Değerli yalnızlığımızı selamlıyorum
- GİRİŞ27.08.2013 09:44
- GÜNCELLEME27.08.2013 09:44
Kısa yoldan söylemek gerekirse, çevremizle iyi ilişkiler kurmaya çabaladıkça, çevremizi kuşatanların iradelerine hükmeden kim ve ne ise karşımıza türlü hamlelerle çıkıyor oluşudur.
Cengiz Çandar, üşenmemiş uzun uzadıya Kanada'nın tarihinden ve Britanya'nın 19'ncu yüzyıl boyunca sürdürdüğü dış politikadan anlatmış, "yalnızlaşmış" Türkiye'ye inanmamız için.
Ardından da Türkiye'nin dış politikada şu anki geldiği noktada, "berbat"lığına vurgu yapma ihtiyacı duymuş..!
Merkez medyanın dışpolitika yazarları uzunca süredir Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun aktif dış politika atağını bazen dışarıya bazen doğrudan Başbakan Erdoğan'a şikayet mahiyetinde eleştirilerle yerden yere vuruyorlar.
Merkez medya dediğimizde aslında aklımıza doğrudan hangi ülkenin ya da ülkelerin "etki gücü" altında olduklarını söylemeye hacet duymuyoruz artık.
Öyle ki "Türkiye'nın çıkarları mı, yoksa o söz konusu ülkelerin çıkarları mı?" denkleminden Türkiye'nin tam da karşısında olabilme cesaretini gösterebiliyorlar.
Konuya dönelim.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, özellikle 2007'den sonra dış politikasını bambaşka bir vizyon üzerine oturtmuştur. Bu ne tek başına Başbakan Erdoğan'ın, ne tek başına Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun kararı ya da uygulaması değildir. Bu devletin iradesidir.
Bu iradede, doğal nüfuz alanları ya da doğrusunu söylemek gerekirse devletin "ruh sınırları" içerisinde hangi devlet, hangi millet, hangi etnisite varsa Türkiye'nin ilgi alanı içindedir.
Doğu Türkistan'dan, Bosna'ya, Yemen'den Tataristan'a kadar çok geniş bir coğrafyadır bu sınırlar.
Kuzey Irak'taki Kürt yönetimiyle iyi ilişkiler geliştiren, Suriye'deki olup bitene kayıtsız kalmayan, Mısır'daki darbeye "darbe" diye bilen bir devletten bahsediyoruz.
Bu devletin "egemen batı" tarafından dışlandığını, ötekileştirildiğini ve yalnızlaştırıldığını öne süren "müstemleke kafalılar" bütün bu duruşu "Muhteşem Yalnızlık" yada "Değerli Yalnızlık" olarak görmek yerine yerden yere vurmayı tercih ediyor.
Sahi biz, Milli Mücadele'den sonra ilk kez 1974'te Kıbrıs'a çıktığımızda da yapa yalnız kalmamış mıydık ve o yalnızlığımıza rağmen hala haklı olduğumuz için mücadelemizi sürdürmüyor muyuz?
Bu yazıyı yazdığım saatlerde PKK'nın İran kolu PJAK'ın tekrar aktif silahlı eyleme başladığı haberleri gelmeye başladı.
Yani ki PYD Suriye'de PJAK İran'da silaha sarılmış durumda.
PKK ise Çözüm Süreci çerçevesinde Türkiye'yi ağır aksak da olsa terketme sürecinde.
Türkiye'nin aktif dış politikasının arkasandaki ruh şudur:
Artık yönetilebilen bir ülke olmak istemiyoruz..!
Artık 100 yıl önce arızi bir halde düzen kuranların, Türkiye'ye biçtiği rolü kabul etmiyoruz..!
Artık Türkiye'yi sadece Anadolu ve Trakya'dan ibaret görmek istemiyoruz..!
İşte bu ruh, egemenlerin uykularını kaçırıyor.
Uykusu kaçanların bugünlerde Türkiye'ye "deli gömleği" giydirmek için olağanüstü çaba sarfettiğini görerek, "Muhteşem Yalnızlığı"mızı selamlıyorum!
"Değerli Yalnızlığı"mızı selamlıyorum..!
Adeviye'yi, Halep'i, Başçarşı'yı, Kazan'ı selamlıyorum..!
Yoksa, Riyad'a selam verip yan gelip yatmayı mı tercih etseydim?
Ne dersiniz?
Kalın sağlıcakla.
Hasan Öztürk - haber7
hasan.ozturk@ulketv.com.tr
Yorumlar4