Haniye'nin ölümü sonrası ABD tetikte
- GİRİŞ02.08.2024 09:07
- GÜNCELLEME04.08.2024 09:39
Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye İran'ın başkenti Tahran'da uğradığı saldırıda hayatını kaybetti.
İsrail suikasti resmen üstlenmese de Netanyahu'nun kabinesinde bulunan bakanlar kutlama mesajları paylaştı.
Saldırının arkasında kendilerinin olduğunu ima etti.
Netanyahu'nun emriyle gerçekleştirildiği düşünen suikast bölge için oldukça kritik bir dönemin başlangıcına işaret.
İsrail'in operasyonlarını tamamıyla "kendini savunmak" olarak yorumlayan Biden yönetimi eleştirilerin hedefinde.
Biden hükümetinin karşısında bulunan eski başkan Donald Trump ve Cumhuriyetçiler, İsrail'e koşulsuz desteğiyle biliniyor.
ABD istihbarat raporlarına göre İsrail birden fazla cephede savaşmaya hazırlıklı değil.
Gazze'deki direniş, işgal altındaki Batı Şeria'da yeni bir intifada potansiyeli ve Hizbullah'la Esed rejiminden gelebilecek adımlar, Tel Aviv yönetimi için büyük bir tehdit oluşturuyor.
Irak ve Suriye'deki tecrübelerinin ardından yeni bir savaşa girmek istemeyen ABD ise bölgesel çatışmanın önüne geçmeyi amaçlıyor.
Ancak birçok koldan İsrail'e saldırı olması durumunda çatışmaya müdahil olmak durumunda olacaklar.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu verilen destekten emin olmak için önce Başkan Biden'la;
Ardından aday olmasına kesin gözüyle bakılan Kamala Harris'le bir araya geldi..
Harris'ten sonra da Donald Trump'la görüştü.
TRUMP KAZANIRSA SAVAŞA İTİLMEYE ZORLANABİLİR
Anketlerde önde gözüken Trump savaşa karşı olduğunu ancak İsrail'e desteğinin de devam edeceğini vurguladı.
Trump'ın Suriye başta olmak üzere birçok çatışma alanından çekilmeyi planladığı biliniyor.
Politikasını da bu gerçeklikte inşa etmiş durumda.
"Barış getiren lider" imajıyla Amerikan seçmeninin ve dünyanın sempatisini toplamayı amaçlıyor.
Netanyahu'nun ABD'deki temaslarının ardından İsrail'in yurt dışındaki saldırılarını yoğunlaştırması dikkat çekici.
Görünüşe göre Washington yönetimi, Tel Aviv'i daha büyük bir çatışma çıkartmaması konusunda ikna edebilmiş değil.
İktidarını korumak isteyen Netanyahu'nun ülkesine yapılacak bombardımanlarla düşmanlarını terörist olarak lanse etme amacı malum.
Zira Gazze'deki sivil ölümleri iktidarını sarsmış durumda ve bir çıkış yolu arıyor.
Trump'ın seçildiği senaryoda;
İsrail ile güçlendirilmiş ittifak politikasının uygulanacağını söylemek mümkün.
Trump yönetiminin İsrail ile olan stratejik işbirliğini daha da güçlendirmesi bekleniyor.
Tel Aviv'e daha fazla askeri ve istihbarat desteği sağlayacağı öngörülüyor.
ABD'nin bölgedeki askeri varlığının artışı ve Hamas'ın finansal kaynaklarını kesmek için daha sıkı ekonomik yaptırımların da gerçekleşebileceğini söylemek yanlış olmaz.
Hamas'ın İran ile olan bağlantıları göz önünde bulundurularak, Trump yönetimi İran'a karşı daha sert bir tutum sergileyebilir.
Dolayısıyla bu senaryoda yeni ekonomik yaptırımlar ve olası askeri operasyonların artması bekleniyor.
Trump yönetiminin, Hamas iktidarı bırakmadığı sürece Filistin yönetimi ile olan diplomatik ilişkileri daha da sınırlandıracağı söylenebilir.
ABD, Hamas'ı ve Filistin yönetimini izole ederek, İsrail ile Filistin arasındaki barış görüşmelerini zorlaştırabilir.
İsrail'in elini güçlendirecek bu yöntem iki devletli çözümün önünde doğrudan bir engel olacaktır.
HARRIS BIDEN'DAN SONRA AYNI HATALARI YAPMAK İSTEMEYEBİLİR
Harris'in seçilmesi halindeyse, Biden'ın yaptığı hataları yapıp yapmayacağı merak konusu.
Harris söylemleriyle bölgede akan kanın durmasından yana.
Dolayısıyla İsrail ve Filistin arasındaki barış görüşmelerine daha fazla odaklanabilir.
İki devletli çözüm için uluslararası toplumla işbirliği yapılması ve bu yönde yeni diplomatik girişimlerde bulunulması bekleniyor.
Harris yönetimi, Hamas ile doğrudan veya dolaylı yollarla diyaloğa girmeyi deneyebilir.
Özellikle Hamas'ın iktidardan çekilmesi ve rehinelerin teslim edilmesi karşılığında;
Saldırıların sona ermesi konusunda adımlar atılması olası.
Harris'in bu formülle yaklaşımı Hamas'ı politik bir çözüm konusunda teşvik edecektir.
Harris yönetiminin Gazze'ye insani yardımların artırılması için çalışabileceği değerlendiriliyor.
Kentin altyapısının yeniden inşası ve halkın yaşam koşullarının iyileştirilmesi için bu durum şart..
Demokratların "direnişle" ideolojik bir savaşa girmesi de mümkün.
Zira Cumhuriyetçiler savaşlarında silahın gücünden faydalanılması gerektiğini savunurken;
Demokratlar için ideolojik mücadele oldukça önemli bir yer tutuyor..
Bölgesel dengeleri ele aldığımızda ABD'nin Orta Doğu'da birçok üssü mevcut.
Ancak İran'ın da Irak'tan Yemen'e kadar müttefikleri ve milislerinin sayısı küçümsenmeyecek kadar fazla.
Dolayısıyla Trump yönetimi de başa gelse kesin olarak savaş çıkartacağını söylemek doğru olmayacaktır.
Ancak Netanyahu'nun kurduğu koalisyon kışkırtıcı eylemlerini sürdürürse;
Trump'ın Cumhuriyetçi kitlesine "başka çare kalmadı" demesi uzak bir ihtimal olmayacaktır.
Sonuç olarak, bölgede akan kanın durması için gerekli olan iki devletli çözümdür.
Ancak hem mevcut yönetimin hem de gelecekteki iktidarların önceliğinin yalnızca ateşkes olduğu görülüyor.
Dolayısıyla Filistin sorununun kısa vadede çözüme kavuşması ne yazık ki mümkün görünmüyor.
Hüseyin Akif Küçükal / Haber7
Yorumlar3