Geride Kimseyi Bırakmamak
- GİRİŞ15.09.2020 08:53
- GÜNCELLEME16.09.2020 09:48
Bilgisayarın başına geçince kelimeler kayar gider. Yazdığımı sildiğim veya kelimelerin aklıma üşüşmediği anlar nadirdir. Ama bu yazı öyle değil. Durup durup sildiğim, ne yazacağımı bildiğim halde yazmak ve yazmamak arasında tereddüt ettiğim bir yazı. Farklı boyutları var. Bir defa yazmalı mıyım bu konuyu hakkım var mı, haksızlık etmiş olur muyum birlikte yaşadığım kişilere. Olsun, yazılması gerekiyor, hayat defterinden bir sayfanın yazılması gerekiyor.
Suriye’ye ilk geçişim bir belgesel vesilesiyleydi. Kızılay’da iletişimci olarak görev yaparken İdlib kırsalına 15 Temmuz şehidimiz Serhat Önder hakkında çekilecek bir belgesel için geçmiştik. Serhat Önder, Suriye’deki insani drama kayıtsız kalmamış ve kesin dönüş yaptığı Türkiye’de yaraları sarmak için Kızılay saflarında iyilik ordusuna katılmıştı. 15 Temmuz’da canından geçti ve ardında iki yetim bıraktı. Aslında iki değildi bıraktığı yetim, Suriye’deki yetimler bir defa daha yetim kalmışlardı. Görmedikleri amcaları onları bırakıp göçmüştü dünyadan. Kızılay Başkanı Dr. Kerem Kınık’la birlikte belgeselin İdlib çekimleri için Suriye’ye geçtiğimizde kırmızı yelekli çalışma arkadaşlarımız yanımızdaydı. Hayatta ilk defa gördüğüm ama yıllardır bir aradaymışım hissini yaşadığım arkadaşlarım. Hepsinin ortak amacı yaşana insanlık acısına bir nebze olsun merhem olmaktı, hala aynı amaç için çaba gösteriyorlar. Suriye’de çok şey öğrendim, insan acısının masada tartılmayacak bir ağırlığı olduğunu, insani yardım görevlisinin sahip olması gereken temel nitelikleri. İşimiz bitti ve dönüş yoluna geçtik ama bekliyoruz. Acemilikle neyi beklediğimiz sordum. Başkan tebessümle baktı ve “Geride kimseyi bırakmadığımızdan emin olmamız gerekiyor” dedi. Kriz bölgelerindeki temel düstur buydu: Geride kimseyi bırakmamak, en önde girmek ve en son çıkmak. İnsani yardımın özü buydu. Ekip arkadaşlarımız için de ihtiyaç sahipleri için de geçerli bir kuraldı bu. Sayısız örneklerine sahit oldum. Bir gümrük kapısında ilk defa gördüğümüz başka bir insani yardım ekibini almadan yolumuza devam etmedik, tedaviye muhtaç yaşlı bir amcayı ambulansla hastaneye götürmeden de. Geride kimseyi bırakmamak, bu çok hayati bir konuydu. Suriye arkamızda kalıp görev bittiğinde Dr. Kerem Kınık, ekip arkadaşlarına her defasında şöyle veda etti: “Biz gidiyoruz, burası size emanet.” Acı çeken insanlar Kızılay’a, Kızılaycılar da önce Allah’a sonra birbirlerine emanet.
Acılar devam ederken oturup yazmak zul geliyor ama o büyük insanlık defterinin bir sayfasını yazmam gerekiyor. Çünkü şehidimiz var. Mehmet Arif Kıdıman, El Bab’da şehit düştü, acımız büyük. Bir insani yardım çalışanı, varlığını bayrağımızın hilaline adamış Hilal-i Ahmer’in bir neferi şehit düştü. Görevi geride kimseyi bırakmamaktı, yetimleri giydirmekti, gözyaşlarını silmekti, hilali düşürmemekti. Öyle de yaptı. Ancak geride bizleri bıraktı. Gözümüzdeki yaşlardan başka onunla gönderebileceğimiz bir şey yok ve dualarımız elbette.
Geride kimseyi bırakmamak için hepimizi geride bırakan şehidimizi saygı ve rahmetle anıyorum. Buralar bize emanet Mehmet Arif kardeşim, Allah’ın izniyle geride kimse bırakmayacağız.
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol