Suriye'de ipler Türkiye'nin elinde!

  • GİRİŞ07.12.2024 08:41
  • GÜNCELLEME09.12.2024 08:52

Ya iktidarın kibrine sahip çıkacaklar ve körü körüne bağlılık sergileyecekler ya da kaçacaklardı.. Kaçmayı tercih ettiler..

Esed Ordusu'nun çözülmeye başladığını görüyoruz Suriye'de. Ordular kayboluyor, binlerce askerin varlığına dair emare yok bazı noktalarda. Toplu ayrılmalar yaşanıyor. Lazkiye'ye Tartus'a akın akın göç başlamış durumda. Esed rejimi de Şam'ı terk ediyor. Baas yönetiminden isimler Lübnan gibi ülkelere kaçmış durumda. Esed'in Suriye'den ailesi ile Tahran'a kaçtığı ileri sürüldü en son.

DOHA'DAN ANLAŞMA ÇIKAR MI?

Rejim karşıtlarının Hama ve Humus'tan sonra Şam'a doğru kararlı ilerleyişi, Esed rejiminin ise dağılma emareleri Suriye'de yeni bir düzenin kurulacağını gösteriyor bizlere. Rusya ve İran'ın kırılan etkisini düşününce Suriye'de olup bitenler hakkında en kritik güç Türkiye diyebiliriz. Ve bölgesel aktörlerin ve komşu ülkelerin Suriye'nin geleceğini konuşmak için sıraya girdiği o Türkiye, bugün Katar'ın başkenti Doha'da kritik bir toplantıya katılıyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İran ve Rus mevkidaşları ile Astana toplantısı gerçekleştirecek haftasonu.

Toplantıya ilişkin sonda söyleceğimizi başta söyleyeyim. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın -özellikle tercih edilmişcesine- Hz. Ali Camiinde kıldığı Cuma namazı sonrası yaptığı açıklamada kullandığı "Muhaliflerin bu yürüyüşü devam ediyor. Temennimiz kazasız belasız bir şekilde Suriye'deki bu yürüyüş devam etsin." ifadelerinden de anlaşılacağı üzerine, Astana ortağı Rusya ve İran'ı tatmin edecek bir sonucun çıkmayacağı aşikar. Formalite yerine getiriliyormuş gibi bir hava var esasen.

ASTANA FORMATI NEDEN BAŞARISIZ OLDU?

2015 yılında hayata geçirilen Astana formatında bugüne de 22 toplantı düzenlendi. Rejim ve muhalifler arasında Suriye krizine çözüm aransa da yıllar boyunca aslında bir oyalama aracı olarak kullanıldı yapılan görüşmeler. Rejim muhalifleri muhatap almayı reddetti. Astana sürecinin ana başlıkları olan, siyasi çözüm, anayasa çalışmaları, mültecilerin onurlu ve güvenli geri dönüşü, terörle mücadele ve Suriye'nin toprak bütünlüğü gibi önemli meselelerde hiçbir somut adım atılmadı.

2017 yılında İdlib'te gerginliği azaltma bölgesi ilan edilse de hem rejim hem de Rusya hava saldırılarıyla, İran destekli gruplar ise karadan, muhalif bölgeleri hedef almayı sürdürdü. Ateşkesler masalarda imzalanan mutabakat metinlerinde kaldı. Bombardıman altındaki siviller göçe zorlandı, işgalci PKK/YPG'nin bölgeye yerleşmesine ve demografik yapıyı bozmasına müsaade edildi.

Astana süreci boyunca Türkiye, ortaklarını defalarca uyardı. Yaşanan hadiselerin Astana ruhuna uymadığı dile getirildi. Ancak Türkiye'nin maruz kaldığı mülteci krizi ve terör kaygıları dikkate alınmadı. "Güvenli Bölge" planında Ankara'ya verilen sözler tutulmadı. Bölgede atılan tüm adımlar istikrarsızlığın sürdürülmesine hizmet etti. Esed rejimi, son dakikaya kadar Türkiye'nin diyalog kurma çağrılarına, Mehmetçiğin bölgeden çekilmesini şart koşarak yanıt verdi. Diyalog fırsatını, diplomasi seçeneğini de elinin tersiyle itti.

TÜRKİYE'NİN DOHA'DA ELİ GÜÇLÜ!

İşte mesele bu noktalardan, muhaliflerin ilerleyişi ile Esed rejiminin sahada uğradığı hezimeti, diplomasi yoluyla çözme arayışına geldi. Amerikan basını Esed'in muhalifleri durdurması için Türkiye'den yardım istediğini bile yazdı. Şimdi ise Rejim garantörleri Rusya ve İran'ın talebiyle Türkiye, belki de elinin en kuvvetli olduğu müzakere masasında Doha'da, muhataplarını dinleyip kendisine en uygun yolu seçme şansına sahip..

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Türkiye'yi temsil ettiği toplantıda, Türkiye'nin pozisyonunu anlamak için, Fidan'ın Pazartesi günü Ankara'da İranlı mevkidaşı Arakçi ile yaptığı basın toplantısına geri dönelim. Bakan Fidan, ötelenmiş sorunların Astana Süreci ile yönetilecek bir durum olmaktan çıktığına dikkat çekmiş, yeni bir Astana sürecinin hayata geçirileceğini belirtmişti. Buradaki "Yeni Astana" vurgusu, yukarıda bahsini geçirdiğimiz, Türkiye'nin istediği şekilde gerçekleşmesi muhtemel sürecin nişanesi aslında.

