Üsküp: İki ayrı şehir
- GİRİŞ29.06.2014 09:32
- GÜNCELLEME29.06.2014 10:23
Dilimde Yahya Kemal’in o dizeleri…
“Balkan şehirlerinde geçerken çocukluğum;
Her lâhza bir alev gibi hasretti duyduğum.”
Kah ince minareli beyaz badanalı camiler, kah çatısındaki haçlarıyla kiliseler köylerin odak noktasında; gözüme takılanlar.
xxx
Üsküp’e bundan 7 yıl önce gelmiştim. Sadece iki saat kaldığım şehirde, Uluslararası Balkan Üniversitesi’nin açılışına tanıklık etmiştim.
Bu kez mezuniyet törenine katılmak için buradayım.
Üsküp Osmanlı dönemine ait Taş Köprü ile ikiye bölünmüş bir şehir.
Bir yanı Eski Çarşı diğer yanı kötü bir Paris imitasyonu!
Vardar’ın etrafında irili ufaklı binlerce heykel!
Bu nedir diye sorduğumda, “Tarihlerinde hiç devlet olamamış Makedonların, Avrupa fonlarıyla yaptıkları şımarıklık ve görgüsüzlük” diyor işadamı Eyüp Uçak!
Yani ki, Avrupa fonlarının bir kısmı Makedonya’da “heykellere” akıtılıyor; işsizlik yüzde 30’larda olmasına rağmen!
Şehrin iki yakası arasındaki yaşam biçimi, alışkanlıklar davranış kodları tamamen farklı.
Eski Çarşı etrafındaki semtlerde kendinizi hiç de yabancı hissetmezsiniz. Çarşıda Türkçeyi anlayan çok insanla karşılaşırsınız.
Şaşıracaksınız ama, trafik kurallarını ihlal etme refleksi bile Türkiye ile aynı..!
Lakin Vardar’ın öte yakasında hayat başka türlü.
Binalar yeni ve bakımlı. Caddeler geniş. Trafik kuralları bile farklı.
xxx
Buralarda semboller üzerinden kuruluyor değerler.
Müslümanlar camilerinin minare boylarıyla, Hıristiyanlar tepelere diktikleri dev haç’larla değerlerini yüceltmenin derdinde.
Üsküp’ün en tepesinde dev bir haç, o tepenin hemen yamaçlarında uzunluğu 70 metreyi bulan cami minareleri..!
xxx
Buralar kadar gelip de Kalkandelen’e uğramamak olmaz.
Kalkandelen bildiğimiz Anadolu kasabası. Lakin bir fark ile.
Balkanlarda iki Alaca Camii var. Biri Bosna’da Travnik’te diğeri Makedonya’da Kalkandelen’de.
Travnik’tekinde bir vakit namaz kılmışlığım vardı, Kalkandelen Alaca Camii’ndeyse Cuma namazı kılmak da varmış nasibimde!
xxx
Üsküp Eski Çarşı’da bir akşam vakti oturduğum çay ocağında konumuz “buralara ne yapılabilir” sorusu elbette.
İşadamlarıyla, kültür sanat çevreleriyle buralarda olmak mutabık kaldığımız bir mesele.
Bir de, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Ülke tv’de anlattığı bir anısının anlamını idrak:
“Doğu Makedonya’nın Yörük köylerinin birinde yaşlı bir nineye sormuştum, ne işiniz var burada? Demişti ki devlet bizi buraya gönderdi buraları bekleyin dedi. Biz de bekliyoruz. Yörük nine 500 yıldır oraları bekleyenlerden.”
500 yıldır oraları bekleyenlerle hem hal olmak boynumuzun borcudur.
Yoğun hissiyatımla baş başa kalarak, büyük şair Yahya Kemal’in dizeleriyle Üsküp’e veda ediyorum:
Gezdim o yaşta dağları, hulyâm içinde lâl...
Aldım Rakofça kırlarının hür havâsını,
Duydum, akıncı cedlerimin ihtirâsını,
Her yaz, şimâle doğru asırlarca bir koşu...
…
Bir gün dedim ki "istemem artık ne yer ne yâr!"
Çıktım sürekli gurbete, gezdim diyar diyar;
Gittim son diyâra ki serhaddidir yerin,
Hâlâ dilimdedir tuzu engin denizlerin!
(AÇIK DENİZ)
(Yarın Sarayova sevgilim!)
hasan.ozturk@ulketv.com.tr
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol