Çağdaş ümmeti tesis etmek!
- GİRİŞ04.09.2013 09:44
- GÜNCELLEME04.09.2013 09:44
Hayrettin Karaman geçen hafta bir konuşmasında:
"Bizim bir şekilde o Ümmeti yeniden tesis etmemiz lazım. Şimdi öyle bir organizasyon yapmalıyız ki; çağdaş olacak, uluslararası antropoloğu, sosyoloğu, psikoloğu, akademisyeni, doktoru vs. akıllı insanları bir araya getirip çağdaş Ümmeti nasıl oluşturacağız, nasıl ilerleyeceğiz? Ona bakmalıyız." dedi.
Nicedir benim de derdim… Çağdaş ümmeti tesis etmek!
Nicedir, çook niccee zamandır, siz deyin 3 asır ben diyeyim 10 asır; kendini aşamamış bir İslam coğrafyası var.
Artık sadece coğrafya olarak var zaten!
Delik deşik bir coğrafya…
Takur tukur tespih çeken; dini, kadının saçı, kılı, bedeni; erkeğin sakalından ibaret sanan bir coğrafya…
Bu çağa ait tek buluşu ‘zikirmatik' olmuş; ha ha, hi ho ho!
Ortaçağ Mezhepçiliği ile barış ve esenlik kelimesinden uzaklaşmış bir coğrafya…
Fakirleşmiş, aç kalmış ve gelişmeden yoksun bir coğrafya…
Sömürgecilere meze olmuş bir coğrafya…
Düşünceden, düşünürden, sanattan ve sanatçıdan mahrum bir coğrafya…
Yüreğimizi delik deşik eden bir coğrafya…
Onurumuzun yok olduğu bir coğrafya…
Daha anlatamaya gerek yok! Kör olan bile görüyor halimizi. Sağır Sultan on kere duydu bizi zaten!
Kadın-erkek, kılığımıza kıyafetimize bakmadan, özgürlüklerimize dokunmadan; Müslüman bir birey olarak ne yapabiliriz de bu coğrafyada yeniden barışı tesis edebiliriz” i düşünmeliyiz.
Kılığımıza kıyafetimize ve cinsiyetimize bakmadan bu coğrafyanın gelişmesi, esenliği, zenginliği ve barışı için neler yapabiliriz? Tek derdimiz bu olmalı. Bu hepimizin sorumluluğudur.
Oysa Peygamberimizle birlikte insanlık büyük bir yükselişe geçmişti. Barış, esenlik; maddi ve manevi gelişme göstermişlerdi. 8 ve 9. asırlarda bu coğrafyaya dünyanın her yerinden bilim adamları, mucitler ve her dinden insanlar akmaya başlamıştı. İslam her yere yayılıyordu.
Roma'nın aforoz ettiği, düşünürler, doktorlar, bilim adamları, sanatçılar İslam âleminde özgürce kendilerine bir yer buluyor ve Müslüman düşünürler ile birlikte bu bilim adamları İslam medeniyetine hizmet ediyorlardı.
Zira her türlü düşünceye büyük bir özgürlük vardı bu coğrafyalarda. Bunun nedeni de İslam'ın akla ve düşünceye verdiği büyük önemle birlikte madde ile bağının kuvvetli olmasıdır. Doğa yasasını, Allah'ın yasası olarak gören bir coğrafyaydı o zamanlar.
Şimdilerde ise ortaya çıkan birkaç Müslüman düşünür ve birkaç bilim insanımız, ülkelerinden kaçıyorlar.
Yeniden, Kur'an mesajını anlamaya çalışanlar ise; şeyhçiklere tapanlara, hurafecilere ve az gelişmiş gelenekselcilere tosluyor; onlar tarafından aforoz ediliyorlar ve hayatları bile tehdit ediliyor.
Düşünen insanları aforoz edenler aslında, sadece kendi mezheplerinden, hurafelerinden çıkarıyorlar ve oysa onlar bunun farkında bile değiller.
Aynı ortaçağ Hıristiyan dünyası gibi olmuşuz; hayret!
Mezhepçilik, uzun zamandır İslam'ın karşısındadır. Müslümanlar, skolâstik ve Ortodoks kalıplaşmış; şekilci, özünden uzaklaşmış din anlayışlarını aşıp; insani ve İslami bir gelişme gösteremiyorlar.
Bireyin özgürlüğüne ve düşünce serüvenine; hakikati arayış yolculuğuna tahammülleri yok. Böyle olunca da barış ve esenliği mümkün kılamadığımız gibi hiçbir gelişme de gösteremiyoruz.
Her cemaat de, kendi kutsal kitabını yazan bir İsa çıkartıyor maşallah! O kutsal kitapları da Kur'an'ın yerini alıyor; 41 kere maşallah, nazar boncuğu tak!
Ve şu an, İslam coğrafyaları diktatörleri, geri kalmışlıkları, yobazlıkları, düşünce yoksunlukları ile evrensel ilkelerinden uzaklaşmaları sonucu kan revan içinde…
Yeni, “Çağdaş Bir Ümmet” tesis etmek gibi bir derdimiz olmalı. Bunun ilkeleri Kur'an'da var. Yoksa Batı karşısında onursuz, geri, pasaklı ve ilkel; akıldan, düşünceden, bilimden, sanattan, özgürlükten uzak; kendi içimizde kan revan içinde kalacağız.
Hacer Aydın - Haber 7
aceraydin@hotmail.com
https://twitter.com/hacer_aydn
Yorumlar42