'Deniz Feneri: Ak Parti’nin Kara Kutusu'
- GİRİŞ09.08.2011 08:11
- GÜNCELLEME09.08.2011 08:11
Başlık çok çarpıcı, değil mi? Evet, sadece çarpıcı değil aynı zamanda hem militanca hem de “derin” bir başlık.
Bu başlığa bakanlar şunu düşünür: Ak Parti denen hareket fikir aşamasından örgütlenmeye, oradan partileşmeye ve partileşmeden de iktidara kadar ki süreçte tümüyle illegaldir. Yani kanun dışıdır bu parti. Ama bu kanun dışı parti kanun dışılığının üstünü hemen iktidara gelip örttüğü için biz bunu göremiyoruz.
Şimdi ise ortaya bir fırsat çıkmıştır: Deniz Feneri olayı. Eğer Deniz Feneri meselesi çözülür, aydınlanırsa Ak Parti’nin de illegal olduğu ortaya çıkar. Şah’ın şahını kaçırdık bari Şah’ı vuralım. Kim vuruyor bunu, bir bayan, kim vuruyor bunu eski bir hâkim, kim vuruyor, adalet dağıtan bir kurumun içinde yıllarca kalmış o kurumun ceza dairesinde tetkik hâkimliği yapmış “Hakaret ve Tetkik Suçları” konusunda kitap yazmış, üstelik “Eş” tarafı da hukukçu olan, eskiden -belki- adaletini şimdi de ideolojisini konuşturan bir hanım: Emine Ülker Tarhan…
Yapmayın Emine Hanım, siz Tarsuslusunuz. Biraz daha mülayim olmak yakışır size. Tamam, biz biliyoruz ki CHP’nin bayan milletvekilleri erkeklerinden daha sert, daha militan ve ideolojisini konuştururken vicdan micdan dinlemiyor, dümdüz gidiyorlar. Ama siz hem Tarsus gibi sıcak bir bölgenin insanısınız hem de hukuk okudunuz, etmeyin eylemeyin az da olsa konuşurken vicdanınızı yoklayın. Sizin gibi birinde aşırı derecede geliştiğine inanmak istediğim vicdanı böylesine çamurlar içine bulayamazsınız.
Size miras kalan, üzerine bastığınız bu topraklarda binlerce yıl adaletle hüküm sürmüş bir uygarlığın “Adalet” kırıntılarından veya esintilerinden size asla söz etmeyeceğim ama biliyorsunuz, Batı neredeyse iki yüz yıla yakın bir süre vicdanı öne çıkarmak, kilisenin, feodalitenin, despotizmin tutuculuğundan sıyırmak, ortaya çıkarmak için ölümüne mücadele vermiştir. Hatırlayın d’Alembert’in, Diderot’nun, Voltaire’ in…
Ve diğerlerinin neler çektiğini. Montesquieu ve Rousseau’nun yazı dahi yazamadığı zamanları hatırlayın. Bu insanların birçoğu yazdığı eserleri bile kendi ülkesinde yayımlayamadı. Başka ülkelerde ve müstear isimlerle yayımladılar ama gene de başları beladan kurtulmadı. Olanların yani o çekilenlerin hepsi şimdi heba mı olup gitti?
Vicdan için bunca çekilenler buharlaşıp uçtu mu?
Bir hukukçu olarak ayrıca hukuk’un, “Adalet” in ve bu arada vicdanın nasıl bir şey olduğunu siz elbette iyi biliyorsunuzdur.
Biliyorsunuz ama üstünü kapatıyorsunuz, ideolojiniz bu bilginizden ve mesleğinize karşı sorumluluğunuzdan daha öncelikli ve baskın. Öyle olmasa Türkiye bugün kim bilir nasıl bir “Süper Güç” olurdu.
Doğru; Deniz Feneri bir kara kutu. Ama Ak Parti’nin değil Türkiye’nin kara kutusu. Algısı açık, vicdanı duyarlı ve kirlenmemiş, ideolojisi ile değil, gözleri ile gören insanlar bu kara kutunun içine yakından bakarlarsa görürler ki:
- Deniz Feneri bu ülkenin ve başka birçok ülkenin binlerce, on binlerce, yoksuluna, fakirine ulaşmış dertlerine çare olmuş, yüz binlerce engellisine el, kol, göz, kulak olmuş, yüz binlerce işsizine, aşsızına iş ve aş olmuştur.
- Deniz Feneri büyük 1999 depreminde çaresiz, evsiz, barksız kalmış binlerce insana, aileye konut ve giysi olmuş, yüzlerce çocuk okutmuştur.
- Deniz Feneri şu anda adını duyduğumuz bütün yardım kuruluşlarının örneği olmuş, onların bu alanda ki öncülüğünü üstlenmiştir.
- Deniz Feneri son yıllara kadar adı sanı duyulmayan Kızılay gibi devlet destekli kurumları çoktan geçmiş, uluslararası camiada Kızılhaç ve benzeri Hristiyan kuruluşlarının karşısında Türkiye’yi temsil etmiş, Türkiye’nin yegâne yardımlaşma kuruluşu olmuştur.