RUSYA VE İRAN ESED'TEN VAZ MI GEÇTİ?

Türkiye, Suriye'nin geleceğinde masada muhaliflere yer verilmesini istiyor. Dolayısıyla bir anlaşmadan bahsedilecekse bu muhalifler olmadan gerçekleşmeyecek gibi duruyor. Rusya ve İran, rejimin sahadaki başarısızlığı dolayısıyla pozisyon değiştirmek zorunda kaldılar. Rus ordusu Fırat'ın batısında PKK işgalindeki bölgelerden çekildiler. SMO'nun bölgedeki ilerleyişi de sürüyor. Buradaki terör izlerinin silinmesi an meselesi. Peki Moskova, Suriye'de bu zamana kadar elde ettiği kazanımları nasıl korumayı amaçlıyor? Tartus ve Hmeymim'deki üslerini Türkiye ile uzlaşma suretiyle garanti altına alarak..

Rusya'nın Türkiye arabuluculuğunda muhaliflerle anlaşma ihtimali var. Muhalifler de Rusya'ya "Esed rejimine verdiğiniz desteği kesin, sizi Suriye'nin yeniden inşasında dost ülke olarak kabul edelim" çağrısında bulundu. Moskova'nın Esed'siz bir Suriye planına sıcak baktığı düşünülebilir. Hatta bu plan dahilinde Suriye'nin geleceğindeki yönetimle mesafeli olmamak adına Esed'ten vazgeçtiği de konuşulan iddialar arasında. İran devlet teleziyonunda da muhalifler için "Halep’te hiç Şii vatandaşı hedef almadılar" demeye başladığını düşünürsek, İran da Esed'ten vazgeçmiş, yeni döneme hazırlığa başlamış gibi.

FIRAT'IN DOĞUSUNDA YENİ TİYATRO HAZIRLIĞI!

Rejim giderayak Deyrizor'un kontrolünü PKK/YPG'ye bırakarak çekildi. Irak-Suriye sınırında kontrol terör örgütüne geçti. Pentagon DEAŞ tehdidine vurgu yapıp, "Bu tehdidi ciddiye alıyoruz ve SDG yani YPG ile çalışıyoruz" dedi.

Terör örgütünü sempatik gösterme adına, ABD'nin sık sık DEAŞ tehdidine vurgu yapması dikkat çekici. "Nerede bu DEAŞ'lı teröristler?" desek, tam böyle zamanlarda kurgu  saldırılarla kendilerini belli ediyorlar Suriye sahnesinde.

Asıl soru şu. DEAŞ madem en ciddi tehdidiniz, Neden zaten sizin kontrol ettiğiniz bölgelerde varlık gösteren DEAŞ militanlarının kökünü kazımadınız? Madem DEAŞ güçten düşmüştü, Neden üzerine gitmediniz de Suriye'deki PKK/YPG işgalini meşrulaştırmak için bir araç olarak kullanıyorsunuz ey Amerikalılar?

Seçilmiş başkanınız Trump'ın zamanında zafer ilan ettiği DEAŞ'ın hala yok edilmemiş olması, sizin PKK/YPG'ye özerklik tanınması için elinizde bulundurduğunuz bir koz mu?

Bu soruların yanıtları hepimizde var aslında. Daha önce DEAŞ işgali sonrası PKK'ya alan açılmasından tanıyoruz bu senaryoyu. Yine denemeleri de kimseyi şaşırtmayacaktır aynı oyunu.

Bu noktada Türkiye'nin devlet aklına güvenilmeli, yıllar içerisinde nasıl bölgesel güce dönüştüğü ve kendi menfaatleri doğrultusunda hareket alanını nasıl dizayn ettiği görülmelidir. Artık eski devir kapanmış, Suriye özelinde Türkiye önderliğinde yeni bir devir başlamıştır. Allah devletimizi muzaffer kılsın!

H. Akif Küçükal / Haber7

Yorumlar52

  • Recep 1 hafta önce Şikayet Et
    Amin.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Abdulbaki Yeşil 1 hafta önce Şikayet Et
    Âmin velhamdülillahi rabbilalemin. Buradan ABD de tıpış tıpış gidecek, ama anlaşmalı ama zorla. Bölge halkları istemiyor PKK zaten suriye ermenisi bir örgüt. Türkiye den destek göremeyince süryaniler dışında desteği yok müslüman kürtler inşallah oyunu görür ve ırkçı damarı değil islamcı damar öne çıkarsa suriye muhalifleri ile birleşir PKK suriye de de biter.
    Cevapla Toplam 7 beğeni
  • Tarık 1 hafta önce Şikayet Et
    Suriyede bundan sonra şii yada nusayrilere söz hakkı yada yönetimin içinde bulunma hakkı verecek olanın aklına da vicdanına da şaşarım
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • Hacemerli 2 hafta önce Şikayet Et
    ABD Kürt devletini kurdu.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Cihad 2 hafta önce Şikayet Et
    Nerede kürt devleti göster bakalım, Türkiye ye rağmen değil ülke köy dâhi kuramaz kefereler....
    Toplam 1 beğeni
  • Ömer 2 hafta önce Şikayet Et
    Amin.
    Cevapla Toplam 6 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat