, sıcaktır, kavurucudur, kısadır, uzundur velhasıl değişken ve meşakkatlidir.

Buna karşılık direnç, gayret ve emek büyüktür. Fakat karşılığı da olağanın dışındadır,”Bizzat’tır” yani. Tarifsiz ve emsalsizdir yani.                    

Bizim tarifsiz ve emsalsiz armağan sahibi olmamıza vesile olan kurtarıcı hoş geldin.

Damarlarımıza diriltici bir iksir gibi sunulup bizi özgür kılan dost hoş geldin.

Sıcak iklim acılarının serinleten yağmuru hoş geldin.

Rahmet’in, mağfiretin ve arınmanın ferahlatıcı iklimi hoş geldin.

Kendi icatlarımızın esiri, katili, mağduru ve makdülü olarak alçaldığımız yerlerden bizi alıp göklere yükseltecek meleğin kanadı hoş geldin.

“Gök armağanı” ay; diriltici, uyarıcı, yükseltici, barıştırıcı, birleştirici, sevindirici ve huzura erdirici sihirli misafir hoş geldin.

Seni kutlu bir armağan olarak karşılıyor, öpüp başıma koyuyorum.

Çünkü biliyorum ki hayatımın pıhtılaşmış akışına o efsunlu elin değecek ve ben artık, “benden” kurtulup duru ve berrak sular gibi akacağım.

Beni bana bırakmayıp seni gönderene hamdolsun, iyi ki gönderildin ey kutlu şehr, hoş geldin.

Kutlusun, çünkü; kemale erişin kılavuzu ve rehberi olan kitap seninle birlikte sunulmuştur bize. Sebep bu işte ve sen bunun için kutlu, bunun için yüce, bunun için emsalsiz, bunun için benzersiz ve bunun için kemale erdiricisin.

Güzel ahlakı tamamlamak için gönderilen efendiler efendisinin ahlakı da “kitap” olduğuna göre. Sebeplerin sebebi budur işte.

Ey kurtuluşumuzun sebebini bize ulaştırıp, bizi ihya eden güzel sebep, güzel dost hoş geldin.

Ferman Karaçam - Haber 7
ferman.karacam@haber7.com