Böyle bir yardımlaşma kurumunun onuru ve şerefi de Kanal 7’ye aittir. Çünkü bu evsafta devasa bir uluslararası yardımlaşma kuruluşunu ancak Kanal 7 gibi gücünü ve adaletini maneviyattan alan büyük medeniyetlerin takipçisi ve izleyicisi bir yayın kuruluşu yapabilirdi ve yaptı. İşte hazmedilemeyen bu... İşte benimsenemeyen, bir türlü kabullenilemeyen bu…
Almanya’nın kabullenememesini, hazmedememesini, istememesini çok iyi anlıyorum. Almanya’nın ve Fransa’nın Türkiye’ye karşı olan tavırlarını, zaman zaman meydana çıkan birikmiş öfkelerini, bu ülkelerin liderlerinin tutumlarından dolayı anlıyorum. Bölgesinde bir güç haline gelen Türkiye’yi hazmedemiyorlar bir türlü. Türkiye’yi temsilen özellikle sömürdükleri Orta Doğuda, Asya’da, Afrika’da Kızılhaç’la boy ölçüşen, hatta Afrika’da ki yardımlarıyla Kızılhaç’ı geçen bir Deniz Fenerine karşı olan tutumlarını da anlıyorum. Ama sizi anlamıyorum Sayın Tarhan, size ne oluyor? Siz niye gocunuyorsunuz Deniz Fenerinden? Deniz Feneri size ne yaptı?
Emine hanım, size bir soru sorayım, hâkimlik yaptınız, bu soru tam da size göredir. Eğer vicdanınızın üzerindeki toz toprağı da bir parça süpürürseniz bu sorumu net anlar ve net cevaplarsınız.
Sorum şu: Bir savcı, hâkimin verdiği karar metninin üzerinde istediği herhangi bir bölümünün üstünü kapatıp fotokopisini çektirir ve bununla işlem yaptırabilir mi?
Yapamaz ve yaptıramaz, değil mi? Ama bu yapıldı işte. Kanal 7 sahiplerinin şirketleri ile ilgili karar metninin bir bölümü yok edildi savcılar tarafından.
Peki, tutuklu Avukatları ne yapmış? Bu savcıların usulsüzlük yaptığını HSYK’ya şikâyet etmiş. HSYK ne yapmış? O da iki müfettiş gönderip savcıların bu usulsüzlüğü yapıp yapmadıklarının incelenip resmen tespit edilmesini istemiş. Konu bu. Peki, siz ne diyorsunuz; “HSYK silah olarak kullanılıyor, bu işin üstü örtülecek, soruşturmanın tam ortasında müdahale yapılıyor, müfettişler eli ile iktidar bu olayı örtbas ediyor, zaten HSYK’dakiler iktidardakilerin sınıf arkadaşı…”
Emine hanım; bunlar bir hukukçu milletvekilinin değil, bunlar militan ağzı ile konuşmuş herhangi birinin boş sözleri. Kendinize gelin. Ortada ciddi bir mesele var. Savcı, hâkimin kararına müdahale etmiş diyoruz, neden anlamak istemiyorsunuz bunu? Bu eğer ortaya çıkarsa (ki çıkacak, göreceksiniz) bizim başından söylediklerimiz de ayan beyan olup netleşecek. Ne diyoruz başından beri: bu olay hukuki değil siyasidir. Bu olay, dünyayı, özellikle İslam Dünyasını pay etmiş emperyalistlerin tekerine çomak sokulduğu için bir kuyruk acısı olayıdır. Bu olay, üzerinden Ak Partiye vurulma olayıdır, bu olay İşçi Partisi taraftarlarının rövanş alma gayretidir, bu olay mazlum ve mağdurların sivil hareketini baltalayıp bu harekete destek verenlerin ve vereceklerin vicdanlarına el koyma olayıdır.
Bu olay Kanal 7 gibi büyük bir kuruluşun susturulmaya ve sindirilmeye çalışılmasıdır ve aynı zamanda hem 28 Şubatta hem de benzeri dönemlerde muhafazakâr camiayı ezmek isteyenlere karşı dimdik durabilmiş olmanın öcünü alma olayıdır.
Bu olay, yaygın izleyici gücünü kullanarak dev bir sivil yardımlaşma organizasyonu ortaya çıkarmış ve bu organizasyon marifeti ile Afrika’daki sömürgen, ilkel ve misyoner Kızılhaç organizasyonlarını geriletmiş bir kuruma haddini bildirme olayıdır. Ve bu olay kendisine sivil maskesi takmış uluslararası misyoner vakıfların bir komplosudur. Bu olay bazı ülkelerin istihbarat servislerinin bir projesidir.
Peki, siz, ya siz nesiniz sayın bayan, ben sizi muhalefette ki bir partinin sözcüsü sanıyordum oysa siz bu misyoner vakıfların sözcüsüymüşsünüz meğer.
Ferman Karaçam - Radyo 7
fermankaracam@radyo7.com.tr
Yorumlar47