Türkiye'yi “Dar Kapı”dan çıkaracak formül
- GİRİŞ21.02.2014 08:18
- GÜNCELLEME21.02.2014 16:16
"Dikkat ederseniz birileri Abdullah Bey'le bizim aramıza kendilerine göre adaba, edebe sığmaz şekilde birçok spekülasyonlar yapmak suretiyle bazı parazit oluşturmaya kendilerine göre virüs oluşturmaya çalışıyorlar.''
Programın reklam arasında Başbakan Erdoğan'a, "3 dönem şartında neden bu kadar ısrarcısınız? Hiçbir şekilde esnemiyorsunuz" diye sorduğumuzda, "Ak Parti'nin bir geleneği var. Biz hazırlıklarımızı yaptık. Zaten her dönem, tecrübeli arkadaşlarımızla, yenileri kaynaştıran bir sistemimiz var" mealinde cümleler söyledi.
Ve ekledi, "3 dönem şartını kaldırmak gibi bir niyetim hiç yok!"
"KİM VAR" DENDİĞİNDE "BEN VARIM" DİYEN
Başbakan Erdoğan'ın Ak Parti'nin 4'ncü Olağan Kongresi'ne birkaç gün kala yaptığı bu açıklama, 30 Eylül'deki kongre konuşmasına da yansımıştı:
"İnşallah bu dönem zarfında da Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı, AK Parti'nin Genel Başkanı olarak milletime, ülkeme hizmete devam edeceğim. Ardından tüzüğümüz gereği biz kenara çekilecek, başka görevler üstlenecek, yerlerimizi, makamlarımızı arkadaşlarımıza bırakacağız.
… Hiç endişeniz olmasın bu dava yerde kalmaz. 'Kim var?' denildiğinde sağına, soluna bakmadan 'ben varım' diye öne çıkacak nefsini, benliğini, şahsi beklentilerini bir kenara koyup, kendini bu davaya, bu harekete adayacak nice arkadaşlarım var."
2012'nin Eylül'ünden bugüne geldiğimizde Türkiye'nin manzarası "yeni bir siyaseti" zorunlu kılmış görünüyor.
Özellikle 2013'ün Mayıs ve Haziran aylarında Gezi provokasyonu gibi bir tecrübeyi yaşadık.
Türk siyaseti, en son 17 Aralık darbe teşebbüsü ile kendine yeni bir pozisyon ve alan açma ihtiyacı hissediyor.
Ve şu an için Türkiye'yi "Dar Kapı"dan çıkaracak yegane aktör Ak Parti ve lideri Tayyip Erdoğan'dır.
Aslına bakılırsa, Başbakan Erdoğan'ın Çankaya Köşkü'ne "Başkan" olarak çıkmak istediğini hepimiz biliyoruz.
Lakin şartların buna imkan vermediği aşikar.
Ve Gezi provokasyonundan bu yana gelişen olaylar gösteriyor ki Başbakan Erdoğan'ın Çankaya Köşkü'ne çıkması "icranın başından ayrılması" anlamına geliyor!
Bu durum, Türkiye'nin "Dar Kapı"dan çıkma ihtimalini ziyadesiyle azaltıyor..!
17 Aralık sonrası yaşadığımız, kökü dışarıda hakim-savcı-emniyet üçgeninde gelişen darbe teşebbüsü "icranın" ne denli önemli olduğunu bize gösterdi.
CUMHURBAŞKANI'NA CÜRETKAR TAVIR
Bu süreçte bazı gelişmelere de şahit olduk.
Hatırlayalım, yakın geçmişte, Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu üzerinden potansiyel "lider" portresi üretilmeye çalışılmış…
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün görev süresi; yeniden adaylığı ya da yasaları onaylayıp onaylamayacağı üzerinden tezviratlar ayyuka çıkmıştı.
Geldiğimiz noktada, Ak Parti'nin alternatifi oluşturulamadı.
Bırakın alternatifi, muhalefet bile "Alacakaranlık kuşağı"nın dizaynına uymadı!
Ve en büyük hayal, Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yaklaşıldıkça Erdoğan ile ters düşeceği faraziyesiydi..!
Bazılarının hevesi çabuk kursaklarında kaldı!
İnternet Yasası'nı onaylamayacağını, hatta onaylamaması gerektiğini haddini aşarak Cumhurbaşkanı'na telkin etme cüretini gösterenler sukutu hayale uğradı.
Lakin el oğlunda oyun çok!
Twitter tarikatının "protestomsu" eylemini kast etmiyorum!
Bu kez de Ahmet Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanlığı'na giden yolun bir benzeri ortaya atılıverdi.
"İnternet ve HSYK yasasını Anayasa Mahkemesi iptal etsin, Haşim Kılıç Cumhurbaşkanı olsun!" telkinleri yapılır oldu.
Cumhurbaşkanı Gül'den umduğunu bulamayanlar, Anayasa Mahkemesi Haşim Kılıç'a "Köşk" havucu uzattılar..!
Yargı darbesini, Anayasa Mahkemesi eliyle devam ettirmek istiyorlar.
Oysa 367 garabetinin üzerinden tam 7 yıl geçti!
Bu 7 yıl içinde Türkiye'de siyasal ve toplumsal çok büyük değişiklikler oldu!
Ve bu millet siyasetin dizayn projelerini ilk kez bu kadar açıktan görür oldu.
Velhasıl,
BAŞBAKAN BAŞBAKAN, CUMHURBAŞKANI CUMHURBAŞKANI
Türk siyasal hayatının geldiği noktada çıkış yolu nettir!
Bu yolun formülü, "Başbakan başbakan, Cumhurbaşkanı cumhurbaşkanı" formülüdür.
Erdoğan, El Cezire televizyonuna yaptığı açıklamada ilk kez "3 dönem düzenlemesinin kaldırılabileceği"nin işaretini verdi.
Başbakan Erdoğan "Asla ben böyle bir düzenlemeyi Parti Meclisi'ne getirmem" sözünü de söyledi.
Öyleyse Ak Parti'nin "Ak saçlı" üyelerinin hızlıca "Tüzük değişikliği"ni gündeme almaları çözümün başlangıcıdır.
Sonrası malum:
Başbakan Erdoğan, 2014'ün Temmuz ayına gelindiğinde "Ak Parti'nin adayı Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'dür" der ve Türkiye "Dar Kapı"dan anlının akıyla selamete çıkar!
Ne dersiniz?
Olmaz mı?
Ak Parti Kongresi'nde Başbakan Erdoğan ne diyordu, "Hiç endişeniz olmasın bu dava yerde kalmaz. 'Kim var?' denildiğinde sağına, soluna bakmadan 'ben varım' diye öne çıkacak nefsini, benliğini, şahsi beklentilerini bir kenara koyup, kendini bu davaya, bu harekete adayacak nice arkadaşlarım var."
O arkadaşların başında Başbakan Erdoğan gelmiyor mu sizce de?
Yorumlar6