Dervişin hırkasını çıkartmak
- GİRİŞ25.03.2014 07:49
- GÜNCELLEME25.03.2014 07:49
Bugün 25 Mart!
Yani ki, "Turbun büyüğü, heybede" denilerek "tehdit etmeler" ve "yer yerinden oynayacak" diyerek verilen tarih bugün..!
Seçimden önceki son virajda, dün gece Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile Ülke Tv'de bir program yaptık. Programın bir bölümünde Gökçek öyle iddialarda bulundu ki son bir kaç günde güvenlik güçlerini teyakkuza geçirecek türden.
Melih Gökçek, "Duyumlarıma göre, Allah muhafaza muhalefet liderlerine ve adaylarına yönelik suikast yapılabilir"dedi.
Bu iddianın hiç bir şekilde gerçekleşmemesini temenni ederek ben size daha başka bir konudan sözetmek istiyorum.
Bu seçim tam anlamıyla Başbakan Erdoğan ile devlet içerisine çöreklenmiş bir yapının mücadelesine sahne oluyor.
Başbakan Erdoğan'ın ifadesiyle "Paralel yapı", Başbakan'ı, hükümeti ve nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti devletini teslim almak üzere 17 Aralık'tan bu yana her türlü operasyonu deniyor.
Yolsuzluk operasyonu adı altında, Türkiye'nin mega projelerine yönelik saldırılar, yerli sermayesine karşı akıl almaz saldırılar, MİT TIR'larının durdurulup görevlilerinin tartaklanması bir yana...
Başta Başbakan ve ailesine ait olduğu iddia edilen montaj telefon kayıtlarının yayınlanması bir tarafa..!
Devlet ve özellik hükümeti teslim almaya yönelik bu yasa dışı "bel altı" saldırılar karşısında Başbakan Erdoğan, uzun zamandır kamuoyunda "saygınlığını koruyan" Fethullah Gülen Hoca'nın ve bağlılarının bir "cemaatin çok ötesinde bir organizasyon olduğunu" her fırsatta, her ortamda ve her meydanda dile getirdi, getiriyor!
Başbakan Erdoğan'ın bu yaklaşımını yakından takip eden bir dostum, Hz.Süleyman'a atfedilen bir menkıbeyi bana anlattı.
Açıkçası menkıbeyi dinlediğimde Başbakan Erdoğan'ın seçim meydanlarında, televizyon ekranlarında "Bizi aldatmışlar! Kandırılmışızı! Saflığımıza verin" türlü açıklamalarının ne anlama geldiğini anladım.
Bakın Hz.Süleyman'a atfedilen menkıbe nasıl?
DERVİŞİN HIRKASINA KANMAK
Bir gün yaralı bir kuş Hz.Süleyman'a gelerek kanadını bir dervişin kırdığını söyler. Hz.Süleyman dervişi hemen huzuruna çağırtır.
Ve ona sorar;
"Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?"
Derviş kendini savunur, "Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı" der.
Bunun üzerine Hz.Süleyman kuşa döner.
"Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun"der.
Kuş kendini savunur.
"Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah'tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım."
Hz.Süleyman bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister.
"Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın" diye emreder.
Kuş o anda;
"Efendim, sakın böyle bir şey yaptırmayın" diyerek öne atılır.
"Neden" diye sorar Hz.Süleyman.
Kuş nedenini şöyle açıklar
"Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar.
Siz en iyisi bunun üzerindeki derviş elbisesini çıkartın. Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın."
Sanırım son dönemde yaşadıklarımız "hırkanın" çıkartılması hadisesinin ta kendisi.
Sizce de öyle değil mi?
Yorumlar4