İran-İsrail geriliminde Türkiye denklemin neresinde?
- GİRİŞ17.08.2024 09:26
- GÜNCELLEME19.08.2024 09:15
Hareketli bir haftayı daha geride bıraktık.
En önemli gelişmelerden biri şüphesiz Mahmud Abbas'ın Türkiye'de misafir edilmesi ve Gazi Meclis'te yaptığı konuşmaydı. Türkiye, Abbas'ı ağırlayarak siyonizmin, soykırımcı zihniyetin karşısında insanlıktan yana taraf olduğunu tüm dünyaya göstermiş oldu.
Abbas, tartışmalı bir isimdi. Filistin'i temsil noktasında oturduğu koltuğu ne kadar hakettiği sorgulanmaktaydı. Maaşını İsrail'den alıyordu, dilinde İsrail'in güvenliğini sağlamak vardı.
Ancak şu da bir gerçekti ki uluslararası toplum Filistin'in lideri olarak Abbas'ı tanıyordu. Bu nedenle Türkiye'yi ziyaret etmesi, Türkiye'nin takındığı tavır ve aldığı pozisyonu dünyaya anlatmak açısından değerliydi.
Ziyaretle Türkiye aslında Abbas'a Filistin'in lideri olduğunu hatırlattı. Buna göre davranması, cesur olması gerektiği yönünde mesaj verilmiş oldu. Abbas'ın mecliste yaptığı konuşmada Gazze'ye gideceğini söylemesi de ziyareti anlamlı kılan bir başka husus oldu.
HAMASSIZ ATEŞKES GÖRÜŞMELERİNDEN SONUÇ ÇIKAR MI?
Yine hafta içindeki önemli gelişmelerden bir diğeri, ateşkes süreciydi. İsrail'in masadaki şartları kendi lehine revize etmeye çalışması Hamas'ın müzakerelere katılmamasına yol açtı.
Amerika kendisini her ne kadar ateşkes isteyen blokta gibi göstermeye çalışsa da daha yeni İsrail'e 20 milyar dolarlık silah yardımında bulunduğunu hatırlatmak gerek. Dertleri ateşkesten ziyade dünyaya "insan haklarından yanayız" mesajı vermek. Alıcısı var mı, artık yok.
Daha önce de ABD'nin bir taraftan soykırımı fonlarken diğer taraftan iç kamuoyuna İsrail yönetimi ile Beyaz Saray arasında kriz yaşandığı algısını yerleştirmek istediğini biliyoruz. Bunun alıcısı olacak mı, Kasım ayında göreceğiz.
İRAN İLE İSRAİL SAVAŞI KAPIDA MI?
Ateşkesten yana pek dertleri olmadığı ortada ancak İran ile savaş konusunda çekimser bir Amerika'dan bahsetmek mümkün. Bu konuda Washington ile Tel Aviv arasında görüş farklılıkları var.
Ne gibi sorusunu hemen yanıtlayalım. Orta Doğu'da büyük bir savaş çıksın ve İsrail Arz-ı Mevud hayallerine ulaşsın istiyor mu Amerika, elbette istiyor. Ancak bunu bugünden yarına en hızlı şekilde gerçekleştirmesi, ne Beyaz Saray'ın ne de Pentagon'un işine geliyor.
Yani "Evet, savaş çıksın bölgede. Fakat bizim kontrolümüzde çıksın" diyorlar.
Pentagon raporları, Amerika'nın Rusya ve Çin ile verdiği küresel rekabete olumsuz yansıyacağını düşünüyor İran ile olası bir savaşın. Bu nedenle de Türkiye'den yardım istediler İran ile temasa geçmesi için. Olası misillemenin şiddetini belli bir oranda tutup, bölgesel bir savaştan kaçınmak için.
İran cephesi de Amerika gibi büyük yoğunluklu bir savaşın tarafı olmak istemiyor elbette. Yıllardır üzerinde çalıştıkları Nükleer birikimlerinin heba olmasını arzu etmiyorlar.
Ayrıca reformist bir lidere sahipler. Çünkü İran sokaklarında muhalefet çoğunlukta artık. Toplumsal bir kırılmanın önüne geçmeleri gereken şu zamanlarda bir de savaş ile zaman kaybedemezler.
Diğer taraftan proxy örgütlere de "ben sizin ağabeyliğinizi yapmaya devam edeceğim" mesajı iletmeleri gerekiyor. Bunun yolu da Nisan ayındaki misillemeden daha güçlü bir şekilde İsrail'e karşılık vermekten geçiyor.
TÜRKİYE DENKLEMİN NERESİNDE?
"Türkiye bu denklemde neden İran ile ABD arasında arabulucu rolü oynamalı" sorusuna gelirsek..
ABD'li eski bir albayın hafta içinde PKK-YPG'yi Türkiye'ye saldırtacağız, Erdoğan ülkesini savaşa sokmak istemiyor ama bu kaçınılmaz" dediğini hatırlayalım.
Zaten amaçları Türkiye'yi de oyuna dahil etmek kısacası. Ankara'nın uzun zamandır diplomasi hamlelerini "bölge ülkeleriyle birlikte kalkınma" fikriyle attığını görüyoruz. Olası İran-İsrail savaşının 30 milyon Türk'e ev sahipliği yapan İran'dan göç akımını tetikleyeceği, bu durumun da Türkiye'yi geriye götüreceğini aşikar.
Bazı zihniyetler bu senaryonun gerçekleşmesi durumunda, "Türkiye İsrail'i korumak için devreye girdi" şeklinde lanse etmeye kalkabilir. Kulak asmamak gerek. Çünkü, Türkiye'nin kendi güvenliği için bölgede çıkabilecek bir savaşa engel olması şart.
KURSK HAMLESİ NE GİBİ SONUÇLAR DOĞURACAK?
Son söz olarak Kursk diyelim. Orta Doğu'da kılıçlar çekilmiş, tansiyon doruğa ulaşmışken, Rusya topraklarına Ukrayna taarruzu gerçekleştiğini gördük yine hafta içinde.
Ukrayna, Rus güçlerine karşı Kursk'ta tehlikeli bir risk aldı. İlerleme katetti. Hatta, Kursk kentindeki siviller yeşil otobüslerle tahliye edildi. Aynı bir zamanlar Suriye'de tahliye edilen siviller gibi..
Şu an her ne kadar Ukrayna Kursk'ta etkin bir pozisyonda olsa da, orta ve uzun vadede bu taarruzun sonuçları ağır olacaktır Kiev yönetimi için. Putin'in barış görüşmelerini çöpe attığına şahit olduk, akabindeki bırakın Kiev'i, topyekün bir savaş ilanıyla Lviv'e doğru ilerleyen Rus güçlerini görmemiz uçuk bir öngörü olmayacaktır. Rusya Kursk'ta, Ukrayna'nın stratejik rezervlerini bitirmesini sağlarken, Donbass'ta ilerleyişini sürdürüyor.
Umalım ki tüm bölgelerde sivil kayıpların yaşanmadığı, savaşların sona erdiği bir sürec bizi bekliyor olsun.
Hüseyin Akif Küçükal- Haber7
Yorumlar11