ABD İsrail'in güvenliğini neden terk etsin?
- GİRİŞ01.02.2025 09:08
- GÜNCELLEME01.02.2025 09:08
Donald Trump, göreve başladığı 10 günlük süreçte sıra dışı açıklamalarına yenilerini eklemeye devam ediyor.
Peki, Türkiye'yi yakından ilgilendiren Suriye meselesi hakkında, "Bizim oraya karışmamıza gerek yok" ifadeleri ne anlama geliyor?
ABD BAŞKANLARININ SÖZLERİNE NE KADAR GÜVENEBİLİRİZ?
"Savaşları bitireceğim" Trump'ın en önemli seçim vaatlerinden biriydi. Gazze'de ateşkesin ilan edilmesinde de önemli bir ağırlığa sahip olduğu ileri sürülüyor pek çok farklı çevrelerce. Suriye'ye yönelik ifadelerinde de bazılarımızın algısı maalesef "ABD Suriye'den çekilecek" oluyor. Fakat Amerikan askerlerinin Suriye'deki varlığını sona erdirmesi, bu bölgedeki istikrar ortamına engel olmayacakları anlamına mı geliyor gerçekten? Pek kuşkulu bir durum var ortada.
Gazze'de silahlar şimdilik sussa da ateşkesin sürekliliğinden şüphe duyduğunu dile getiren, Gazze için "Oldukça güzel bir yer, harika konumu ve havası var. Çok güzel şeyler yapılabilir" diyen, Gazzelileri Mısır ve Ürdün'e sürgün etmeyi kafasına koymuş biri Trump.
Ateşkes sağlaması, Gazze'de tasarlanan değişimin İsrail lehine olduğunu gösteriyor bu anlamda bakınca hadiseye. Filistinlilerin direnişe geçeceği hesaba katılırsa ateşkesin uzun boylu olmayacağı ve yeni katliamlara gebe bir sürecin ne yazık ki bizi beklediği ortada. Bu da Trump'ın savaşları bitirmekten yana olmadığını göstermiyor mu aslında?
Trump'ın açıkladığı kabinenin siyonist akla hizmet eden kişilerden oluşması ve daha önceki döneminde İsrail'in bölgede elini kolunu sallayarak hareket etmesine yarayan hamleleri -Kudüs'ün başkent ilan edilmesi, Golan tepelerindeki İsrail işgalini meşrulaştırma girişimi, milyarlarca dolarlık silah yardımı- bizlere yeni dönemde de ABD'nin dış politikasında "İsrail'in Güvenliği" meselesinden taviz vermeyeceğini gösteriyor.
Suriye'deki devrimin ardından Şeyh Dağı ya da popüler ismiyle Hermon Dağı'ndan başlayan ve genişleme eğilimindeki İsrail işgalinin, bu bölgede alınan güvenlik önlemlerinin, Suriye'nin askeri gücüne ve istihbarat noktalarına yönelik gerçekleştirilen saldırıların gerekçesi, İsrail'in kendi güvenliğini kontrol altına alma hedefiyle ilişkiliydi.
"Güçlü Suriye" görmek istemeyen İsrail'in, istikrara kavuşma yolundaki Suriye'ye engel olmak isteyeceği de aşikar bu manada. Şimdi bu perspektiften bakınca İsrail, ABD'nin Suriye'deki gücünden vazgeçmesini ister mi? Diğer taraftan ABD, İsrail'in böylesine tehdit gördüğü bir ortamda ebedi ortağını yalnız bırakmayı tercih eder mi?
Bu soruların yanıtları elbette: "Etmez"
Dolayısıyla Trump'ın açıklamalarını "ABD, Suriye'den çekilecek ve Suriye, Türkiye, Irak gibi ülkelerin istikrara kavuşmasına sessiz kalacak, kendi işine bakacak" şeklinde yorumlamak pek sağlıklı olmayacaktır. Çünkü, ABD askerlerinin çekilmesi, ABD'nin İsrail çıkarlarıyla paralel hareket etmeyeceği anlamına gelmeyecektir.
Öte yandan, Irak döneminde, Barrack Obama'nın da çekilme yanlısı söylemlerle seçime katıldığı ancak koltuğa geçince ne Irak'tan ne de Suriye'den çekilmeyi aklından geçirmediğini de hatırlamamız gerek. Sonuç itibariyle ABD Başkanlarının sözlerine değil sahaya bakmak daha doğru gibi..
TÜRKİYE OYALANMAK İSTENİYOR!
Suriye'deki devrimle birlikte PKK-YPG terör örgütü işgali altında bulunan ve Türkiye'nin meşru güvenlik endişeleri açısından son derece kritik durumdaki Tel Rıfat ve Münbiç bölgelerine yönelik operasyonlar, akabinde bu bölgelerin terör işgalinden temizlenmesi, Suriye'nin kuzeyindeki PKK-YPĞ varlığının akıbetine dair Ankara için olumlu bir sinyal içeriyordu. Ancak bu ilerleme ne yazık ki aynı hızda devam etmedi.
Trump'ın başkanlığa geçeceği 20 Ocak tarihi, yerini terör elebaşı Öcalan'ın açıklama yapacağı 15 Şubat'a bıraktı. Terör örgütü, bu tarihleri çeşitli açıklamalarla kendisine yönelik olası operasyonları engellemek üzerine kullanıyor.
Halihazırda Suriye Ordusu'na entegre olmak üzerine açıklamalar yapan teröristler, özerklik ifadeleriyle başlayan söylemlerini değiştirmiş gözüküyor. Trump'ın Suriye konusundaki açıklamaları da bu oyalama sürecinin bir parçası sanki. "Suriye'nin ve Türkiye'nin teröristlere operasyon düzenlenmemesi için alınan önlemler" bile diyebiliriz açıklamalara bakınca.
ANKARA OYNANAN OYUNUN FARKINDA!
Önümüzdeki günlerde hem Washington hem de Ankara'da kritik zirveler gerçekleşecek. İsrail'in katil Başbakanı Netanyahu, Trump ile görüşmek üzere ABD'nin yolunu tutacak. Diğer taraftan Suriye'nin Cumhurbaşkanı Ahmet Şara, Ankara'da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir araya gelecek. Her iki zirvenin de ana gündem başlıklarının Suriye, PKK/YPG'nin durumu ve olası operasyon olması bekleniyor.
Gelinen noktada, bölgede PKK/YPG terör örgütüne karşı gerçekleştirilmesi gereken operasyonun Türkiye açısından "mevcudiyet" meselesine dönüştüğünü görüyoruz. Devlet aklı hiç şüphesiz devrede ve en doğru zamanda harekete geçecek. Süreç boyunca İsrail'in yaklaşımlarından, PKK/YPG cephesindeki panik havasından ve ABD'den gelen açıklamalardan bu durum hissediliyor.
Bulunduğumuz coğrafyada Siyonist-Evanjelist elin müslümanlara yaşattığı eziyeti bağımsızlık mücadelesi vermeyen ülkelerle engellemek mümkün değil. Tam bağımsızlık şiarıyla yola çıkan tek ülkenin Türkiye olması yetmiyor. Suriye'de, Irak'ta, Mısır'da, Körfez ülkelerinde, Arap ülkelerinde bu mücadele olmadıkça, Orta Doğu'yu karıştırmak isteyenler hep bir adım önde olacak.
Türkiye'de başlayan kıvılcımın bölge ülkelerine de sirayet etmesi ve istikrar için omuz omuza yürünebilmesi dileğiyle..
Hüseyin Akif Küçükal / Haber7
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol