AK Parti’nin anlatacak bir hikâyesi kalmadı mı?
- GİRİŞ25.02.2020 11:23
- GÜNCELLEME25.02.2020 11:28
Geçtiğimiz haftalarda yapılan bir konuşmaydı.
Siyasal parti tanıtımlarına da imza atmış bir ünlü reklamcı ile birlikteydik. Laf dönüp dolaşıp Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti’ye geldi. O beni dinlemek istiyordu ama benim niyetim de asıl onu dinlemekti. Bu yüzden epey sıkıştırdım. Sonunda döküldü:
“AK Parti artık hikâye yazamıyor, yani AK Parti’nin anlatacak bir hikâyesi kalmadı. Acilen bunun üzerine odaklanmalı.”
Sorularım mitralyöz mermisi gibi boşaldı tabii.
-Neden hikâyesi kalmamıştı ya da yenisini yazamıyordu?
-Bunun sebebi ekonomik, sosyal ya da diğer alanlarda başarısız olması mı yoksa öyle algılanması mı?
-Her türlü saldırının altında sapasağlam kalan ve giderek kendini toparlayan bir Türkiye. Sağlam bir hikâye yok mudur burada?
-15 Temmuz darbe girişimine karşı direniş gibi büyük bir hikâye görmezden gelinebilir mi?
-Muhalefetin bir hikâyesi var mı?
“Dur dur” dedi elini kaldırarak.
“Sözünü ettiğim hikâyede anlatılacak olan, bu soruların yanıtları değil. Geçmişe gidelim. AK Parti’nin Türkiye’yi demokratikleştirmesi, eğitim ve sağlık reformu, Kürt meselesini sorun olmaktan çıkarması, ekonomik toparlanma ve millî gelirin dört kat artması, tek millet, tek vatan, tek devlet, tek bayrak dörtlemesi, darbe girişimlerine, muhtıralara karşı dik duruşu, savunma sanayisi hamlesi, FETÖ’ye ve teröre karşı amansız mücadelesi ve başarıları gibi pek çok konuları var anlatacak. Geçmişte bunlardan bazılarını çok güzel biçimde anlattı ve halkta da karşılık buldu. Sonuçta Erdoğan’ın o eşsiz liderliği altında bu çabalar yerini buldu.”
İyi peki, o hâlde eksik olan ne?
“Kimi başarılı işler hâlâ devam ediyor ama artık bunları anlatamıyor. AK Parti vizyonunu, geleceği nasıl kurguladığını, yapılan ve planlanan yatırımların 2023, 2030, 2040 Türkiye’sini nasıl şekillendireceğini anlatmalı. Misal hangi konuda başarılı AK Parti iktidarı, onu ortaya çıkarıp, bu başarının üzerinden bir gelecek hikâyesi yazması gerekiyor gençlere. Gençler kendilerini ileriki yıllarda güvende hissedemiyorlar çünkü. Hepsinin gözü yurt dışında. Aslında muhalefete de güvenemiyorlar ama devlet okullarında bile belirleyici olan ideolojik beyin yıkama yöntemi oy vermede önemli rol oynuyor. 2023’te 5 milyon yeni genç seçmen oy kullanacak. AK Parti hâlâ o genç seçmene yeterince ulaşamıyor ve hatta vahim durumda bile denebilir bu konuda. Sadece eldeki medya ile bu işler yürümüyor. Milyonlarca gencin elinde telefon var ve her şeyi anında görüyor. AK Parti’nin sosyal medya ekipleri çok başarısız ve yetersiz. Gençlerin ilgi alanlarına girip heyecan uyandırmak çok önemli.”
Evet, anlattıklarının arasında katıldığım pek çok husus var. Ama eskiden daha iyi olan neydi?
“Eskiden sosyal medya bu kadar yaygın değildi. Gençlerin arasında zehir saçan serbest ajanlar hemen hemen hiç yoktu. Bu yüzden gençleri sosyal medyada nasıl ve nelerle yakalayabileceklerini iyi tespit etmek ve buna uygun yeni hikâyeler yazmak gerekli.”
Bir konuyu daha merak edip sordum. AK Parti’nin performansı nasıl?
