CHP iktidarı için darbe planı
- GİRİŞ17.05.2024 09:44
- GÜNCELLEME17.05.2024 09:44
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Osman Kavala’nın yeniden yargılanması talebini oy birliği ile reddetti. Üç ayaklı planın bir ayağı çökmüş oldu.
Nedir diğer ayaklar? Biri Ak Parti’yi hedef alan Ayhan Bora Kaplan kumpası, diğeri ise MHP’yi hedef alan Sinan Ateş cinayeti komplosu.
Siyasi hedef açık: Aynı anda hem Ak Parti’yi hem MHP’yi yıpratmak, Cumhur İttifakını yıkarak DEM’lenmiş CHP’yi Türkiye siyasetinin merkezine oturtmak.
Ankara’daki kumpas başarılı olsaydı Erdoğan’ı Ak Partinin başından uzaklaştırmaya hatta yargılamaya varacak bir süreç başlatacaklardı. Sinan Ateş dosyasındaki komplo tutsa aynı süreç MHP için çalıştırılacaktı.
Osman Kavala’nın serbest bırakılması, bu noktada bir katalizör işlevi görecekti. Hem Ak Parti-MHP arasına nifak sokulmasına yarayacak hem de Erdoğan’ın arkasındaki halk desteğini zayıflatacaktı.
Ondan sonra ver elini girelim CHP ile mutlu bir peri masalına..!
Bazılarının bu işi bir peri masalı pembeliğinde hayal ettiğine eminim. Ama böylesi bir senaryo, Türkiye için kabustan başka bir şey olamaz. Çünkü PKK ve FETÖ, CHP’nin etekleri altında gizlenip diş göstermeye devam ediyor.
CHP’li Türkiye’nin ne olacağını görmek isteyenler belediyelerdeki kadrolaşmanın niteliğine şöyle bir göz atsınlar bakalım, hangi terör sevdalısı tipleri hangi makamlarda görecekler.
UĞUR DÜNDAR BU İŞİN NERESİNDE?
Olayların içindeki FETÖ izi en başından beri ortada idi. Gazeteci görünümlü Firari FETÖ’cülerin tetikçilikle görevli olduğu bir operasyon çalıştırıldı. İçeride de “solcu” görünümlü başka “gazetecimsiler” vardı. Emniyetten ve yargıdan sızdırılan bilgileri manipüle ederek, bazen de dümdüz uydurarak bu mekaniğin bir parçası haline geldiler.
Bunlar tescilli tipler oldukları için bizleri pek şaşırtmadı. Ama son olayda işler gelip çakma duayen Uğur Dündar’a kadar dayandı! Sanıklardan birinin Ankara Emniyetinde Uğur Dündar ile görüştürüldüğü, sanığa -kumpasçı polisleri kast ederek- “abilerin ne diyorsa yap” diye telkinde bulunduğu iddia ediliyor. Bu iddia, detayları ile mahkeme tutanaklarına geçmiş.
Ben kendi kendime “olmaz yahu öyle şey” derken, gazeteci Emre Erciş’in yazdıkları düştü önüme. Erciş, dava dosyasında öyle bir detay yakalamış ki insanın ağzı açık kalıyor.
Son iki hanesi C4 olan gizli tanığın ifadesindeki bilgileri Uğur Dündar Sözcü’deki köşesinde bire bir yazmış. Aslında dosyadan bu şekilde bilgi sızdırılarak sırf bir tanık ifadesini somut gerçek gibi yazmak da gazetecilik etiğine uygun değil ama asıl bomba bu değil… Uğur Dündar yazılarını gizli tanık ifade vermeden önce yazmış!
Bir ihtimal, tanık önce Uğur Dündar’a bilgi verip sonra ifade vermiştir. Ama madem “gizli tanık” olarak ifade verecek neden gidip -gizliliğini riske ederek- olayları bir de Uğur Dündar’a anlatsın? Diğer bir ihtimal, Dündar kamuoyuna mal olmuş bazı dedikoduları yazmış olabilir. Ama yazılar çok zaman önce değil tanık ifade vermeden birkaç gün önce yayınlanmış. Yani sanki çok özel bir zamanlama yapılmış!
Bir yanda bu tuhaf yazılar, diğer yanda “sanıklar Uğur Dündar ile görüştürüldü” iddiası. Uğur Dündar ne açıklama yapıyor peki? “Ben Ankara Emniyetinden kimseyi tanımam” diyor. Böyle kıvırmak yerine “HTS kayıtlarına, kamera kayıtlarına, otoyol kayıtlarına bakın benim bir ziyaretim veya görüşmem yoktur” dese ya!
Belediye medyasında Dündar ile köşe paylaşan bir başkası da yazısına “Emniyet’te iç savaş” başlığı atmış. Bir darbe girişimini Türkiye Cumhuriyeti’nin polis teşkilatında “iç savaş” varmış gibi tüm polisleri töhmet altında bırakacak şekilde görmek kime hizmet eder, takdiri size bırakıyorum.
Gaffar Yakınca / Aydınlık
Yorumlar4