Türkiye Gazze meselesinin neresinde?
- GİRİŞ15.02.2025 08:58
- GÜNCELLEME16.02.2025 09:04
"Cumhurbaşkanı Erdoğan, Müslüman aleminin lideri, adalet savunucusu, insan hakları sözcüsü ve adil sonuçlar için çabalayan bir lider. Kendisi misafirimiz olduğu için şanslıyız. Gazze konusunda Türkiye bir liderlik ortaya koymuş durumda."
Malezya Başbakanı Enver İbrahim'in sarf ettiği bu sözler belki de Türkiye'nin dış politikada attığı kritik adımların son halkasını işaret ediyor.
ASYA TEMASLARININ ÖNEMİ NE?
Türkiye, Gazze'deki soykırım sürecinde zulmedenlerin karşı kutbunda yer aldı. Katil İsrail Başbakanı Netanyahu ABD Kongresi'nde dakikalarca alkışlanırken, Filistin Cumhurbaşkanı Mahmud Abbas'a "Gelin siz de bizim Meclisimizde konuşun" denildi.
Amerika'da seçim oldu, yeni başkan Trump bu kez Netanyahu'yu Washington'da ağırladı. Aynı gün İsrail'in güvenliği için kritik rol oynayan Esed rejiminin devrildiği Suriye'nin yeni Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'yı Ankara'da gördük.
Türkiye'nin elbette Asya ülkeleriyle hem de Müslüman Asya ülkeleriyle ikili ilişkilerini, ekonomik işbirliğini artırmak üzere girişimlerde bulunması gayet normal. Fakat zamanlaması, Gazze'de bir sürgün planı ortaya atılmışken, İsrail ve ABD mazlumların kanı üzerinde tepinmek için her türlü fırsatı gözetirken gerçekleşen Malezya, Endonezya ve Pakistan ziyaretleri, şer ittifakına karşı dünya halklarının kenetlenme girişimi şeklinde de görülebilir.
Nitekim Erdoğan'ın ziyaretlerinde verilen Gazze'ye yönelik mesajlar, Türk heyetinin her gittiği ülkede müstesna şekilde karşılanması, söz konusu ülke liderlerinin Türkiye'ye ve Türk heyetine duyduğu saygı da Asya'da oluşturulmak istenen ABD-İsrail karşıtı eksenin olumlu yansımaları aslında.
GAZZE İÇİN İLK KIVILCIM ASYA'DA PARLADI!
Türkiye Cumhurbaşkanına kapılarını açan, Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği ya da kısa ismiyle ASEAN'ın önde gelen üyeleri, Asya'da yükselişini sürdürürken, Türkiye'ye böyle yakın pozisyonda durmaları da ABD ve Batılı ortakları ile Çin arasında gelişen rekabet savaşında kendilerine alan açmak istediklerini gösteriyor. Çok kutuplu yeni dünya düzeninde, mevcut ABD hükümetinin tehditle, zorbalıkla sağlamaya çalıştığı küresel hegemonya reddediliyor. Türkiye'nin birçok noktada ortaklarına sunduğu kazan kazan prensibi ile ortak kalkınma hamlesine yakın duruyorlar görüldüğü üzere. Yapılan savunma anlaşmaları da bunun bir örneği.
Bir diğer taraftan İslam İşbirliği Teşkilatı'na üye olan bu üç ülke, Türkiye öncülüğünde Gazze meselesinde mazlumdan taraf olma şerefine nail olmayı tercih ederek safları sıklaştırıyor. Zaten bugün gördüğümüz manzaranın müsebbiplerinden biri, Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırıların ardından, Filistin meselesini savunmak için kurulan İslam İşbirliği Teşkilatı'nın aldığı zayıf pozisyon değil miydi?
Dost ülkelere, İsrail-ABD terörüne karşı durma cesaretini aşılamaya çalışan Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyaretiyle Müslüman Asya ülkelerinden bu kıvılcımı bir kez daha yakmış oldu. Benzer temaslar, Gazze'ye yoğun destek veren Brezilya gibi Kolombiya gibi ülkelerin bulunduğu Güney Amerika kıtasında da gerçekleştirilebilir. Ya da Türkiye, Afrika kıtasındaki etkisini kullanarak buradan da bir kıvılcım başlatılabilir. Nihayetinde İsrail'in Gazze'deki soykırımını Uluslararası Adalet Divanı'na taşıyan ülke de Güney Afrika Cumhuriyeti oldu.
BÖLGESEL GÜÇTEN, KÜRESEL GÜCE YOLCULUK SÜRÜYOR!
Filmi biraz geriye sarıp son 10 yılda yaşadıklarımızı hatırlayalım.
Katar'ı yağmalamak istediler, Türkiye devreye girdi, Katar'a sahip çıktı, önemli bir müttefik kazandı.
"Doğu Akdeniz'den sadece biz faydalanacağız" dediler. Libya hamlesi ile oyunlar bozuldu. Mısırla atılan normalleşme adımlarıyla Atina, işbirliğine mecbur bırakıldı..
Batı destekli Ermenistan'ın façası Azerbaycan ile birlikte Karabağ'da çizildi. Son geldiğimiz noktada Ermenistan Başbakanı Paşinyan, sözde soykırım iddialarını dahi tartışmaya açtı..
Ukrayna-Rusya savaşında Moskova'yı Batı gibi dışlamayan Türkiye sayesinde küresel tahıl krizi çözüme kavuştu.
"PKK/YPG'ye operasyon yapamazsınız" dediler, Mehmetçik, Suriye'de teröristan hayallerini suya düşürdü.
Mezhep çatışmalarıyla adeta siyonizme hizmet eden yapıya dönüşen Suriye'de Baas rejimi, Türkiye'nin desteklediği muhalif güçler tarafından 11 günde çöktü. Mülteci krizinin çözümüne ve bölgesel istikrara yönelik kritik bir adım atılmış oldu.
Somali ile Etiyopya'yı birbirine düşürüp Afrika'yı dizayn etmek istediler, Türkiye sayesinde bölge sükunete kavuştu. Sömürgeci ülkelerin gerçek yüzünü gören Afrikalılar Türkiye'ye yanaştı, Batılı güçler birer birer Afrika ülkelerinden kovulmaya başladı.
Yakın zamanda Avrupa'nın muhtaç kaldığı enerji krizine, Türk Devletleri üzerinden çözüm üretilmesi açısından önemli hamleler gerçekleştirildi.
Türkiye'nin Asya çıkarması ise dış politikada Gazze için planlanan organizasyonun işaret fişeği oldu.
SÜRGÜN PLANI HAYATA GEÇİRİLEBİLİR Mİ?
Trump her ne kadar üst perdeden konuşsa da 2 milyon insanın sürgün edilmesi mümkün durmuyor. ABD ve İsrail, Filistinlilerin hepsini öldürmeyi göze almadıkça zor diyebiliriz en azından. Bombalarla Hamas'ın Gazze'deki varlığını sona erdirmeyi başaramadılar, çılgın planlar yaparak, Mısır ve Ürdün gibi bölge ülkelerini tehdit ederek taviz kazanmaya çalışıyorlar. Yani ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun sıklıkla sarf ettiği "Bize planla gelin" söylemi bu kapıya çıkıyor. İstiyorlar ki Gazze için Müslüman ülkelerden yeni bir plan gelsin, bu plan karşılığında ABD ve İsrail çeşitli dayatmalarda bulunsun, mesela "Gazze'nin geleceğinde Hamas'ın yer almaması" gibi.
Ortada netleşen bir durum olmadığı için söylediklerimiz varsayımdan öte gidemiyor maalesef. Yine de bu çılgınlığı İslam ülkelerinden gelecek sıkı bir boykot dahi önleyebilir. Yukarıda zikrettiğimiz gibi Güney Amerika, Afrika gibi coğrafyalardan da bu harekete destek gelirse ABD ve İsrail'in "Orta Doğu'ya ölümü gösterip sıtmaya razı etme" planı suya düşer. Dünyada yaşanan tüm acıların son bulması ümidiyle..
H. Akif Küçükal / Haber7
Yorumlar11