ABD İsrail için Hollanda'yı işgal eder mi?
- GİRİŞ25.05.2024 09:25
- GÜNCELLEME27.05.2024 09:10
Önce Uluslararası Ceza Mahkemesi, ardından Uluslararası Adalet Divanı..
Her iki taraftan gelen açıklama da İsrail'in aleyhinde..
Birinde Netanyahu ve Gallant hakkında yakalama kararı talebi var diğerinde ise soykırıma son verilmesi isteniyor.
Adalet Divanı'ndan yapılan açıklamada Hamas'ın Aksa Tufanı Operasyonu için "saldırı" ifadesi kullanılırken, İsrail'in Gazze'deki soykırımı için "askeri operasyon" ifadesi kullanılıyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nden gelen açıklamada ise Hamas ve İsrail'in aynı kefeye koyulduğunu görüyoruz. Biden'a katılmamak elde değil. Bir tarafta işgalci diğer tarafta işgale uğrayan varken, "rezalet" gerçekten.
Yüzde 71'i kadın ve çocuklardan oluşan 35 bin 800 Filistinli şehit edildi. 77 bin ton patlayıcı kullanıldı. Bunlar tespit edilebilen resmi rakamlar. Elbette kayıplar çok daha fazla.
Dünya halklarında kıpırdanma var son dönemde. ABD'de protestolar, Avrupa toplumlarında protestolar..
Norveç, İrlanda ve İspanya Filistin'i tanıma kararı aldı ek olarak. UCM Başsavcısının talebi kıymetli, Adalet Divanı'nda İsrail'in saldırıları sonlandırmasına yönelik ek önlemler 15 kişilik yargıç listesinde 13'e 2 ile kabul ediliyor.
Yani gelişmelere tanık olurken insanın içine "Sanırım katiller cezasını yakında çekecek" hissiyatı az da olsa oluşmuyor değil. Fakat bir de tüm bu adımların etkisiz hale getirildiği o kokuşmuş uluslararası düzene göz atalım.
UCM NETANYAHU'YA YÖNELİK YAKALAMA KARARI ALIRSA ABD HOLLANDA'YA SAVAŞ AÇABİLİYOR!
Netanyahu ne dedi UCM Başsavcısının yakalama talebine? "Ben değil savcı endişelensin"
Peki, bu rahatlık nereden geliyor? Tabii ki Amerika'dan. ABD'ye 11 Eylül'ü hatırlatarak Bush-Ladin benzetmesi yapmasının bir nedeni var. Beyaz Saray'a "Gereğini yapın" diyor Netanyahu. Gereği ne mi? Belki de Lahey'i işgal etmek.
Kulağa garip geliyor olabilir ancak ABD yasaları hem Biden'ı hem de Netanyahu'yu gerekirse savaşa girebilecek şekilde koruyor Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne karşı. 3 Ağustos 2002'de dönemin başkanı Bush tarafından imzalanan, "Lahey İşgal Kanunu" şeklinde anılan 29 sayfalık bir yasa var. Adı da "American Service members Protection Act" Bu yasa ABD resmi kurumlarına UCM ile işbirliği yapmalarını yasaklıyor. Washington'a da mahkemenin hedefindeki ABD ile müttefik ülke vatandaşlarını kurtarmak için gereken tüm önlemlere başvurulabilme imkanı tanıyor.
Yani ABD yasalarına göre UCM Netanyahu'yu hedef gösterirse, ABD ordusu Lahey'i işgal edebiliyor. Hiçbir uluslararası kurumu ciddiye almayan katil Netanyahu da bu yasaya dayanarak hem ceza mahkemesini hem BM'yi herkesi tehdit etme gücünü kendinde buluyor.
En güçlü ortaklık suç ortaklığı işte. Nasıl da arkasında duruyor ABD'li senatörler Netanyahu'nun. Nasıl farkındalar UCM'den yakalama kararı çıkarılırsa, sıranın kendilerine geleceğinden. İşlerin iyice sarpa saracağından endişe etmiyorlar boşuna.. Boşuna demiyorlar "Bu mahkemeyi bizi yargılasın diye kurmadık" diye.
ADALET DİVANI BU KARA DÜZENDE NE İŞE YARAYACAK?
Gelelim Adalet Divanı'ndan çıkan karara. Hukuki detaylarda boğulmadan sonuca varmaya çalışıp soralım "Soykırım suçlaması gelir mi?" diye.
Kararın bağlayıcılığı bulunsa da Adalet Divanı'nın askeri gücü olmadığı için mesele yine iyi ihtimalle BMGK'ya taşınacak. BMGK'ya taşınan kararlarının akıbetinin ne olduğunu da hepimiz biliyoruz. Katliamın ortağı ABD, net bir tavır alıp İsrail'i kan dökmemeye zorlar mı? Bunun yanıtını da maalesef biliyoruz.
Yine de hem Ceza Mahkemesi hem de Adalet Divanı'nın adımları, hukuki olarak uluslararası alanda İsrail aleyhindeki en ciddi adımlar. Yıllar önce böyle bir süreçle karşılaşacaklarını ne İsrail ne ABD hayal edebilirdi hiç şüphesiz.
NETANYAHU ÜLKESİNİ YALNIZLAŞTIRMAYA MI ÇALIŞIYOR?
Gelişmelerin İsrail cephesindeki yansımalarına bakalım son olarak. Irkçı aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı İtimar Ben Gvir'in ilk yorumu, "Geleceğimiz yahudi olmayanların ne söylediğine değil yahudilerin ne yapacağına bağlı" oldu. Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ise "İsrail varlık savaşı veriyor, kim savaşı durdurmasını istiyorsa yok olmasını istiyor demektir" dedi.
Evet, İsrail kan dökmeden duramıyor, haklı Smotrich. Ama İsrail'in varlık savaşından çok Netanyahu'nun varlık savaşı var ortada. Katil Başbakan, İsrail'i dışlanmış bir devlet haline getirmek için yoğun çaba sarfediyor. Bu sayede uluslararası eleştirileri lehine çevirecek. İsrail halkının dışarıya karşı tek yürek olup kendisini savunmasını istiyor. Böylece koltuğunda bir süre daha kalmayı amaçlıyor.
BİR GÜN HERKES "DÜNYA 5'TEN BÜYÜKTÜR" DİYECEK!
Yaşadıklarımız, gördüklerimiz.. Uluslararası sistemdeki işlevsellikten uzak yapı.. Hepsi tüm dünya halklarına işaret ediyor aslında bu düzenin değişmesi gerektiğini. Siyasetçiler henüz bu noktayla yüzleşmekten kaçmaya çalışsa da toplum baskısı ciddi manada etkiliyor yönetimleri. Şimdi majör değişiklikler görmesek de özellikle Batı dünyasında cereyan eden mevcut huzursuzluğun ciddi sonuçlar doğuracağı gün gibi ortada.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Albaraka İslami Finans Zirvesi'nde yaptığı konuşma ile son vermek istiyorum yazıya.. "Afrika'da onca yer altı kaynağına rağmen insanlar açlıktan ölüyorsa, Suriye'de, Sudan'da, Yemen'de kan akmaya devam ediyorsa, Gazze'de 35 bin 600 masum insan acımasızca katlediliyorsa, medeniyetin beşiği Akdeniz mülteci kabristanına dönüşmüşse, her yıl binlerce umut yolcusu son nefesini çöllerde, dağlarda veriyorsa, kusura bakmayın ama kimse kendini emniyette hissedemez, gece başını yastığa rahat koyamaz."
Akif Küçükal / Haber7
Yorumlar17