“Erdoğan her zamanki gibi zinde, müthiş etkileyici ve şaşırtıcı. Ancak AK Parti teşkilatında bakanlardan, milletvekillerinden teşkilat mensuplarına kadar, istisnaları tenzih ediyorum, ağırlıklı bir bölüm eski heyecanlarını yitirmişler. Erdoğan konuşmadan ağızlarını açmıyorlar. Sosyal medyayı kullananlar çiçek böcek resimleri, kedi köpekle çekilmiş fotoğraflarını yayınlıyorlar. Bunlar iyi de sistematiği yok. Bazı bakanlar bitmiş ya da devam eden işlerin önünde fotoğraf çektirip kendi PR’ını yapıyor. Heyecan, heyecan, heyecan…”
Neyse içim karardı biraz, konuyu değiştirdim orada.
Merdiven altı birliktelik ve PKK’nın taşıyıcı anneleri
HDP Eş Başkanı Pervin Buldan sonunda baklayı ağzından çıkardı ve konuştu:
-Aşkımızı artık tüm muhitimize duyuralım.
-Bu birlikteliği tek seferlik İstanbul seçimlerinde kabul ettik ama bunu sürekli kılalım.
-Merdiven altı aşklar kısa ömürlü olur, biraz cesaret ve şeffaf bir birlikteliğe ihtiyacımız var.
Pervin Hanım açık konuşmuş ve lafı dolandırmamış. Kandil’deki “baba” yapılması gerekeni kulağına fısıldayınca herkesin bildiği sırrı ifşa etmekte beis görmemiş. Kripto sevgilileri İYİ Parti ve CHP’ye ise bodoslamadan “Nikâhı basmazsanız bende görüntüleriniz var” demeye getirip ayarı vermiş.
Tabii bu işler HDP kongresine “en solcu, en komünist” milletvekili ve parti yöneticisi olarak Aykut Erdoğdu’yu göndermekle bitmiyor. Pervin Hanım “Bu işi aleniyete dökmezseniz 2023 seçimleri size haram olur” diyor.
Dolayısıyla CHP ve İYİ Parti, sözcüleri olan Yavuz Ağıralioğlu ile Özgür Özel’i Kandil’e gönderip HDP’yi istemeliler.
FETÖ muhalefete “siyaset yapma” anlamında çok şey kattı. Önce takiye ile ittifakı saklayabiliyor, sonra da alıştıra alıştıra PKK’yı kendi tabanlarında meşrulaştırıyorlar. Ama öte yandan öyle görülüyor ki HDP’nin durumu, uzun yıllar boyunca sevgilisi tarafından evlenme vaadiyle oyalanan ve “Annemi babamı ikna etmeliyim, şu işleri bir toparlamalıyım” yalanlarıyla evliliği bekleyen kızın hâline benziyor.
CHP ve İYİ Parti ise bir terör örgütü olarak PKK’nın siyasal uzantısı artık sır olmayan HDP ile ilişkisini oy kaygısıyla hâlâ inkâr edip “taşıyıcı anne” olmakla yetinmek istiyor.
Nedir bu taşıyıcı annelik?
Yani HDP’yi arkasındaki silahlı terör örgütü PKK’ya rağmen olabildiğince meşrulaştıracaklar, bunun için sırtlarında ya da kucaklarında taşıyabildikleri kadar taşıyacaklar. Ama eğer kontrolleri dışında kötü bir olay ortaya çıkarsa ve zor durumda kalırlarsa da “Bizimle ilişkileri yok ki, biz onları terörle ilişkilerini kesmek koşuluyla siyasete kazandırmak istedik ama öyle görünüyor ki terörle bağlarını koparamamışlar” diye inkâr yoluna sapacaklar.
HDP de bu durumun farkında ve işi resmiyete dökmek ve zor bir durumla karşılaşıldığında da “Biz CHP ve İYİ Parti ile nikâhlıyız” deme rahatlığında olmak istiyor.
Hadi bakalım. Ümit Besen’in hayatlarımızda vazgeçilemeyen bir yer edinen “Nikâh Masası” şarkısı eşliğinde bekliyoruz.
Türkiye
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol