Devlet ve Üreme Politikaları
- GİRİŞ02.08.2013 10:00
- GÜNCELLEME02.08.2013 10:00
Türkiye ulus devletinde üreme üzerine ilk baskılar ve cezalar, olan dedemin gençlik yıllarına gelir 1930'lu yılların sonu 40 yılların başlarıdır. O zamanlar hükümette İsmet İnönü vardı herhalde.
Devlet o yıllarda cezalandırıcı bir üreme planı yapar. Yedi'den az çocuğu olanlara uygulanan bir ceza kesme devlet aile planlamasıdır. Bu uygulama sanırım daha çok köylerde uygulanmış. İstanbul ve Ankara kent yaşamında bürokratik burjuvaya uygulandığını hiç sanmıyorum.
Bu uygulamaya göre yediden az çocuğu olan köylü, devlete ya belli bir para cezası vermek zorunda ya da parası yoksa dağlarda taş kırmak...
Dedem de devlete göre az çocuğu olan bir Karadenizlidir. Ve köylerine jandarma yediden az çocuğu olanlara ceza kesmeye gelmiştir. Dedem saklanır, jandarma da bulamaz onu.
O gün için devlet aygıtı, sizden kendisi için hem semiz çocuklar ister hem de çocuğu az olana ceza kesmeyi kendisinde bir hak olarak görür.
Tam anlamıyla o zamanlar “halk devlet içindir” mantığının, kibriyasının ayyuka çıktığı yıllardır.
Daha sonraki yıllarda beklenen nüfus artışı ile doğum oranlarını azaltmak için doğum kontrolü uygulamaları, tv'lerde doğum kontrolü filmleri ile devletin üreme politikaları nüfusu sabitleme yönünde olmuştur. Hatta çok çocuk yapanlar, o dönemlerde sağlık memurları tarafından hep azarlanmıştır.
Avrupa, sosyal devlet anlayışında yaşlanan nüfusuna tedbir için yıllardır çocuk teşvikleri, paketleri uyguluyor. Ama başarı oranı az. Bu paketten faydalananlar çoğunluk bedava yaşamak isteyenler oluyor.
Aynı uygulama, ülkemizde gelecek yıllarda genç nüfus azalması kaygısı ile Başbakan'ın üç çocuk söylemiyle de birkaç yıldır gündemde.
Bu uygulama teşvik paketi ile gelse de kentselleşmiş ve birey olmanın tadına varmış orta sınıf için bu rahatsız edici oluyor. Ama çok çocuk yapmak isteyip de maddi açıdan yapamayanlar için güzel bir destek.
Ayrıca Cumhuriyetin ilk yıllarında cezalandırıcı üreme politikalarına karşılık bakınca şu an Avrupa standartlarında bir üreme politikası güdüldüğünü de görüyoruz.
Teşvik: Zaten yapacak olanı biraz daha özendirmek. Yapmayacak olana da hiçbir şey kâr etmiyor zaten.
Bu paketler gündemimize gelmeye başladı. Hükümet genç nüfus sayısının artması için 25 yaş altında evleneceklere kredi vereceğini açıklıyor. Bu kredi ile çocuk sayısında bir artışı hedefliyor. 25 yaş üzerindekiler bu paketten yararlanamayacak zira devlet onun az çocuk yapacağı kanaatinde.
Üstelik geçen aylarda 30'lu yaşlarda sanırım Van'lı bir vatandaş göğsüne “fakirim evlendirin beni” tabelası asmıştı. Bunları da görünce insan üzülüyor bu ayrımcılığa.
Ayrıca üremenin kadın bedeniyle yakıdan ilgisi olması hasebiyle şunu da belirtmekte fayda var: son günlerde kadın bedenine biçim verme, yerme ve kadın bedenini tabulaştırma anlamında iyiceden işin şirazesini kaçıranlar var. Özellikle Bakan Fatma Şahin'in bu konularda daha duyarlı ve tepki verici olması gerektiği kanaatindeyim.
Toplumumuza, toplumsal cinsiyet ve kadın bedenine bakış açısından bir aydınlanma gerektiği de aşikâr.
Hacer Aydın - Haber 7
aceraydin@hotmail.com
https://twitter.com/hacer_aydn
Yorumlar7