Türk solu Kürtlerin sırtından iner mi?
- GİRİŞ26.03.2013 09:31
- GÜNCELLEME26.03.2013 09:31
Ya da “Lozan'ı çiğnetmeyiz, Sevr'i hortlattırmayız” naraları atan Kemalistler gibi, “Ne kazandınız da silahı bırakıyorsunuz” diyerek PKK'ya ayar verenlerin hali, yağmurdan sonra toprak üstüne çıkan “solucanlar gibi” değil mi sizce de?
Referans olarak “ortak tarih” ve “İslam medeniyeti” ni aldı diye…
21 Mart'ta Diyarbakır'da Nevruz Meydanı'nda okunan Abdullah Öcalan'ın mektubu sol, Kemalist ve liberalleri bir anda aynı safta saf tutmaya itmiş görünüyor.
“Gün helalleşme günüdür” dedi diye, öfkeye kapılanalar, “evrensel referanslar” icat ederek, bu topraklara yabanca kavramlarla çözümü tıkamanın peşinde koşuyor.
Kadim kültürümüzün ortak dileği “Allah'a ısmarladık” sözünü bile sırf “Allah” lafsı olmasın diye “Barışa Emanet Olun” ismiyle kitaplaştıran Hasan Cemal'in soluğu Kandil'de alıp Murat Karayılan'a türlü numaralarla, “bu iş bu kadar da kolay olmaz” dedirtmesi sırf “gazetecilik” ile izah edilebilir mi?
Bugünlerde kurulacak olan “Akil Adamlar Komisyonu” için olanca çaba ile bir isim toto oynanıyor farkındasınız.
Öyle isimler dolaştırılıyor ki satır aralarında, bu iş “sulh ile bitmesin, bu şekilde bitmesin, bu iktidar ile bitmesin” diye kıvranan kriminal isimler çoğu.
Size Star ve Radikal gazetelerinde dün yayınlanan iki yazıdan küçük paragraflar sunmak istiyorum. Zira ne demek istediğim çok daha iyi anlaşılsın derdindeyim.
İlki Ezgi Başaran'ın Kürt siyasal hareketinin önemli genç isimlerinden biriyle yaptığı röportajdan.
Ezgi Başaran KCK davasından 3 yıl hapis yatmış Fırat Anlı ile süreci konuşmuş. Ancak konuşmanın öyle bir yeri var ki konumuzla birebir örtüşüyor.
Hal diliyle diyor ki Fırat Anlı, “solcular bizi ayar vermekten, bizi küçümsemekten vaz geçsin.”
İşte Radikal'deki röportajın o bölümü:
“Yani bu saatten sonra biz bilsek ki, önümüzde uçurum var ama hep birlikteyiz, kimse bir saniye bile düşünmeden uçurumun üstüne yürür. Düşsek de artık biz kim olduğumuzu biliyoruz ve bir bütünüz. Bu gelinen noktayı küçümsememek lazım. O yüzden kimse “Ne kazandık ki silahları bıraktık” demez. Ve kimsenin de bizim siyasi olarak yapacaklarımızdan şüphesi olmaz. Gerçi bu süreçte sarf edilen bazı sözler canımızı acıttı ama olsun.
Türkiye'deki sol aydın kesimin şüpheleri diyeyim. Kürt siyasi hareketi bu coğrafyanın fikirsel altyapısı ve tecrübeleri en kuvvetli hareketidir. Kürtlerin demokrasi bilincinin küçümsenmesi kırıcı oluyor açıkçası. Bu sürecin parçasıyız diye Ak Parti'yle hareket ediyoruz zannedilmesin.”
Mustafa Karaalioğlu'nun dünkü Star'daki köşesinde bahsettiği konu da Türk solunun hali pürmelalini göstermesi açısından ibretlik.
Karaalioğlu, terörün Türk solunu ayakta tutup tutmadığını sorguluyor ve Kürt düşünür ve siyasetçi Orhan Miroğlu'nun geçen yıl yayınlanan kitabından alıntı yapıyor.
İşte o bölüm:
Yıl 1997… Mihri Belli, Abdullah Öcalan'ı ziyaret ediyor. Sohbetin bir yerinde Öcalan, Şemdin Sakık'ı odaya çağırıyor. Mihri Belli'ye dönerek, “Mihri görüyorsun işte, Şemdin bile ‘savaş tıkandı, bu savaşla artık bir sonuca ulaşamayız, farklı bir yol izlemeliyiz' diyor. Belli ki o da savaşın bitmesini istiyor, sen ne dersin. Ona biraz akıl veremez misin?” diye şikayet ediyor.
Belli, kekeleyerek, “Nasıl olur Şemdin, bu savaştır Kürtleri var eden. Bu savaş sayesinde Türk solu hala ayakta duruyor. Sen nasıl olur da savaşın bitmesini istersin. Bu kadar emeğe, bu kadar çabaya yazık olmaz mı?” diyor. (Orhan Miroğlu. Kuşatmadan İnfaza Musa Anter Cinayeti. Everest Yayınları. 2012)
Sanırım bu saatten sonra durum bir kez daha düşünmek gerekiyor.
Kemalistler, Lozan'ın derdine düşmüşler. Türk solu da sosyal iktidarlarının yok olacağı endişesine.
O nedenle, Akil Adamlar Komisyonu için ismi totoda yapmadık numara bırakmıyorlar!
İyi de kardeşim..!
Ölen bu vatanın evlatları, ağlayan bu memleketin anaları, babalarıdır.
Siz röpteşambır ve terliklerinizle oturduğunuz diyet sofralarında akıl vermekten vaz geçmeyecek misiniz?
Kalın sağlıcakla.
Hasan Öztürk - Haber 7
hasan.ozturk@ulketv.com.tr
twitter: @hasanozturke
Yorumlar3